Barışcan İğrek
Türk futbolunda yönetimsel hatalar, çekişmeler ve beceriksizlikler…
A Milli Futbol Takımımız, Portekiz’e 3-1 yenilerek Dünya Kupası’na veda etti.
Portekiz’e karşı bölüm bölüm iyi oynayan ve deplasmanda oynamasına rağmen varlığını hissettiren bir Milli Takım vardı sahada. Kaliteli oyuncuların forma giydiği rakibimize karşı karakterli bir oyun sergiledik.
İlk 42 dakikada Otavinho ile Diogo Jota’nın ayağından yediğimiz son derece basit golleri önleyebilsek veya Burak Yılmaz 84.dakikada kazandığımız penaltıyı gole çevirse, gelecek adına çok farklı planlardan söz ediyor olabilirdik şu anda.
Burak Yılmaz, penaltı vuruşlarını en beğendiğim Türk futbolcularından biridir. Ancak, kariyeri boyunca yaptığı en kötü penaltı vuruşlarından biriydi belki de bu maçta kaçırdığı penaltı.
Maçtan sonra, Milli Takım kariyerini noktaladığını açıkladı Burak Yılmaz. Kötü bir anıyla Milli Takım kariyerini noktalaması iyi olmadı kendisi adına. Ancak, bugüne kadar Türk futboluna verdiği emeklerden dolayı kendisine teşekkür ediyoruz.
Yenilen basit 2 gol, kaçırılan penaltı gibi olumsuzluklarla birlikte, orta saha oyuncusu olan Berkan Kutlu’nun sol bek oynaması gibi mevkisel yanlışlıklar da eklenince, Katar’da düzenlenecek olan 2022 Dünya Kupası’na katılma şansımızı kaybetmiş olduk.
Hollanda ve Norveç galibiyetleriyle çok iyi başladığımız elemelerin sonunda, böylesine prestijli bir turnuvaya katılamamak Türk futbolu açısından büyük bir kayıp.
“Her işte bir hayır vardır” deyip önümüze bakacağız. Peki, önümüzdeki turnuvalara sağlam adımlarla hazırlanmak için hangi yolu takip etmemiz gerekiyor? Zira 2008 Avrupa Futbol Şampiyonasından bu yana, katıldığımız turnuvaların hiçbirinde ciddi bir başarı elde edemedik.
Kişisel düşünceme göre, Milli Takım çatısı altında çözüm bulmamız gereken iki önemli sorun bulunuyor.
Mevcut sorunlardan ilki, Milli Takım aday kadrolarının gerçekçi ve akılcı bir yaklaşım ile açıklanmamasıdır.
Milli forma ile etkisiz bir performans gösteren bazı oyuncular, ısrarla aday kadroya çağrılmaya devam ediyorlar. Mesela, üçüncü kaleci alternatifi olarak aday kadroya dahil edilen Sinan Bolat…
Yıllardır, Milli takımın kaleci rotasyonuna dahil edilir ama bugüne kadar takıma olumlu katkısını hiç görmedim. İlk 11’de forma giydiği maç sayısı da son derece düşük. Uzun yıllardır devam eden Sinan Bolat ısrarının nedeni nedir?
Kendi takımlarında bile zar zor forma giyen futbolcuların milli takım kadrosuna dahil edilmesinin, ay yıldızlı formayı giymeyi hak eden futbolcularda da rahatsızlık ve üzüntü yaratabileceğini, Sinan Bolat, Serdar Aziz, Caner Erkin gibi futbolcuların milli takımdaki miadlarını doldurduklarını düşünüyorum.
Türk futbolunun endişe verici noktalara ulaşan bir diğer problemi ise, futbolseverlerin Milli takımımıza olan ilgisinin her geçen gün azalması.
Katar’a gidip gitmeyeceğimiz konusunda kritik bir öneme sahip olan Portekiz maçının öncesinde dahi bu ilgisizlik devam etti. Gerek sosyal medyada, gerekse yazılı ve görsel medyada, sokakta, hayatın hiçbir alanında gereken coşku ve kenetlenme ruhu hissedemedik. Bu ilgisizlik için de taraftarları sorgulamamız, onlara sitem etmemiz mümkün değil.
Öncelikle Türk futbolundaki yönetimsel hatalar, çekişmeler ve beceriksizlikler milli takıma olan ilgiyi azalttı.
Bunun dışında; gerek kulüp, gerekse milli takım bazında taraftarlara hangi başarıları tattırdık? Bilet aldılar, ürün aldılar. Bu fedakarlıklarının karşılığında onlara ne verdik. Koskocaman bir hiç!
Bu olumsuzlukların üstüne, günden güne artan geçim sıkıntısı nedeniyle insanların spora (bilhassa futbol ve milli takıma) olan ilgisi azaldı.
Vakit kaybetmeden devletin ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun, futbolseverleri Milli Takımımıza ve futbolumuza yeniden ısındıracak çalışmaları yürütmesi gerekiyor.
Unutulmasın ki spor, taraftarlar ile güzelleşen bir organizasyondur.