Güveni tesis etmez isek dikiş tutmaz…

Merkez Bankası'nın tüm uygulamaları birçok yerinden su kaçıran bir boruyu tamir etmek yerine yama yapmaya çalışmak gibi. KKM, döviz kurları, döviz kredileri ve faizler ile ilgili adımlar, arzu edilen sonucu yaratamayınca bu sefer de yan etkisi olacak başka uygulamalar devreye alınıyor.

Şu ana kadar olanlara bir bakalım:

Enflasyonu düşürmek için faizleri zamanında yükseltmek yerine döviz kurlarını baskılamayı denedi, bunun için rezervleri tarihin en düşük seviyesine düşürdü. Bankaların faizleri yükseltmesi için sürekli baskı yaptı, kredi verilmesin diye engeller koydu. Üzerine yurt dışında TL'ye açığa satışı engellemeye devam etti. Bu sefer herkes dövizini hızla satıp kısa vadeli TL kazanca yöneldi, döviz kredileri rekor hızla artmaya başladı. Para arzı azalacağına arttı.

Plan tutmayınca bu sefer zorunlu karşılıkları artırmak suretiyle piyasadan tekrar para çekti, döviz kredilerine de sınır koydu. Limitleri zorlayan bankalardan, aşan miktar kadar likidite çekti. Bu arada piyasadan döviz almaya devam ederken, topladığı TL'leri tekrar piyasaya veriyor. Bu tip durumlara eskiden "Con Ahmet Makinası" ismi koyulurdu. Aslında kendi kendine dönerek enerji ürettiği ve böylelikle sonsuza kadar devam edeceği iddiasıyla ortaya atılmış bir buluştur ama genelde "hiçbir işe yaramayan icat" olarak da adlandırılır.

Şu ana kadar yapılan iş, sürekli para üretip bunu sistemden çekmek, sonra sisteme geri verip tekrar artışına göz yummak ve nihayetinde tekrar geri çekmek üzerine kurgulanmış. Ancak para bollaşır iken kimseye verilmemesi için çabalayan TCMB faizlerin arzu ettiği seviyeye çıkmasını sağlayamıyor. Çünkü bir metanın arzı sürekli artarken suni yöntemlerle fiyatını artırmaya çalışmak olumlu sonuç vermez. Bu gidişle önümüzdeki aylarda, enflasyon TÜİK'in marifetiyle düşerken Merkez Bankası’nın piyasadan kopmamak için faizleri düşürmesi kaçınılmaz olacak.

O zaman daha da ilginç bir durum olacak. Faizleri düşerken Merkez Bankası hala piyasayı sıkıştıracağı için finans kurumları, "Faizler düştü ama kredi veremiyoruz" diyecekler. Bu arada zorunlu karşılık ne olursa olsun mudiler KKM'ye teveccüh etmeye devam ederse o zaman tüm bu maliyetli çabanın boşa gitmesi riski oluşacak. Gerçek şu ki Merkez Bankası şimdiki yönetimi bir önceki yönetim gibi, "Biz faizi artırmayalım bankalar artırsın" yolunu seçti ve dengeler oturmadıkça döviz riskini gelecek döneme ihraç etmeye devam edecek.

Herkes "Şu an ucuzken, elimize TL geçtikçe döviz alırız" diyor. Merkez Bankası, TL'yi sıkıştırıyor ama güveni bir türlü sağlayamıyor. Belki TL kredi alıp dövize çevirenleri durdurabiliyor ama TL kazançlarıyla dolar alanları durdurması imkan dahilinde değil. Hatta dövizi ucuz tuttukça talep büsbütün artıyor. Kurdaki gevşekliğin cari açığa olumsuz tesirleri başladığında önce küçük ataklar sonra da sert dalgalanmalar yaşayabiliriz. Nisan ayı dış ticaret açığının son dokuz ayın en yüksek seviyesinde olduğunu da görüyoruz.

Bu cendereden kurtulmak için hem ciddi bir kaynak girişinin sağlanması hem de TL'de işlem yapanlara getirilen sınırların kaldırılması gerekiyor. Fon girişlerinin neredeyse tamamı "prop trading" yani ülkeye çabucak girip hemen çıkmak isteyen tarzda olduğu için güvenilir değil. Sabit sermaye yatırımlarını çekecek yepyeni bir güven ortamını yaratmak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi