Dünya dört nala krize koşuyor

2030 yılı biz dünyalılar için önemli bir yıl; iklim krizinin kontrol altına alınması için sıcaklığın endüstrileşme öncesi döneme kıyasla 1.5 dereceden çok artmaması hedefi artık konuyla ilgili hemen herkesin malumu. Bunun için 2010-2030 arasında insan üretimi karbon emisyonunun yarı yarına azaltılması gerekiyordu. Bu konuda şu ana dek iyi bir sınav verdiğimiz söylenemez. Önümüzde sadece 6 yıl kaldı ve dünyada bu sene ilk defa 12 ay üst üste 1.5 dereceden fazla sıcaklık artışının görüldüğü bir yıl geçirdik, geçiriyoruz. Yine de umut var diyor uzmanlar, tabii herkes bunun için ortaklaşa çalışırsa. Ben insan türünün ortak çalışma karnesine bakarak pek ümitli olmadığımı söylemiş olayım…

2030’un kamuoyunda en önemli yönü iklim krizinde bir atlama noktası olması ise, bir diğer daha az bilinen yönü de aynı yılda dünyada açlığın sıfırlanması hedefi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) en son "Dünya Gıda Güvenliği" raporunu geçtiğimiz günlerde yayınladı. Durum burada da iç açıcı görünmüyor.

Euronews’un haberine göre veriler, 2023 yılında yaklaşık 733 milyon insanın, yani dünya genelinde 11 kişiden birinin ve Afrika'da her beş kişiden birinin açlıkla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Bu noktada ise bölgelerin durumuna tek tek bakmak lazım: Afrika ve Latin Amerika'da açlık artarken Asya'da sabit. Ancak Güney Amerika’nın bu durumdan çıkmasını sağlayacak gelişmiş sosyal koruma programları varken, Afrika’nın böyle bir kapasitesi de yok. Yani kaderiyle baş başa siyah kıta…

Raporda, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmenin kötüye gidişinde gıda enflasyonu, savaşlar, iklim krizinin etkileri ve ekonomik sorunların altı çizilmiş. Bu gidişle, 2030’da bırakın sıfır açlığı, yarısı Afrika'da olmak üzere neredeyse 582 milyon insanın kronik olarak yetersiz beslenmeden mustarip olacağı belirtilmiş.

Çok kapsamlı bir çalışmanın ürünü olan ve Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Tarımsal Gelişme Fonu, UNICEF ve Dünya Gıda Programının ortaklaşa hazırladığı raporda çok farklı veriler var ve gıda güvenliğini/güvensizliğini çok farklı açılardan ele alıyor. Sağlıklı bir beslenme planının kişi başına günlük maliyetine ilişkin bölüm ise, alım gücünün giderek azaldığı bir ülkede yaşamamız nedeniyle özellikle dikkat çekiciydi. Bu rakam farklı ülkelerde yerel gıdaların en uygun fiyatlılarını dikkate alarak sağlıklı, dengeli bir beslenme modeli oluşturma vizyonu ile global olarak hesaplanıyor. 2022 yılındaki ortalama rakam 3.96 dolar olarak bulunmuş. Bu, 2021 yılından %11 daha yüksek. Zaten 2017’den beri rakam artıyor. Bu koşullarda dünyada açlığı sıfırlama hedefine nasıl ulaşılacak? Tarım politikalarının olası krizlere karşı güçlendirilmesi, dezavantajlı durumdaki toplumların göz ardı edilmemesi gerektiği söyleniyor.

Rapordaki bir diğer önemli yenilik de gıda güvenliği ve beslenmenin finansmanına geniş yer ayırması ve bu konuda, özellikle de en dezavantajlı toplumları dikkate alan yenilikçi öneriler getirmeye çalışması. En azından açıkla mücadelede en fazla ihtiyaç sahibi olan ülkelerin en riskli ülkeler olarak görülmesi nedeniyle mevcut fonlara ve finansman imkanlarına en az ulaşabilenler olduğunun tespit edilmesi ve 2030’a sadece altı yıl kalmış olsa bile, bu kısır döngüyü kıracak bazı öneriler getirmesi kıymetli. Raporda “ölçemediğimiz ve standart bir tanım üzerinde anlaşamadığımız şeyi çözemeyiz” görüşüne yer verilerek, gıdanın finansmanı konusunda herkesin farklı alanlara odaklanarak para harcadığı kamu, özel sektör, uluslararası kuruluşlar, STK’lar, bağışçılar hep birlikte, koordinasyon içinde ve küresel bir iş birliği platformunda çalışılması gerektiği uyarısında bulunuluyor.

Savaşlardan açlığa bazı konularda uluslararası kuruluşlara bazen hepimiz kızsak ve “sadece laf üretiyorlar, yine olanlar oluyor” diye düşünsek de, birilerinin de verileri bir araya getirmesi, sorunu makro bir bakışla tespit etmesi, bu raporları hazırlaması ve politika yapıcıları uyarırken kamuoyunun da dikkatine sunması gerekiyor diye düşünüyorum. Gıda ve Tarım Örgütü’nün "Dünya Gıda Güvenliği" raporunun son edisyonunun da büyük resmi görmek ve bazı çözüm önerileri getirmek için değerli olduğu kanısındayım. Bu rapordan söz etmeye devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi