Mert Yılmaz
ÖNÜMÜZDEKİ TOPLANTILARA BAKALIM
Piyasanın bir beklentisinin olmadığı, sakin sakin geçmesi beklenen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (TCMB PPK) toplantısı geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar sonrasında piyasalar için bir heyecan fırtınasına dönüştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ağustos ayı itibari ile enflasyonun zirve yapacağını, sonrasında hızlı bir düşüşe geçeceğini ve bu nedenle de faizlerin indirilmesinin zamanının geldiğini söylemişti. Hatta gerekli sinyali ilgili yerlere verdiğini söylemiş, piyasa bu sinyalin kime olduğunu anlamaya çalışırken döviz kurlarında yön bir kez daha yukarı dönmüştü.
Bu tartışmalar arasında dün yapılan PPK toplantısından çıkan karar piyasa beklentisine paralel biçimde faizin değiştirilmeyerek, %19 düzeyinde sabit bırakılması yönünde oldu. Benim de beklentim faizin sabit bırakılması yönünde idi ancak esas merak ettiğim konu metinde önümüzdeki döneme ilişkin bir yönlendirme yapılıp yapılmayacağı idi. Faiz sabit tutulmasına rağmen metinde görülecek bir gevşeme sinyali piyasanın hoşuna gitmezdi. TCMB metinde son dönemlerde kullandığı dili farklılaştırmadı, kağıt üstünde de olsa sıkı para politikası vurgusunu sürdürdü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından çıkardığım sonuç ise piyasanın bu toplantı için fazla gerildiği yönünde. Enflasyon eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi Ağustos ayında zirve yapacak ise bu Ağustos ayı verisi ile birlikte gerçekleşecek demektir ve bu ancak Eylül ayı başında olur. Bu varsayım ile bence faiz indirimi için ilk düşünülen (belki de istenen) toplantı 23 Eylül’de yapılacak olan Eylül ayı PPK toplantısı gibi duruyor.
Ekonomi her ne neden ile olursa olsun bir kur atağı ile karşı karşıya kalmazsa teknik olarak yıl sonuna kadar 100-150 baz puanlık bir faiz indirimi için alan var. Bu marj mutlaka kullanılacaksa ki öyle gibi de görünüyor benim tercihim 18 Kasım tarihinde yapılacak olan Kasım PPK toplantısı olsa da faiz indiriminin yapılacağı ilk toplantı en erken 21 Ekim tarihinde yapılacak olan Ekim PPK toplantısı olmalı. Eylül ayında atılacak olası bir faiz indirim adımının erken olacağını düşünüyorum.
2020 yılının Ekim ve Kasım aylarında aylık TÜFE sırası ile %2.13 ve %2.30 düzeyinde gerçekleşti. Enflasyon hesaplamasında kullanılan seriden bu veriler çıkıp yerine girecek daha düşük aylık veriler enflasyonda baz etkisi ile bir düşüş yaşanmasını sağlama olasılığı çok yüksek. Ancak bu düşüş için bir trendin başlangıcı demek bu aşamada zor hatta fazla iddialı. İkinci olarak bu düşüşü hızlı bir düşüş olarak değerlendirmek de doğru değil. Ağustos veya Eylül ayında %20 seviyesine yaklaşarak zirve yapması beklenen yıllık enflasyonun yıl sonunda %16.5 seviyesinde kapanması bekleniyor. %20’den %16.5’e düşmüş bir enflasyon için hem de bu düşüş baz etkisi ile yaşanmışken hızlı bir düşüş diye tanımlamak abartılı olur.
Yıl sonuna kadar bir faiz indirimi için alan var olsa da bir kez daha ifade etmeye çalışayım, daha doğru olan yılı faiz indirimi yapmadan %19 faiz ile tamamlamaktır. Enflasyon baskısının dünyada kendini iyiden iyiye hissettirdiği, Rusya, Brezilya, Meksika gibi gelişmekte olan ülkelerin faiz artırdıkları hatta artırmaya da devam edeceklerinin de sözlü yönlendirmesini yaptıkları bu süreçte faiz indirimini hatta erken bir faiz indirimini konuşmak oldukça riskli. Piyasalarda kaybolan güveni kazanmak için sıkı para politikasını sürdürmek önemli. Ancak gözüken o ki; bu senaryonun hayata geçmesi herkesin bildiği gerekçelerle çok zayıf olasılık. Kabul etmeliyiz ki; faiz oranlarında yapılacak 100-150 baz puanlık bir indirimin ekonomiye katkısı son derece sınırlı olacaktır. Bu indirimin başta kredi faizleri olmak üzere piyasa faizleri üzerinde yüksek oranda bir indirimin fitilini ateşlemesini beklemek gerçekçi değil. Diyorsak ki; “Vallahi bırakmam o faiz illa inecek” o zaman bu adımları doğru zamanda ve küçük adımlarla atmalıyız. Acele edersek faydasından çok zararı olacak çünkü.