Serap Durusoy
Piyasa Beklentilerinin Üzerinde Çıkan Enflasyon ve Sonrası
Ekonomi yönetiminin değişmesinin ardından eko-politik anlamda mesaj veren ilk uygulama, faiz oranının yüzde 15 bandına yükselmesi oldu. Tüm fonlamanın, temel politika aracı olan bir hafta vadeli repo faiz oranı üzerinden yapılmasına karar verilmesi para politikasındaki sadeleşme açısından da önemli bir gelişme oldu. Ardından MB, parasal aktarım mekanizmasının etkinliği için zorunlu karşılıklarda artışa yöneldi ve BBDK aktif rasyosunu kaldırdı. Bu gelişmeler yaşanırken diğer yandan da makro parametrelere ilişkin rakamlar açıklandı. 3. çeyrekte yüzde 6.7 olarak duyurulan, ancak kapsayıcı ve dengeli olmayan, geleceği ipotek altına alan, tüketime dayalı ve üstelik tüketim harcamalarının nasıl finanse edildiği sorununun da eşlik ettiği büyüme rakamının ardından tüm dikkatler enflasyon rakamına çevrildi.
Para politikasıyla verilen mesaj ve açıklanan büyüme rakamı kurdaki kazanımların bir miktar duracağı düşüncesine yöneltmişti. Ancak yerli yatırımcının dolar eğilimde bir düşme olmaması aslında enflasyon beklentisinin yüksek olduğunu gösteriyordu. Nitekim Perşembe günü beklentilerin de üzerinde yıllık yüzde 14.3 TÜFE oranı ile enflasyon rakamı açıklandı ve enflasyon kompozisyonundaki değişiklik dikkatleri çekti. Özellikle B ve C endekslerinde ciddi yükselmeler olduğu gözlemlendi. Enflasyon oranında görülen bu yükselişte salgındaki artış nedeniyle küresel ekonomi açısından ortaya çıkan belirsizlikler ve bu dönemde verilen kredilerin gecikmeli etkileriyle artan iç talebin ithalat kanalıyla cari işlemler dengesinde yarattığı olumsuzluğun etkili olduğu görüldü. Öte yandan TL'deki değer kaybının gecikmeli etkileri, uluslararası gıda fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerindeki bozulma, yükselişin diğer unsurları arasında görüldü. Özellikle döviz kurundaki geçişkenliğin etkisi işlenmiş gıda ithalatının yüksekliğine bağlı olarak yıllık yüzde 21 olarak açıklanan gıda enflasyonunda etkili olduğu gözlemlendi. Eve kapanmalar ve kış mevsiminin de etkisi göz önüne alındığında gıda fiyatları üzerindeki baskının bir süre daha devam edeceği söylenebilir. İşte tüm bu gelişmeler ve yıllık yüzde 23.11 olarak açıklanan Yİ-ÜFE’de görülen artışın önümüzdeki TÜFE rakamları üzerinde yaratacağı etki de gözönüne alındığında bu defa da dikkatler, MB Para Kurulu’nun 24 Aralık tarihindeki toplantısına çevrildi.
Kuşkusuz MB kararının beklentileri olumluya dönüştürecek olması gerekiyor. Dolayısıyla Para Kurulu’nun, kurun yukarı çıkma beklentisini aşağıya çekecek bir karar alması önemli. Ancak MB’nin, aşıya ilişkin gelişmeleri ve küresel piyasaları dikkate alarak vereceği kararın, eve kapanmalar da gözönüne alındığında çok kolay olamayacağı söylenebilir.
Beklentilerin olumluya dönüştürülmesinde MB kararının dışında önemli olan bir diğer nokta da iletişim. Siyasi otorite tarafından salgından çıkış ve aşı konusundaki adımların kamu oyuna çok iyi açıklanması gerekiyor. Çünkü beklentiler, hem kuru hem de enflasyonu kontrol etme açısından önemli.