Ümit Sezgin
ÖZLEDİK ÇOK ÖZLEDİK
İyi futbol oynayan bir Fenerbahçe özledik. Ne oynadığını bilen bir takım, ne yapması gerektiğini bilen futbolcular özledik. Ve bütün bunları sağlayacak, işini bilen bir teknik direktör özledik. Hem de senelerdir…
Kupa ilk onbirlerinin farklı olması, fırsat bekleyen oyuncuların kullanılması adettendir. Ancak çeyrek finallerde bu adet geçerli değildir, hele Fenerbahçe gibi bir önceki maçta ezeli rakibe evinde yenilmişsen hiç riske girmezsin. Galatasaray yenilgisiyle güven konusunda ciddi darbe yiyen Erol Bulut yine de riske girmiş, yedek ağırlıklı bir kadro ile çıkmıştı.
Tabi şunu düşünmüş olabilir; “Karşımdaki takım bu yıl herkesin kolayca yendiği Başakşehir, kimle çıksam yenerim”. Öyle olmadığını, kendi takımının Başakşehir’den kötü olduğunu acı biçimde öğrendi.
Gökhan ve Lemos uzun bir aradan sonra dün döndüler. Ferdi ve Sinan ilk 11’e girerken, kaleyi de Harun almıştı. Cisse ise, inanan olursa santrafor olarak takımdaydı.
Sahaya 4- 4- 2 dizilişiyle ve önde baskı ile başladı Fener… İlk 10 dakika Ferdi ve Gökhan sağ kanadı iyi kullandılar, birkaç kere rakip ceza sahasına kadar indiler ancak gerisi gelmedi.
Fenerin önde baskısı yalan rüzgarı gibiydi, çabuk dindi. Sonraki 20 dakikanın kahramanları Fener’in stoperleri oldu. “İlk 11’e hazırım” diyen Lemos, önce Ozan’ın çıkarken kaybettiği topu çelmeyi başardı, sonra kaleye giden Deniz Türüç’ü durdurmayı… Bir sonraki pozisyonda kaleciden dönen topu Deniz Türüç’ün ayağından çalan ise Szalai idi
İlk yarı topa hakim olan Başakşehir’di. Fenerbahçe ise ne yaptığını bilmiyordu. Orta sahanın yükünü üstlenen ikiliden Ozan’ın vücut dili ‘ben öfkeliyim” diyordu, Sosa ise sürekli el kol hareketleriyle takım arkadaşlarından memnun olmadığını işaret ediyordu. Oysa kendisi de bol bol top kaybediyordu.
İlk yarı böyle bitecek derken Caner’in hatalı pasını kapan Deniz Türüç’ü Lemos faul yaparak durdurdu ama top yine de Başakşehirlilerde kalınca kontratağa dönüştü. Fernandes’in şutunda Harun topu kapadığı köşeden içeri aldı. Golü veren hakem Aydınus, VAR’a çağırılınca Lemos’a verdiği sarı kartı da kırmızıya çevirdi.
İkinci yarıya Serdar Aziz’i alarak 3’lü savunma ile başladı Fenerbahçe. Orta sahaya Mesut Özil, sağ kanada Osayi takviye edildi, sonra da Valencia…
- dakikada Cisse kale önünde boş pozisyonda vuramadı. “Cisse sahada neredeyse hiçbir şey yapmıyor, beklenti ceza sahası içinde becerikli tek vuruş yapması. Bunu da yapamıyorsa niye var bu takımda?” sorusunun cevabı bende yok. Erol Bulut’un bildiğini de sanmam. Gerçi Cisse “sahada olduğum sürede bir kere ceza sahasında topla buluşabildim” dese buna da verecek cevabımız yok.
Fenerbahçe ilk kez 72. dakikada hızlı çıktı ve golü buldu. Osayi’nin uzun pasını Cisse kafayla indirdi, Valencia da defans oyuncularının arasında güzel vurarak beraberliği yakaladı.
Fenerbahçe eksiğini çok koşup mücadele ederek kapatmaya çalıştı. Bu mücadele ancak 90 dakikanın berabere bitmesine yetti ve maç uzatmaya gitti.
Uzatmalarda maç dengeli giderken devreye Harun girdi. Yediği golü herhalde uzun yıllar unutmayacaktır. İleride “neden Fenerbahçe’de bir daha forma giyemedin?” dediklerinde bugün yediği iki golü anlatmasını tavsiye ederim.
Sonrası bildiğiniz şuursuz mücadele ve çeyrek finalde elenen Fenerbahçe… Üç kupa iddialarına inanan yoktu da, artık tek bir kupaya bile inanan var mı bilmem.
Atilla Szalai ve ikinci yarı giren Osayi dışında tek bir oyuncunun dün akşama dair anlatacağı bir öykü yok. Ozan, Gökhan gibi bir iki oyuncu daha “ne yaptığımızı bilmeden koşuşturduk durduk” diyebilir ama geriye kalanların bunu bile demeye hakkı yok.
Erol Bulut artık bırakmalıdır. Bugün elendiği için değil, milyonların umudunun karşılığını veremediği için. Olmuyorsa olmuyordur Hoca, uzatmamak lazım… İstifa değerli bir müessesedir.