Bahattin Yücel
Yeni bir açılımın ayak sesleri
Saltanat ve hilafetin kaldırılmasının üzerinden yüzyılı aşkın süre geçti. Sözde demokrasi adına baskılar, darbeler, kalkışmalar ve oy sandıklarının kaçırılmalarına varan sayısız gelişmeye tanık olduk. Tek parti iktidarında atama yöntemiyle aday gösterilenlerin, milletvekili seçildikleri dönemler de yaşandı. Geçtiğimiz günlerde sanayici ve aynı zamanda müteahhitlik yapan bir işadamı-milletvekilinin, TBMM’de üyelerin basın açıklamaları için ayrılan kürsüdeki konuşmasını izleyince, geçmişte yaşananların çok masum kaldığını fark ettim…
Milletvekili; kendisine ait maden ocağında asgari güvenlik önlemlerinin alınmadığından yakınan, yetersiz ücretlerle çalıştırıldıklarını öne süren işçileri, sert bir dille eleştiriyordu. İşçiler -bu milletvekilimize göre- marjinallerin etkisi altında kalmışlardı.
Dünyada hiç bir parlamentoda, iktidar partisine mensup da olsa bir milletvekili, siyasal içerikli açıklamalar için ayrılan kürsüden, şirketinin çıkarlarını savunacak cesareti kendisinde bulamazdı. TBMM Başkanı ve özellikle muhalefet partilerinin grup yönetimlerinden, kürsünün bu amaçla kullanılmasına tepki verilmedi.
Yerel seçimlerden birinci parti çıkan, CHP’nin aylar sonra erken seçimi geç de olsa dile getirmesi, toplumu umutlandırmıştı.
İyimserlik uzun sürmedi.
AKP seçmenini etkilemek amacıyla, siyasal söylemin bu parti seçmeninin eğilimlerine göre belirleneceği, CHP Genel Başkanı tarafından açıklandı. Ana muhalefet partisinin bu yaklaşımının, kendi seçmenleri üzerinde düş kırıklığına yol açmadığı söylenemez.
CHP’nin uzun yıllar süren tutumu, yolsuzluklar ve ülkenin iyi yönetilemediği üzerine kurgulandı. Hangi yöntemlere dayalı kalıcı çözümler üretileceğine ilişkin somut öneriler bir türlü gündeme getirilemedi.
Üstelik “Cumhur İttifakının” 22 yıllık iktidar üstünlüğünü benimseyen, tavırlar alındığı izlenimi uyandırılmasını anlamak da hayli güç. Örneğin adil oldukları son derece kuşkulu kararlarla mahkum edilen, emekli generallerin özgürlüklerine kavuşmalarını, özel ricalara dayandıran yaklaşımın, CHP yönetimine arzulanan başarıyı getireceği hayli kuşkulu.
Süreç içinde MHP Genel Başkanının mesajı, Cumhur İttifakının politika değişikliğine gideceğine ilişkin ipuçları vermeye yetiyor. Bahçeli’nin TBMM’nin yeni yasama yılı açılış oturumundaki DEM üyelerine yaklaşımını, salt Cumhurbaşkanının konuşmasına dayandırması yanıltıcıdır. İttifakın Kürt açılımını bir kez daha gündeme getirmesi, yeni bir açılımın ayak sesleri olabilir mi? Yakında hep birlikte anlayacağız.
CHP’nin önümüzdeki yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde, Kürt seçmenlerin oylarını geçmişteki oranlarda alması zorlaşabilir. Önceki yönetim döneminde başlatılan, partinin sağa dönüş sürecinin ilerletileceğini gösteren belirtiler, ekonomik güçlüklerden bunalan seçmenleri, farklı siyasal arayışlara yönlendirebilir. Özellikle TİP ile polemiğe girilmesi, siyasal yelpazede kendisini sola kapatan partiyi yalnızlığa itebilir.
CHP yönetimi adları öne çıkan cumhurbaşkanı adaylarının, geçmiş siyasal çizgilerinin etkisiyle oluşturulacak siyasal yörüngede, salt Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanarak seçim kazanmanın güçlüğünü, titizlikle hesaplamak zorunda.
Ülkenin içine düşürüldüğü bunalımdan çıkılmasını sağlayacak, gerçekçi bir program ve sürekli yakınılan, yolsuzlukların nasıl soruşturulacağını duymak, seçmenlerde AKP söylemlerini çağrıştıracak yaklaşımdan çok daha etkili olacaktır.