Begüm Erdoğan
Yeni Casusluk Dizi Evrenimize Hoşgeldiniz
Marvel ve DC tarzı sinematik evren yapmak biraz moda oldu biliyorsunuz. Bu evrenler artık yalnızca filmler değil, diziler, hatta animasyonlarla genişletiliyor. Bu tarz yapımlara birkaç örnek isterseniz, Godzilla’nın evreni Monsterverse (Canavar evreni), Sony’nin Spiderman-verse’ü ve şimdi de Citadel- ”Spyverse” (Casus Evreni) diyebiliriz. “Hoş geldin” dediğimiz bu yeni nesil evren, bildiğimiz her zamanki casusluk filminden çok farklı değil aslında. Sadece küçük ekranda ve hikayesi bir örümcek ağı gibi kurulmayı bekliyor.
Citadel, ABD, 2023- devam ediyor) (AmazonPrime Video)
Josh Appelbaum, Bryan Oh ve David Weil üçlüsünün geçen sene ekranlarımıza sürdüğü bu dizi, global bir casusluk ajansı olan “Citadel”le tanıştığımız yapım. İlk bölümde başrollerimiz Mason Kane (Richard Hadden) ve Nadia Synh (Priyanka Chopra) ile tanışıyoruz. Son derece havalı olan bu ikili, önemli bir görevin orta yerindeler. Aralarında da belli ki bir şeyler var diyorsunuz, zaten olmazsa olmaz, bilirsiniz. Ancak onlarla ve Citadel’le daha yeni tanışmışken, Citadel içeriden bilgiyle “Manticore” adlı bir başka ajans tarafından yıkılıp yok ediliyor. Bu olay gerçekleştikten 8 sene sonraya gidiyoruz ve Mason Kane’i (bir tür Jason Bourne gibi) hafıza kaybı geçirmiş olarak buluyoruz. 8 sene sanki 8 saniyeymişçesine bir tane bile beyaz tel görmeden geçirmiş olsa da Kane, kendisine bir aile kurmuş oluyor. İşte böyle karışıklıkların ortasında aslında bize gayet tanıdık gelen bir hikayeyi izliyoruz. Yine de eğlenceli denebilir. Özellikle diziyi ekstra izlenebilir kılan bir şey var ki o da Mason Kane karakterinin cana yakın olması. Suratsız ajan klişesiyle dalga geçtikleri sahneler bile var.
Citadel: Diana, İtalya, 2024-devam ediyor (AmazonPrime Video)
Evrenimizi kuran “Citadel”den sonra ilk devam yapımında Milano’nun muhteşem Duomo görüntüleriyle karşılaşıyoruz. Bu sefer İtalya’da gelecekte geçen, arada neden olduğu belirsiz birkaç cümle konuşulan İngilizce dışında İtalyanca bir yapım izliyoruz. Ana karakterimizse, yamuk kesilmiş “havalı” peruğuyla, Lydia Poet olarak tanıdığımız Matilda de Angelis’in oynadığı Diana Cavalieri. Kendisi dizinin geçtiği tarihten seneler önce yaşanan bir uçak kazası yüzünden hayatı ters dönmüş genç bir kadın. Diana, bu kazanın peşini bırakamıyor ve bu saplantısından başlayan olaylar onu bir Manticore ajanı haline getiriyor. Ancak aslında o sadece bir Manticore ajanı değil, gizlenmiş bir Citadel ajanı. En son görevinde beklenmedik olaylar sonucu işler sapa sararken, beklenmeyen biriyle iş birliği yapmaya karar veriyor. “Citadel: Diana” yalnızca bir casusluk dizisi değil aynı zamanda bir intikam hikayesi izletiyor. Bu yapımla alakalı en berbat şey, “Citadel” izlemeden pek keyif vermeyen bir yapım olması. Böyle zorlamalar pek hoş olmuyor.
…
Casusluk evreninin ilk iki dizisini bu şekilde tanıtmış olduk. Evrenin ikinci yapımı “Diana” daha bu ay Prime kütüphanesine eklenmiş olsa da, evren hız kesmeden büyüyor. Üçüncü yapım, “Citadel: Honey Bunny” gelecek ay gösterime girecek ve Hindistan’da geçecek. Bu şekilde hızla büyüyeceği aşikar olan evren aslında tam da bunu amaçlıyor zaten. Uluslararası iş birliğiyle kurulacak ve hız kesmeden büyüyecek bir casus dizileri evreni olmak. Hızlı tüketime karşı uluslararası iş birliği çözümü diyebiliriz.
Platformlarda izleyebileceğiniz Başarılı Casusluk Filmleri
Citadel casus evrenine girip girmemeye karar veriyorsanız, belki de bunları denemelisiniz derim.
Tinker Tailor Soldier Spy, Köstebek 2011 (Tv+)
Casusluk filmi istiyorsanız, buyurun. “Köstebek”te türün tüm ögelerini taşıyan, sinematografisi ve işleyişiyle tam bir klasik casusluk filmi izliyorsunuz. Soğuk Savaş günlerinde, İngiliz İstihbarat servisinde gizlenmiş bir köstebek vardır. Köstebeğin kimliğini ortaya çıkarmak ve gizli servisin güvenliğini sağlamak için emekli olmuş başarılı bir ajan göreve çağrılır. Thomas Alfredson tarafından yönetilen filmde, Gary Oldman işte göreve çağrılan bu emekli ajan George Smiley’i canlandırıyor. John le Carré tarafından yazılmış aynı isimli romandan uyarlanan film, casus filmi tarzına İngilizlerin karizmasıyla yaklaşıyor. Burada Bourne serisinin ve pek çok casus filminin mihenk taşı haline gelmiş uzun sallanan kamerayla çekilmiş aksiyon sahneleri yok. Onun yerine daha ağır ilerleyerek merak üstüne kurulmuş uzun sahneler izliyorsunuz.
Argo, 2012 (Appletv üzerinden kiralanabilir)
İran devrimi sırasında geçen filmde, bir CIA ajanı olan Tony Mendez (Ben Affleck), bölgede sıkışmış 6 Amerikalı diplomatı kurtarmak için bir plan hazırlar. Kanada büyükelçisinin evine ulaşmak ve mahsur kalmış insanları kurtarmak için yönetmen kılığına girer. Çekeceği (sahte) “Argo” filmi için egzotik yerler arıyor gibi tezgah kurarak planlarını yürütmeye başlar. Bu filmin ilginç bir yapısı var ve bu sebeple silahlı çatışma ve kovalama sahnesi dolup taşan casus filmlerinden ayrışıyor diye düşünüyorum. Gerçek olaylardan esinlenilen filmin yönetmen koltuğunda da Ben Affleck oturuyor ve 2013 En iyi film Oscar’ının da sahibi.
Bourne Identity, Geçmişi Olmayan Adam 2002 (AmazonPrime Video; Appletv üzerinden kiralanabilir)
Jason Bourne’la tanışın, halihazırda onu tanımıyorsanız tabii. Bir balıkçı teknesinde buluyoruz Matt Damon’ın oynadığı Jason Bourne’u. Ne adını hatırlıyor ne de kim olduğuna dair herhangi bir şeyi. Yalnız kısa süre sonra epey iyi dövüştüğünü ve strateji geliştirme becerisi olduğunu keşfediyor. Ancak hafızasındaki koca boşluğu doldurmak için hem peşindeki insanlardan kaçmak hem de ekmek kırıntılarını takip etmek zorunda. Bu filmde bir sürü aksiyon sahnesi olmasına rağmen, her biri bizi Bourne karakteriyle yakınlaştıran bir yapıda. Yani karakterin işleyişini daha yakından anlamaya hizmet ediyor. Filmin yönetmeni Doug Liman, bu hızlı aksiyon sahnelerinde bile ince detaylarıyla Jason Bourne’un zihninin nasıl çalıştığını hissettirebiliyor. Bu filmi hem aksiyon sahnelerinin çekimine dinamizm getiren yaklaşımı için hem de epeyce popüler olan Bourne serisinin ilk filmine nostaljik bir dönüş yapmak için izleyebilirsiniz.