Alaaddin Dinçer
Orda Bir Okul Var Uzakta…
Bu yıl Köy Enstitülerinin 81.yılı, pandemi nedeniyle ağırlaştırdığı koşullarda kutlandı. Büyük oranda çevrimiçi olarak düzenlenen kutlamalarda öne çıkan tartışmalar, Köy Enstitülerinin tarihsel, siyasal, kültürel ve felsefi olarak oturduğu temelleri ve günümüz koşullarında enstitülerin kentlerdeki uygulama olanaklarının mümkün olup olmayacağı üzerine yapıldı. Köy Enstitülerinde okuyan çocuklar, iş başında eğitimle, demokratik kültürle ve sanatla tanışıp, demokratik eğitimi yaşam biçimine dönüştürerek özgür, üretici bireyler oluyorlardı. Öğretilen bilgi, ulusal ve evrensel değerlerle ve becerilerle harmanlanarak elde işe ve üretime dönüşüyordu. Öğrenciler, bilişsel ve duyuşsal yönden tam bir gelişme sağlıyordu. Köy Enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç bir söyleminde enstitülerden beklentisini, “Mutlu olmak, mutluluğu gerçeklerde aramak, özgür ve bağımsız yaşamak, akıl ve bilimi rehber edinmek, yoksul düşmemek, çocuğun doğuştan getirdiği yaratıcı kudretini meydana çıkarmak” olduğunu ifade ediyordu.
Tarihsel koşulları içinde özgün ve ileri bir deneyim olan Köy Enstitülerinde eğitim gören kuşakların ülkenin modernleşmesi, çağdaşlaşması ve toplumun aydınlanması yolunda önemli işler yaptığını görmekteyiz. Bu nedenledir ki karşıtları enstitüleri kapatıp, fikri düzeyde de kurumları mahkum etmek istemişlerdir.
Bu yazı, “Mevcut okul sistemi nasıl bir eğitim veriyor? Biz nasıl bir okul sistemi istiyoruz” sorularına yanıt bulmak amacıyla yıllardır süren tartışmaların sonucunda oluşan fikirleri somutlaştırmak ve yerel yönetimler eliyle okul/enstitü kurmayı gerçekleştirmek üzere adımlar atılmasını sağlamak üzere kaleme alınmıştır.
Mevcut Okul Sistemi Çocukların İlgi ve Becerilerini Köreltmektedir
Çocuklarımızın, bireyi özgürleştirmeyen, köleleştiren ve beyinlerini yıkayarak tahakküm altına alan bir okul sisteminin kurbanları olduğunu söylemek mümkün. Bu okul sisteminin ana felsefesi; asla itiraz etmeyen, tartışmayan, eleştirel düşünmeyen, sorgulamayan, itaat eden, “Her koyun kendi bacağından asılır” diyen, “köşeyi dönmeyi” amaç edinmiş, emeğine yabancılaşan ve bu yabancılaşmaya rıza gösteren insanlar/ kuşaklar yetiştirmek. Günümüz Türkiye’sinde okul, çocuklara uygulamaya ve problem çözmeye dönük temel yaşam bilgi ve becerilerini öğretmekten uzaktır.
Bugün okulu ve okula dair bütün faaliyetleri ticari bir alan olarak gören ve bu nedenle de okuldaki sorumluluğu devletten alarak adım adım özel sektöre devreden bir yaklaşım söz konusu. Özellikle 1980 sonrası uygulanmaya başlayan neo-liberal politikalarla eş zamanlı kurulan siyasi iktidarlar ve bugünkü iktidar, büyük oranda düşünsel olarak okulun, ayrıcalıklı bir sınıfın/azınlığın elinde olması gerektiğini savunmakta ve sadece parası olanların ve parası olduğu kadar okuldan yararlanacağı şekilde bir okul sistemi yapılandırmaya çalışmaktadır. Böyle olunca da okul, insanlarımızın gelişimi, ilerlemesi, değişimi ve dönüşümü için yüklendiği temel işlevini tam ve yaygın olarak yerine getirememektedir.
Orda Bir Okul Var Uzakta…
Okulun sadece bir iş ve meslek sahibi olup, yalnız “gelir” sağlama amacı gütmediği ve belli bir sınıfa hizmet eden kurumlar olarak görülmediği, çevresinde yaşayan bütün yurttaşların ücretsiz ve eşit yararlandığı bir yer olduğu bir sistemi oluşturmak mümkün. Adına alternatif okul/enstitü dediğimiz bu kurumda, öğretilen bilgiler bilimseldir. Bilgiler, problem çözmeyi, halkın refahını, ilerlemesini ve ülkenin yararını geliştirmeyi-yükseltmeyi esas alır. Okulun/enstitünün merkezinde insan vardır. Okulun/enstitünün eğitim ve öğretim felsefesi, çok amaçlı ve çok programlıdır ve bu sayede çocukları çok yönlü olarak yetiştirir. Üretimden yanadır, demokratik ve özgürlükçüdür. Çocuklara ilgi ve yeteneğe bağlı beceriler, kişilik, karakter ve nitelik kazandırmaya odaklıdır. Hem yapma hem de yaşama eylemine dayanır.
Alternatif okulun/enstitünün temel amacı, toplumsal ayrılıkları ortadan kaldırmak, halkın bütün grup, sınıf ve katmalarına toplumda saygın bir yer edinebilmeleri için eşit eğitim olanakları sağlamak olmalıdır. Alternatif okul/enstitü sistemi, toplumdaki bütün grupları, işçileri, köylüleri, kentlileri ve aydınları birbirlerine yakınlaştırır. Aynı kültür düzeyine ulaştırır. İlerici dönüşümlerin hızlanmasına katkıda bulunur. Toplumu oluşturan her kişinin birbirleriyle daha sıkı ilişkilerde bulunmaları için uygun koşullar yaratır.
Bu bağlamda alternatif okulun/enstitünün başta gelen görevi, öyle bir insan, öyle bir halk yaratmak olmalıdır ki, bu yeni insan, bu yeni halk, bir yandan geçmişin kalıntılarını üstünden silkinip atarken, bir yandan da yüksek bireysel ve toplumsal yaşam koşullarını bilinçli bir şekilde yaratma yetisine sahip olsun… Bireysel başarı yerine toplumsal kolektif başarı esas alınsın. Bireysellik ve rekabet yerine eşitlik ve dayanışma esas olsun.
Sonuç olarak; Bilginin ve okulun rolünün sürekli yenilendiği, eski mesleklerin hızla yok olduğu, 21.yüzyıl mesleklerinin ön plana çıktığı, kültür ve sanata değer veren, iletişim ve bilişim teknolojileri ile gıda, su enerji, iklim, sağlık gibi alanların “ekolojik sistem” olarak tanımlandığı, “ekolojik okur yazarlığının” önemsenerek öncelendiği bu tarihsel dönemde bizlerin de bu değişime-yenilenmeye uygun yeni alternatifleri ve seçenekleri yaratmamız-kurmamız mümkündür. “Sevgilisi gökyüzü olanın, ne işi olur kilometreyle uzaklıkla” sözünü örgütleme zamanı.