Yurtta sulh, cihanda sulh

Barış dileyerek girdiğimiz yeni yılın daha iki ayı tamamlanmadan bir ülkenin işgali ile karşı karşıya kaldık. Kimse ne olduğunu anlamadan Rusya, Ukrayna topraklarını işgal etti. Yakın geçmişte de “Demokrasi getirmek” uğruna benzer olaylar yaşanmıştı. Benim açımdan bu da diğerleri gibi kabul edilebilir bir olay değil. İmparatorluk hayali peşinde koşan, Çarlık Rusyası'nı yeniden kurma ateşi içinde yanan Putin, bugün dünyayı ateşe atmak üzere.

Son yıllarda yaşadıklarımı düşünüyorum da bir dünya savaşı eksik kalmıştı ve umarım eksik kalmaya da devam eder. İlk dileğim diplomasinin baskın gelmesi, bu işgalin sona ermesi ve daha fazla can kaybının yaşanmamasıdır. Savaşın kazananı olmaz. Bugünün dünyasında her ülkenin sınır güvenliği aslında dünyanın güvenliğidir.

Bu vesile ile sanırım herkes Montrö Anlaşması’nın önemini de anlar hatta beynine kazır.

Aslına bakılırsa bu yaşananlar çok da sürpriz değil. Rusya bir süredir bunun sinyallerini vermişti. Ancak aklı başında olan herkes sorunun diplomatik yollardan çözüleceğine ve bir savaşa dönüşmeyeceğine inanıyordu. Maalesef korkulan ama dillendirilmeyen oldu ve Rusya, Ukrayna’yı işgal etti.

Biraz gecikerek de olsa başta ABD ve AB’den yaptırımlar gelmeye başladı. “Ama bizim doğal gaz bağımız var” yaklaşımı ne acıdır ki AB’den gelen adımların yavaş olmasına neden oldu. Bugün itibarı ile finansal açıdan bakıldığında atılan en büyük adım Rus bankalarının büyük bölümünün swift sisteminden çıkarılması ve Rusya Merkez Bankası’na getirilen yaptırımlar.

Rusya da alınan bu yaptırım kararlarına karşılık kendince adımlar atıyor. Rusya Merkez Bankası faiz oranını tek hamlede %9,5’ten %20’ye yükseltti. Alınan bu karar tamamen içeriye yönelik. Herhalde yabancı yatırımcının bir yolunu bulup çıkmaya çalıştığı Rusya’ya faizler yükseltildi diye yabancı yatırımcı gelmesini bekleyen kimse yoktur. Putin, Rusya’dan para çıkışını yasakladı. Son olarak da Rusya, çarşamba günü vadesi gelen yaklaşık 30 milyar USD tutarındaki tahvil kupon ödemesini gerçekleştirmeyeceğini açıkladı.

Rusya Merkez Bankası attığı adımlar ile uzun süredir dünyada örnek gösterilen merkez bankalarından bir tanesi idi. Rezervlerini güçlendirmiş ve 650 milyar USD sınırına yaklaştırmış ve bunu yaparken de rezervlerini çeşitlendirmişti. Rezerv çeşitlendirmedeki en önemli adım ise Amerikan tahvillerinin payını iyiden iyiye azaltılması olmuştu. Ancak atılan bu adımlar bile Rusya Merkez Bankası’nın elinin kolunun bağlanmasını engelleyemedi. En basit örnek; Rusya Merkez Bankası’nın rezervleri içinde oldukça yüklü miktarda altın var. Kimseye satamıyor. Daha doğrusu izole edildiği için kimse almıyor. Elinde serbest olarak kullanabileceği 10-12 milyar USD arasında bir paranın olduğundan söz ediliyor. O da leblebi, çekirdek parasına yeter. Bir merkez bankasının yıllardır anlatılan başarı hikâyesi bir siyasetçinin çılgınlığı ile yok oldu. Bugünler geçse bile Rusya’ya yabancı yatırımcı gelmesi çok zor. En iyi ihtimal ile çok uzun zaman alacaktır. Güven Rusya’yı terk etti. Bu arada finansal açıdan bu yaşananlar Türkiye’ye bir fayda sağlayabilir. Zaman içinde Rusya’dan çıkan para Türkiye’ye yönelebilir. Ya da Rusya’ya gitmek istemeyen yatırımcılar için Türkiye yeniden değerlendirmeye alınabilir ama bizim de pozitif adımları atmamız ve doğru mesajları vermemiz şart. Rusya’dan kaçan ya da artık Rusya’ya gitmeyecek olan paraya sadece biz talip değiliz. Biz duralım para bize gelsin denirse yine sonumuz hüsran olur.

Jeopolitik risk doğal olarak enerji fiyatlarında ciddi bir yükselişe neden oldu. Brent petrol uzun bir aranın ardından $110 seviyesini de aştı. Benzer bir durum doğal gaz fiyatlarında da yaşanıyor. Sürecin uzaması, yaptırımların artarak devam etmesi dünya ekonomisinin büyümesini ciddi derecede baskı altına alabilir.

Türkiye’nin de bu durumdan olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır. Uygulanmakta olan modelin önemli ayaklarından bir tanesi de turizm geliri olarak belirlenmişti. Ekonomi yönetimi şunu planlanmıştı. Kur Korumalı Mevduat ile kur stabilize edildi. Zaman zaman yaşanan dalgalanmalara da ufak tefek müdahale ediliyor. Nisan ayına kadar bunu böyle yürütürsek o tarihten sonra turizm sezonu açılır, döviz gelmeye başlar, dövizde yaşanacak bollaşma ile birlikte dövize müdahaleye gerek kalmadan sistem çalışır.

Bugün itibari ile maalesef evdeki hesap çarşıya uymayacak ve Rusya-Ukrayna arasında yaşanan bu gerginlik turizm gelirinde önemli bir kayba neden olacak gibi görünüyor. Türkiye’ye gelen turistin yaklaşık %25’i Rusya ve Ukrayna’dan geliyor. Siyasi anlamda her şey yoluna girse bile Ruble’de yaşanan değer kaybı Rusların belini fena bükecektir. Yani kasamıza girecek döviz miktarı azalacak. Bu yetmezmiş gibi bir de petrol ve doğal gaz fiyatlarında yaşanan yükselişler kasamızdan enerji ithalatı için daha çok döviz çıkmasına neden olacak. Tüm bu yaşananlar ve bunun yarattığı riskler Türkiye ekonomisi açısından ciddi riskleri de beraberinde getiriyor. Zaten kırılganlıkları olan bir ekonomi için bu süreci yönetmek hiç de kolay olmayacak.

Son söz:

“YURTTA SULH, CİHANDA SULH”
Barış ve huzur dolu günlerin yakında ve kalıcı olması dileklerimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi