Yaşar Seyman
UMUDUN CESARETİ
“Hiç düş kırıklığına uğramayanlar,
Hiç umut beslememiş olanlardır.”
Bernard Shaw
İnsanoğlu kadınların önüne barikatları kurmakta hiç gecikmiyor.
Tarih, verilen mücadeleler sonunda kadının aklı, cesareti, umudu ile daha güzel bir dünya kurgulamasına tanık olmuştur.
Anadolu topraklarındaki ilk toplumsal mücadelelerde kadın, yaşamın her alanında yerini alır. Asla harem-selamlık yoktur. Beyliklerde kadın beyin yanında, günü geldiğinde mücadele arkadaşıdır. Bu eşitlik, kardeşlik Cumhuriyet’le süregelir.
Birey olmanın erdemi bize Cumhuriyet Devrimleri sonrası tanınmıştır. Birey olan kadın savaşta, yaşamda, barışta mücadelesi ve sözü olan kadındır. Sözüne kulak verildikçe ailede, çevrede, toplumda üretim, sevgi, dayanışma sonunda topluma huzur ve güven egemen olur.
Bilim geliştikçe, ekonomi yaşamın can suyu oldukça, eğitim istenen hedeflere ulaştıkça, kadınlar toplumsal örgütlerde yer aldıkça başarı kaçınılmazdır. Kadınsız bir yaşamın renksizliğini, sevgisizliğini, griliğini tüm kalemler gibi söyler ve yazarım.
Kadının amacı, mücadelesi, sevgi dolu bir yüreği olmalıdır.
Yaşamın özü olan bu üç güzelliğin yokluğu yaşamı cehenneme dönüştürür. Tıpkı bugün olduğu gibi… Kadın ekonomik özgürlükten yoksunsa, dört duvar içine tutsaksa ne düşler kurabilir ne de yaşamı zenginleştirmek için düşler kurdurabilir ne de düşlerinin ardından gidebilir…
Özgür, mutlu, sevgi dolu ortamda filizlenen kadınlar düşler kurabilir. Öyle düşler kurar ki, gün gelir düşleri yorulur, o yorgunluk umudun cesareti ile ses verir. Tomurcuklar çiçek açar. Başarı öyküleri şehir efsanesi gibi dilden dile aktarılır.
Umudun cesaretini yitiren kadın çıktığı yolda zirve hedeflerken, zirveye oturanların verdikleri ile yetinmek zorunda kalır. Çünkü artık umudun cesaretini yitirmiştir.
Umut: İnançla, tutkuyla, yeni projelerde cesaretle çalışarak çiçek açar. Umudunu her dem taze tutan kadın özgür kadındır.
O nedenle, direnme, yaşama tutunma, fiziksel acılar içinde kendini yeniden yaratmaya hep Meksikalı ressam Frida Kahlo örnek verilir. Bir de batakhanelerde büyüyen, ‘Kaldırım Serçesi’ Edith Piaf, savaşlar içinde dünyayı sesiyle dolaşır. Gün gelir o ses ölümsüzleşir.
Dünyayı değiştiren kadınları okudukça, hepsinde umudun cesareti yansır.
Marie Curie fizikçi olarak bilimsel buluşuyla dünyada ses verir.
Bilim insanı Maria Montessori eğitim çalışmaları sonunda buluşu eğitim kuramıyla İtalya’nın, İspanya’nın diktatörlerine karşı direnir. Bugün dünyanın birçok ülkesindeki okullarda ‘Montessori Eğitim Kuramı’ ile eğitim yapılır.
Florence Nightingale, sosyal reformcu ve istatistikçidir. En akılda kalan çalışması modern hemşireliğin kurucusu olması ve Kırım Savaşı sırasında eğitim alan hemşirelerin yöneticisi olarak mücadelesi ile dünyaya adını duyurmasıdır.
Bir başka eli öpülesi kadın Eleanor Roosevelt, ABD'nin 32. Başkanı Franklin D. Roosevelt'in eşi olarak, Başkan Truman döneminde Birleşmiş Milletler temsilciliği yapar. İnsan Hakları Bildirisi'ne büyük katkılar sağlayan, farklı bir "first lady” olarak, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne imza atıp ezberleri bozar.
Tüm bu örneklerde umudun cesareti ile başlayan çalışma azmi, istikrarlı yürüyüşte insanlığa “sevgi hizmet” aşkıyla dolu kadınlar görürüz.
Dünyayı değiştiren bu kadınların en büyük şansları ülkelerindeki tarihçilerin objektif oluşu, bilim insanı namusuyla korkmadan bu kadınları yazmalarıdır. Çünkü tarih aynı dönemlerde benzer hizmetleri yapan kadınların bu mücadelelerinin görünmez ve unutulmaya yüz tutmuş örnekleri ile doludur.
Mücadeleleri ile kendini yeniden yaratan kadınlara gönül borcumuz büyüktür.
Kadına yönelik tüm tuzakları umudun cesareti ile yeni öyküler yazarak, yaratarak, asla mücadeleden vazgeçmeyerek başarabiliriz.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu olsun!