
Ümit Sezgin
Çıkmamış Canın Umudu…
“Hukuk yoksa, adalet yoksa, Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur”. Üstad İslam Çupi, yıllar önce Fenerbahçe büyüklüğünü anlatırken yazdıklarını bugünlerde yazsa muhtemelen böyle kaleme alırdı.
Çupi’nin dediği gibi Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü ne kupa büyüklüğü ise, Onun büyüklüğü başka bir büyüklük ise, adı konamıyorsa Fenerbahçeliler yaşanan bu saçmalıklara tepkisiz kalamaz. 3 Temmuz komplolarında Fenerbahçe’ye uygulanan haksızlıklar bugün muhalefete yapılıyorsa, binlerce genç insan gazlanıyor, joplanıyor, dövülüyorsa Fenerbahçeli herkesin söyleyecek sözü vardır ve söylemelidir.
Elbette böyle bir dönemde futbola konsantre olmak zor ama bu yıl futbolda yanaktan makas verenlerin yaşattığı siyasallaşma, kamplaşma göz önüne alınırsa, futbolu boş vermek de mümkün görünmüyor. Futbol eskiden kitlelerin afyonuydu artık futbol her şeydir.
Gelelim Bodrum maçına. “Çıkmamış candan umut kesilmez”. Eskilerin sözüdür. Fenerbahçe için Samsun beraberliğiyle can çıkmadıysa bile son nefese gelindi. Tek bir puan kaybı bile bu yıla da Fatiha okutacak. Bakmayın siz bu durumun oyuncuları motive edeceğini söyleyenlere, olsa olsa insanı gerer, motivasyon bozar.
Bu nedenle Bodrum maçına konsantre olmak kolay görünmüyordu. Sakatlar, cezalar, yorgun dönenler de Mourinho için sıkıntıydı. Üstelik rakip yeni hocası Morais’le son 7 maçta gol yemeyen 5 galibiyet 2 beraberlik alan Bodrum’du.
Bu koşullar altında farklı bir 11’le çıktı Mourinho… Geri üçlüyü Mert, Skriniar, Yusuf’a vermişti. Sol kanatta Kostiç, sağda ise Yusuf görevdeydi. Orta saha merkezde Amrabat, Syzmanski vardı, önlerinde ise İrfan Can Kahveci. Geldiğinden beri Kahveci’nin 10 numarada oynayabileceğini savunanların istediği nihayet olmuştu. İrfan Can da yerini aldığı Tadiç’i aratmadı. Gerek oyun kuruculuğu gerek defans arkasına attığı paslar ve ihtiyaç olduğunda defansa verdiği destekle “ben bu pozisyonda da oynarım” dedi.
Maç Mourinho’nun istediği gibi Fenerbahçeli oyuncuların baskısıyla başladı. Hem kanatlardan hem merkezden etkili olan Fenerbahçe’nin 5. dakikada ulaştığı ilk gol oyunun atmosferini de belirledi. Bodrum, Talisca’nın eline değen topla kazandığı penaltıyı gole çevirse de gerisini getiremedi. Kart cezalısı Sousa’nın yerine forma giyen Bodrum’un genç kalecisi Rüzgar günün şanssızıydı. İlk yarıda yenen gollerde hataları olsa da 19 yaşındaki bu delikanlıyı sorumlu tutmak yanlış olur. Rüzgar kardeşim bu hataları en tecrübeli kaleciler bile yapabiliyor, moralini bozmadan devam etmelisin.
Aslında maç Fenerbahçe için 4 gollük ilk yarının sonunda bitmiş gibiydi. Bodrum ikinci yarıya üç değişiklikle girdiyse bile Fenerbahçeli oyuncular tempoyu düşürüp topu oyalamaya başladı. Takımı kıpırdatmak isteyen Mourinho’nun ilk hamlesinde Tadiç, Maksimen ve Dzeko oyuna girdi. İlerleyen dakikalarda da Djiku ve Mert Hakan Yandaş forma buldu. Ancak Fenerbahçe yine de kıpırdamadı. Tersine hareketlenen Bodrumlu oyuncular, ürettikleri birkaç pozisyondan sonra ikinci golü bulmayı başardılar.
Maçı üç puanla bitiren Fenerbahçe umudunu bir sonraki haftaya da taşırken asıl olarak tüm dikkatler hemen bayram sonrasında oynanacak Galatasaray kupa maçına çevrildi. Bu maç döndü dolaştı yılın en kritik maçı oldu. Her şeyden öte geçen yıl U-19’daki gençleri kandırarak attıkları golden sonra utanmadan dünyaları kazanmış gibi hoplayan, zıplayan, kutlayanlarla hesaplaşma maçına döndü. O gençleri üzenlerle ödeşmek her şeyden önemli. Kaldı ki bu yıl ilk beşteki hiçbir takımı yenemeyen Fenerbahçeli oyuncular için elde kalan tek fırsat.