
Ümit Sezgin
Kazanan Yok Kaybeden Var
Maçın en çok kazananı “yabancı hakem” uygulaması… Herhalde artık aklı başında kimse yabancı hakeme itiraz etmeyecektir. Okan Buruk’un alışılmış mızmızlanmalarını kimse ciddiye almaz. Tabii beraberlikle 6 puan farkı ve ikili averajı koruyan Galatasaray da maçın kazananı. Fenerbahçe ise iyimser bakarsak “kazanamayan ama kaybetmeyen” diyebiliriz. Daha gerçekçi bakarsak “kazanan yok kaybeden var” diyebiliriz. Önlerindeki maçlara bakacaklar artık.
Her iki teknik direktör de maç öncesi “kendi oyunumuzu oynayacağız” mesajını verdi ama iki takım da oynamadı. Buruk, bu maçta Lamina ve Sanchez gibi savunmacılarıyla istediğini aldı. Fenerbahçe ise kazanmak zorundaydı ama asla yenilmemesi de gerekiyordu. İlk 45 dakikayı tamamen gol yememekle harcadıktan sonra ikinci yarıda gol aramaya çalıştılar ama akıllarının gerisinde hep yenilmeme amacı vardı.
Hangi takım sinirlerine ve orta sahaya hakim olursa maçı alacak gibi görünüyordu.
Bu nedenle 90 dakika sinirlere hakim olmak önemliydi. Her iki takım da bunu başardı. Bakmayın siz Barış Alper, Okan Buruk gibilerin yalandan hoplayıp zıplamalarına, hakem hiçbir majör hata yapmadan maçı tamamladı kimsenin de sinirini bozmadı.
Önemli olan orta sahaya hakim olmaktı. “Dengeli bir kadro ile sahadayız” diyen Mourinho orta saha merkezi son haftalardaki gibi Fred-Syzmanski ikilisine vermişti, karşılarında ise iki 6 numara Torreira ve Lamina ile bir 8 numara Sara vardı. Tadiç’in orta sahaya defansif destek vermeyeceği göz önüne alındığında düğüm her zamanki gibi Dzeko’nun orta sahaya vereceği desteğe kalmıştı.
Defansta ise Mourinho kritik bir hamle yapmış, Osimhen’in karşısına merkez stoperde Amrabat yerine orijinal bir stoper olarak Çağlar’ı tercih etmişti. Bu hamle defansif olarak işe yaradı ama Amrabat’ın oyun kuruluşuna katkısından yararlanamadı Fenerbahçe.
İlk 45 dakikada öncelik gol yememekteydi. Fenerbahçe ilk 5-6 dakika önde basıp, soldan Kostiç’in getirdiği toplarla etkili olmaya çalıştıktan sonra, baskıdan vazgeçip topu daha çok rakibe bırakmaya başladı. Zaman zaman Dzeko’nun çağrılarıyla rakip stoperlere baskı yapmaya çalıştılarsa da sonuç alamadılar ve hiç riske de girmediler.
Aslında beraberliğe bile hayır demeyecek Buruk için bu sonuç kabul edilebilirdi ama mutlak galibiyete ihtiyacı olan Mourinho risk almak zorundaydı. Takımının ikinci yarıları daha iyi oynuyor olmasını hesaba katmış gibiydi.
İkinci yarıya Galatasaray daha etkili başlayınca 60. dakikada Mourinho devreye girdi. Sarı kartlı Çağlar’ı çıkarıp yerine Djiku’yu aldı. Orta saha merkezi güçlendirmek için de Syzmanski’yi çıkarıp Amrabat’ı oyuna aldı.
Değişiklikler Fenerbahçe’ye orta sahada canlılık getirince biraz daha ileri çıkabildiler.
Ancak ne beklenen pozisyonlar ne de gol geldi. Mourinho bu kez de Oğuz’un yerine Mert’i, Dzeko’nun yerine Talisca’yı oyuna aldı. Dzeko’yu oyundan çıkardığına pişman olmuştur muhtemelen.
Ancak Galatasaray da hiç risk almadan tamamen kapanınca doğru dürüst pozisyon da üretilemedi, gol de atılamadı.
Fenerbahçe adına söylenecek şey, mücadeleye devam etmek. Ancak şunu da sormadan yapamıyor insan; Mourinho bir gün derbi kazanacak mı?