Ölü bebekler yılı

“Hoş geldin bebek… Yaşamak sırası sende; senin yolunu gözlüyor kuşpalazı, boğmaca, kara çiçek, kanser filan… İşsizlik açlık filan… Polis copu, hapishane kapısı falan.”

Nazım Hikmet’in yıllar yıllar önceki dizelerini bugünün bazı bebekleri zaten hiç yaşamadı. Bebekler daha ana kucağı görmeden, hücreden beter kuvözden çıkamadan öldü.

Hayata tutunmaya çalışan bebeğe ‘nefes almıyor’ diye rapor bile düzenlemişler, çetenin kurbanı bebeklerin sayısı hala belli değil. Çok büyük organize kötülüğün zirvesiydi bu.

Bazı kötüler ve kötülükler vardır ki; asla bağışlanamaz. İşte; Türkiye dünyada bir örneği görülmemiş bir kötülükle karşılaştı. Nazi doktoru Mengele’nin, seri katil hemşirelerin yer aldığı hasta cinayetleri tarihi kataloğunda artık bizim ülkemizde var.

İzmir’in Selçuk ilçesinde derme çatma bir baraka en büyüğü beş, en küçüğü bir yaşındaki beş bebeğe mezar oldu. Kedi yavruları gibi birbirine sarılan bebeler, kapı kolu bile olmayan barakada dumandan boğuldu.

Diyarbakır’da sekizi yaşındaki Narin nasıl bir cinayete gitti hala öğrenemedik.

İşsizlik, açlık, polis copu, adaletsizlik, yolsuzluk ve derin yoksulluk… Tüm bu olumsuzluklar çocuk ölümleri yanında ayrıntı olarak kaldı.

Bu yıl; açlıkla karşı karşıya kalan emeklilerin yılı ilan edilmişti, hayatı karşılayamamış bebekler, yürüme çağındaki bebekler, hayatı henüz anlamamış çocuklar emeklilerle koalisyon yaptı!

Ölüme yakın olanlarla hayata adım atmaya çalışanların acıda, kahırda aynı çizgide buluşmalarının adıydı bu durum.

Ben bu 2024 yılını hiç sevmedim.

Ama siz siz olun; enseyi karartmayın. Umut olmadan olmuyor. Umut hep var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi