Abdullah Biricik
TFF'den uzaklarda futbol
Ligdeki tüm takımlardan farklı olarak Galatasaray için Avrupa Arenası bambaşka bir anlam ifade ediyor.
Takımlar lige hazırlık yapar, transferlerini, yatırımlarını, teknik adam seçimini yapar ve sonrasında işlerin yolunda gitmesini bekler. Ancak Galatasaray için durum bundan çok daha fazlası. Yapılanma, mali yatırım, finansal disiplin ve sportif çalışmaların yanı sıra sistematik veyahut spontane bir şekilde Galatasaray’a karşı oluşturulmuş yapılanma ile de mücadele etmek zorunda. TFF ve medyada Galatasaray’a karşı oluşturulmuş çok ciddi bir yapılanmadan söz etmek mümkün. Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim’in “organize ama amatör” olarak ifade ettiği, sonraki sene “profesyonel kötülük” olarak değerlendirdiği, Galatasaray Kulübü yöneticilerinin “çete” ve “karanlık güçler” olarak tanımladığı TFF ve medya yapısının özü, çoğunlukla Galatasaray’a karşı olduğu bilinen spor ve medya adamlarının şu anda TFF’yi ve medyayı yönetiyor olmasından öte bu iki yapı içerisinde Galatasaraylılara görev verilmemesi ve bir noktada dışlanması şeklinde ortaya çıkmaktadır. En tepede başkan düzeyinde “Galatasaray’ı asla affetmeyeceğim” diyen Nihat Özdemir’in bulunması, başkan vekillikleri düzeyinde Fenerbahçe Kongre üyesi olan ve Galatasaray’a ve Fatih Terim’e karşı olması ile bilinen Servet Yardımcı ve “Biz Beşiktaş’ı kimi zaman şampiyonlukları çoğu zaman şampiyonluk ihtimalleri ama her zaman aynı duygular ile sevdik!” şeklinde tweet atmaktan çekinmeyecek düzeyde Beşiktaşlı olan Mehmet Baykan’ın bulunması yapıyı aşağı yukarı özetlemektedir. Kurullar ve TFF içerisindeki görevlere yapılan atamaları ise duayen gazeteci Atilla Türker belgeleri ile ortaya koymuş, isim isim açıklamıştı. Yıldırım Demirören başkanlığı döneminde oluşturulan bu yapı ilk zamanlarda Galatasaray kulübünün gündemini pek meşgul etmese de zamanla Fatih Terim’e ve Galatasaray’a verilen cezaların artması, benzer fiil ve olaylarda Beşiktaş başta olmak üzere diğer kulüplere aynı cezaların uygulanmaması, Galatasaray lehine hata yapan hakemlerin maç alamaması hatta hakemliklerinin sonlandırılması, Galatasaray aleyhine hata yapan hakemlerin ise kritik maçlara atanarak ödüllendirilmesi ile devam edince, camiada tepkiler ve sesler yükselmeye başladı. Mustafa Cengiz, Abdürrahim Albayrak ve Yusuf Günay’lı yönetim döneminde artan çifte standartlar ve camia baskısı TFF’deki mevcut yapı ile mücadele etmelerine neden olsa da bu yapıya karşı koyamadılar. Atılan her adım ve yapılan her açıklama işleri düzeltmediği gibi hak mahrumiyeti cezaları ile sonuçlandı. Bu durum dönemin Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’in koltuğunun sallanmasına neden oldu. En son yaptığı “TFF’yi suçlamıyorum. TFF yönetim kurulunun çoğunu tanırım. Başkanı da tanıyorum ve iyi niyetle çalışıyorlar.” şeklindeki açıklamalardan sonra artan çifte standartlı kararlar mevcut yönetimin sonu oldu. Artık tüm camia ligin adil ve eşit şartlarda oynanması için Galatasaray’ın haklarını savunabilecek bir yönetim ihtiyacı oluştuğu konusunda hem fikir. Mevcut Başkan adaylarının tamamı “Galatasaray’ın haklarını koruma” konusunu gündemine alarak seçim vaatleri arasına aldı. Bu konuyu en çok gündemde tutan Burak Elmas ise ipi göğüsleyen isim oldu. Burak Elmas yönetimi bir noktada TFF’ye şans vererek TFF Mali Genel Kurulu’nun ibrasında “hayır” oyu vermeyerek çekimser kaldı. Bu davranış camia içerisinde “çekimser kalmak, ibra etmek anlamına gelir” şeklinde büyük bir tepki toplasa da tepkilere rağmen böyle bir yol haritasına baş vuruldu. Ancak kısa bir süre sonra Oğulcan Çağlayan davasında uygulanan hukuk dışı tutum ve artan hakem hataları Galatasaray yönetimini pişman etti. Galatasaray yönetimi TFF Tahkim Kurulu hakkında suç duyurusunda bulunarak başlattığı süreçte taviz vermeyeceğini TFF ile sonuna kadar mücadele edileceğini açıkladı. Son olarak Fenerbahçe maçında daha önce Galatasaray maçlarında verdiği adaletsiz kararlarla gündeme gelen Yaşar Kemal Uğurlu’nun VAR hakemi olarak atanması ve maçın skoruna etki etmesi Galatasaray yönetimini tekrar harekete geçirdi ve Galatasaray Kulübü Başkanı Burak Elmas bizzat TFF’ye giderek Nihat Özdemir ile görüştü. Görüşmeden sonra dostluk mesajları verilse de görüşmeden bir gün sonra Yaşar Kemal Uğurlu ödül alır gibi Çaykur Rizespor- Kayserispor maçına atandı. Bu olaylar daha ne kadar devam eder, Burak Elmas TFF’deki bu kadrolarla nasıl mücadele eder bunu hep birlikte göreceğiz ama gerçek olan şu ki; Galatasaray diğer takımların ötesinde enerjisinin önemli bir kısmını TFF ve medya ile mücadeleye harcamak zorunda kalıyor. Karşı karşıya kalınan çifte standartlı kararlar hem takımı demoralize ediyor hem de lig yarışından kopmasına neden oluyor.
İşte bu sebeple Avrupa Arenası Galatasaray için maçlardan öte bambaşka bir anlam taşıyor. Kötü başlanan Şampiyonlar Ligi ön elemesinden sonra UEFA Kupası’nda alınan başarılı sonuçlar ve namağlup ünvanı ile çıkılan Marsilya maçı tribünlerde 52 bin taraftarın stadyumu tıklım tıklım dolması ile sonuçlandı. Galatasaray ilk yarıda Süper Lig standartlarının çok üstünde bir ekip olan Marsilya’yı adeta sahaya hapsederek 2-0’lık bir skor yakaladı. Cicaldau inanılmaz bir performans sergileyerek maçın ilk yarısına damga vururken, tüm önemli maçlara hatalarıyla damga vuran Muslera kurtarışlarıyla dikkat çekti. İkinci yarıya da müthiş bir tempo ile başlayan Galatasaray, 4-2’lik galibiyetle kendisini ait hissettiği ve de en önemlisi dışlanmadığına inandığı Avrupa Arenasında taraftarlarına müthiş bir galibiyet armağan etti.