ÇÖKÜŞ…

İnsanlık tarihinde acımasız yıllar çok. Mesela 536 yılı insanların “sonumuz geldi” dedikleri bir yıl olarak kayıtlara geçmiş. Volkanlar patlamış, Hindistan’dan İrlanda’ya kadar Kuzey Yarım Küre; puslu, grimsi bir hava ile kapanmış, Çin’e yaz mevsiminde kar bile yağmış, görülmemiş bir kıtlık yaşanmış. İnsanlar açlıktan ölmüş. Üstüne üstlük bir de veba salgını baş göstermiş. Üç kıtada milyonlarca insan veba salgınında can vermiş, köyler, kentler yok olmuş. 

  İnsanların tek sığınağı dini inançları olunca da Hristiyanlığın tavan yaptığı dönemden söz ediyoruz. Ortaçağ karanlığı böylece başlıyor, Felsefe unutuluyor, kitaplar yakılıyor, cadı avları Avrupa’yı kasıp kavuruyor, görülmemiş Yahudi katliamlarının başlangıcıydı o yıllar. 536-546 yılları arası insanlığın karanlık yılları olarak tarihteki yerini aldı. Tam anlamıyla çöküş.

  Şu 2020 yılını zaten sevemedik, eski zamanların yılları kadar olmasa da hayırla anmayacağız. Bu kadar bilgi birikiminden sonra geçmiş elbette yaşanmaz ama tarihi unutmamak lazım. 

ŞİMDİKİ ZAMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

  Korona salgını sınıf ayrımı yapmıyor, doğru… Ancak ağır darbeyi alanlar yine de en alttakiler oluyor. ABD’de yaşayan Profesör Vamık Volkan, Amerika’da ölenleri çoğunun gelmişi, geçmişi kara, Afrika kökenli yoksullar olduğunu söylüyor.(Vietnam savaşında da aynısı olmuştu) 

 Evine kapanamayıp, dışarıda ekmeğini arayan insanların izole(!) olduklarına çocuklar bile inanmaz. Amerika’da güç sahiplerinin ölenlerle, geride kalanlarla ilgilendiğini hiç sanmam. Onlar bu ağır krizin yaratacağı çöküşün nasıl atlatılacağının hesaplarını yapıyorlardır. Daha hiçbir ülke hasar tespiti yapmadı. Ama hemen tarımın her türü akıllarına geldi, Öncelik kıtlık ve açlığa karşı savaş olacak.

Çöküş, küreselleşmeyi nasıl etkileyecek?  Gelişmiş ülkelerde karamsar olan uzman ve bilim insanı sayısı hayli fazla. Dünyanın salgın darbesinin izlerini en az beş yıl taşıyacağını belirtiyorlar.

 Dünya çağdaş zamanların en büyük krizini yaşarken en büyük zararı garibim gelişmekte olanlar sınıfı görecek. Yani bizim gibi ülkeler kan ağlayacak demek bu.

 Hesap kitap bilenler insanlığın uzun bir süre içe kapanacağı görüşünde. Elbette salgının zayıflamasından sonra biraz hareketlenme olur, ancak bu kapitalizme yetmeyecek.  Pek çok işkolu havlu atacak, küçük işletmeler kapanacak.

Hesap kitap bilmeyenlerin yanacağı günler yakındır.

BETONDAN MEDET UMANLAR

Turizm sektörünün aktörleri bu yılı zaten çoktan kara yıl ilan ettiler. Dünyanın dört bir yanında keyfine gezi artık büyük serüven olarak görülüyor. Turizmciler, salgın atlatıldıktan sonra bile insanları sosyo- psikolojik olarak hazırlamanın zaman alacağını belirtiyorlar. Turizm gümleyince elbette havayolları şirketleri en büyük zararı gördü ve görmeye devam edecek. Dünyanın tüm havalimanları bekledikleri performansı gösteremeyecek. Herhalde bizim yeni havalimanımız bunlardan azade değildir.

 Artık devasa gökdelenler, plazaların da modası geçecek. Evler daha önem kazanacak. Şirketler bu yöntem için daha çok proje geliştirecekler. Betondan medet umanların hevesi kursaklarında kalacak. 

 Peki İstanbul Finans Merkezi adı altındaki kent betonlaşması ve Kanal İstanbul projesi?  O balonları virüs patlattı. Artık şişirilmesi için yeni bir hava lazım. O hava; ne dünyada ne de bizde var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi