Bugün tabağında ne var, yarın ne olacak?

Mayıs ayı ortalarından Haziran başlarına kadar İstanbul’daki etkinlere yetişmek adeta mümkün değil. Gastronomi dünyası da bayram ve yaz tatili öncesi yaşanan bu yoğunluktan nasibini alıyor. Mayıs ayının son haftasına doğru ilerlerken bu günlerde kentte gastronomi tarafında neler oluyor, neleri takip etmek gerek, bir göz atalım.

Önce, 1-2 Haziran tarihlerinde Mutfak Dostları Derneği’nin bu yıl ikincisini gerçekleştireceği Gıdanın Geleceği seminerinden söz edeyim. Kendi alanında ülkemizde kurulmuş en köklü dernek olan 33 yaşındaki Mutfak Dostları Derneği, Gıdanın Geleceği seminer serisini, “Bugün tabağımızda ne var? Peki yakın gelecekte tabağımızda neler olabilecek?” sorusunu sorarak başlattı. Bu sorulara verilecek cevapların gastronominin en temel konuları haline geldiği gerçeğinden hareketle, ilk defa 2023’te alanında uzman konuklar iki gün boyunca gıdanın geleceğini sürdürülebilirlik perspektifinden değerlendirdiler. Kentlerde Alternatif Tarım Uygulamaları, İklim Krizi ve Kuraklıkla Yüzleşme, Tarımda Dijitalleşme Geleceği Kurtarır Mı?, Kaybolmaya Yüz Tutmuş Geleneksel Ürünleri Geleceğe Taşımak, Tarımsal Kalkınmada Dayanışmadan Doğan Güç: Kooperatifler, Mutfakta Yaratıcılığın Sınırları, Profesyonel Mutfaklarda Sürdürülebilirlik, Daha İyi Bir Dünya İçin Sosyal Gastronomi gibi konu başlıklarının ele alındığı oturumlarda ufuk açıcı ve ilham veren paylaşımlar yapıldı, sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı.

esin-ana-yazi-foto.jpg

Bu sene ise seminer, "Gıdanın Geleceği: Dönüşüm; Yerel Mirastan Evrensel İşbirliğine" başlığı altında, Karaköy Nadir Gastronomi Platformu’nda gerçekleşiyor. Temiz, adil ve sağlıklı gıdaya erişim şüphesiz ki, temel bir insan hakkı. Peki yerel mirasımızı, mirasımızdan kalanı nasıl koruyacak, nasıl dönüştürecek, sınırları aşan bir yaklaşımla gıdanın geleceği için nasıl iş birliği yapacağız? İşte bu yıl, Haziran başında bu konularda oturumlar ilgilisini bekliyor. İki günde on bir oturumun gerçekleşeceği çalışmada ilk gün temel değerlere odaklanarak ve miras kavramı üzerinde durarak; su, toprak, tohum gibi varlıkların, tarım & gastronomi ve döngüsel ekonomi ilişkisinin ele alınacağı oturumlar yapılacak.

Seminerin ikinci günü olan 2 Haziran’da ise, bu değerlerin dönüşümü, sınırları aşan mutfakların yumuşak gücüyle nasıl bir iş birliği ortamı yaratabileceğini konuşulacak. Mutfak üzerinden etkileşim, diplomasi ve gıdanın geleceğini güvence altına alacak hamleler konusunda fikir alışverişi ile seminer programı tamamlanacak.

Birçok değerli yazar, akademisyen, sivil toplum gönüllüsünün konuşmacı olarak katkı sunduğu ücretsiz bir etkinlik olan “Gıdanın Geleceği: Dönüşüm; Yerel Mirastan Evrensel İşbirliğine" seminerine katılmak için önceden kayıt yaptırılması gerekiyor. Tam programa, konuşmacı bilgilerine ve derneğe sosyal medya hesaplarından ulaşmak mümkün.

Mayıs ayı içinde gastronomi profesyonellerinin beklediği önemli bir buluşma ise, TURYID’in (Turizm, Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği) 22 ve 23 Mayıs’ta gerçekleşecek 4. Global GastroEkonomi Zirvesi. Global GastroEkonomi Zirvesi bu yıl Atatürk Kültür Merkezi’nde, sanat ve kültürel miras perspektifiyle gerçekleşiyor, zirve, gastronomi ile bağlantılı film gösterimleri ile renkleniyor.

Son olarak, Türkiye sınırlarını aşan bir diğer önemli etkinlik de mayıs sonunda Londra’da gerçekleşecek GastroMasa Gastronomi Konferansı. Normalde her yıl Kasım ayında İstanbul’da izlemeye alıştığımız GastroMasa, bu sene sınırları aşarak mayıs ayında Londra’ya gidiyor. Ferran Adria, Tom Aikens gibi dünyaca ünlü yıldız şeflerin yanı sıra Fatih Tutak, Maksut Aşkar gibi Michelin’li Türk şeflerin de konuşmacı olarak katılacağı konferansın teması ise “ilham”. Ülkemizden böylesi bir marka çıkması ve dünya gastronomi takviminde yer alan bir konferans haline gelmesi gerçekten heyecan ve mutluluk verici, Türk gastronomi sahnesini büyük ölçüde dünyayla buluşturan bir etkinlik dersek hiç de yanlış olmaz. Kasım ayında ise konferansın İstanbul versiyonu yine kentimizde olacak.

Mini mini kokteyller

New York Times’ın T Magazine’inde Becky Cooper’ın kokteyllerle ilgili makalesine denk geldiğimde yazı önce pek de dikkatimi çekmedi; shot tipi küçük kadehlerde sunulan kokteyllerden söz ediyordu. Alışılmış bir şey diye üstün körü bakıp geçtim. Ta ki, İstanbul’un harika barı Ernest’s Bar İstanbul by Fatih Akerdem’de geçtiğimiz hafta bir tepsi üzerinde sunulan rakı kokteyli Sweet Temptation’a kadar… Rakı ve helvayı birleştiren bu lezzet, tatlı olması nedeniyle elbette küçük bir kadehte sunulacaktı. Ama bana barın hafif karanlık, büyülü atmosferinde adeta minik bir billur bardakta sunuluyormuş hissi veren o kokteyl, Becky Cooper’ın yazısını hatırlayıp tekrar dikkatle okumama neden oldu.

mini-mini-kokteylerrr.jpeg

Cooper aslında alışkın olduğumuz tek bir sert içkinin servis edildiği shot’lardan değil, birçok barda giderek artan küçük kadehlerde kokteyl ikramı trendinden söz ediyordu. Bu sunum biçiminin daha az alkol içeren karışımlar sayesinde hem sağlığa hem bütçeye dost olduğunu söylerken, bir yandan da gitmeye yakın sunulan “müessesenin ikramı” shotlardan bahsediyordu. Bardaki herkese küçük kadehlerde kokteyl dağıtıp sağlığa kadeh kaldırmanın bir dostluk ve güven havası yarattığı, müdavimlik bağlarını güçlendirdiği düşünülüyormuş. Güzel bir keşif, güzel bir trend; bizde buna “yolluk” denir! İşin esprisi bir yana; adeta likör kadehlerinde verilen “petit cocktails” de dedikleri bu stili sevdim; içkilerin çok pahalı hale geldiği fakat kokteyl trendinin de yükselmekte olduğu ülkemizde de denenebilir; neden barlarda iki veya üç petit cocktail tadım menüsü şeklinde, belki tek bir kokteyl fiyatına sunulmasın? Böylece kokteyl severler klasikler dışında daha fazla çeşit deneme fırsatı bulur ve bir sonraki bar ziyaretinde beğendikleri kokteyllerin normal boyunu yudumlayabilirler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi