Serap Durusoy
Model denemesi sürerken ekonomik göstergeler kötüleşiyor
İktisat ile siyaset arasındaki ilişki önemlidir. Özellikle gelişmekte olan ekonomilerde her ekonomik sorun politik bir soruna dönüşür ve her siyasi kararın arka planında da toplumun birçok kesimi ile ilgili çıkar veya kayıplar söz konusu olur.
Elbette ki iktisat teorisinin ileri sürdüğü politika önerilerinin gerçek yaşama yansıması siyasi karar gerektirir. Ancak siyasi kararın da alınan veya verilen oylarla ölçülen bir maliyeti vardır ve bu maliyet politikacı için önemlidir.
Kararı veren politikacı olduğu için karardan doğacak sorumluluk da politikacıya ait olur.
Bu nedenle iktisat politikası uygulayıcılarının içinde yaşadıkları ekonomik ortamı tanımalarına olanak sağlayan iktisat teorisini iyi bilmeleri gerekir. Zira iktisat teorisi uygulanacak olan iktisat politikalarında amaçların ve araçların seçiminde yol gösterir, araçların etkinliğini belirlemeye ve ölçmeye olanak sağlar, araçlardan ve amaçlardan doğacak tutarsızlıkları önceden tespit etmeye yardımcı olur. Bu bağlamda iktisat politikası ile ilgili bir karar verilirken amaçların, araçların, amaç ve araçların iktisat teorisindeki yeri ve karşılıklı ilişkilerinin iyi analiz edilmesi önem taşır. Ayrıca ekonomik güçlerin belirleyiciliğinde olan politikaların, ülke içi dinamiklere uygun ve aktörlerin beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda uygulanması da diğer bir önemli noktayı oluşturur.
Ülkemizde de yakın zamanda hayata geçirilen cari fazla yaratma politikasının uzun dönemde enflasyonu önleyeceğine yönelik bir politika deneniyor. Bu politika bağlamında enflasyona rağmen faiz indirimlerine gidilerek kur oynaklığının uzun süre devam etmesinin ülkeyi para krizine sokması üzerine TL için değer kaybını önlemeyi amaçlayan yeni enstrümanlar açıklandı ve hala da ince ayar politikalara devam ediliyor. Bu politikalara her geçen gün yenileri eklenirken bu hafta iki önemli veri olan işgücü ve ödemeler dengesi istatistikleri açıklandı.
Resmi rakamlara göre kasım ayında işsizlik oranının değişim göstermeyerek yüzde 11,2 seviyesinde gerçekleştiği zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranının ise 2021 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre 0,7 puan azalarak yüzde 22,1 olduğu belirtildi. İş bulma ümidindeki azalmaya bağlı olarak dar ve geniş tanımlı işsizlik oranları arasındaki farkın giderek artması dikkat çekici. Öte yandan genç işsizliğinin ise bir önceki aya göre artarak yüzde 22,3 seviyesine ve kadın işsizliğinin de yüzde 30,7’ye ulaşması endişe veren diğer rakamlar oldu.
İstihdam oranının da bir önceki yılın aynı ayına göre 4,0 puan artarak yüzde 46,4 olarak gerçekleştiği ve istihdam edilenlerin sayısının 3 milyon 18 bin kişi artarak 29 milyon 746 bin kişiye ulaştığı belirtildi. İstihdam edilenlerin sektörel dağılımına bakıldığında da %17,1’inin tarım, %21,6’sının sanayi, %6,1’inin inşaat, %55,2’sinin ise hizmet sektöründe yer aldığı gözlemlendi. Ancak önümüzdeki dönemde hizmetler sektöründe artan girdi maliyetlerinin fiyatlara yansıtılmasının zorluğu nedeniyle işçi çıkarmalarının olabileceği ve enflasyondaki artışın talep daralmasına yol açarak hizmetler sektöründeki istihdamı azaltabileceğinin dikkatten kaçırılmaması ve bu nedenle enflasyon sürecinin iyi yönetilmesi oldukça önem taşıyor.
Diğer yandan haftaya damgasını vuran bir gösterge de MB’nin kasım ayına ilişkin açıkladığı ödemeler dengesi istatistikleri oldu. 12 aylık cari işlemler açığı 14 milyar 256 milyon dolar gerçekleşirken üç aydır fazla veren cari işlemler hesabının Kasım 2021’de yükselerek 2 milyar 681 milyon dolar açık verdiği belirtildi. Oysaki siyasi irade tarafından önemli ekonomi hedefi olarak gösterilen cari denge ekim ayında 3,16 milyar dolar fazla açıklanmıştı.
Öte yandan verilerde net hata noksandaki rekor artış da dikkat çekici oldu. Kaynağı belirsiz para girişini ifade eden bu verinin kasım ayındaki tutarı ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek üçüncü kaynağı belirsiz para girişi olduğu açıklandı.
Enerjinin cari açığın en önemli bileşeni ve enerji fiyatlarında görülen artış cari açığın önemli bir nedeni olmakla birlikte doğrudan yatırımların sınırlı kalması, portföylerde son iki ayda görülen çıkış ve büyüme artışının ithalata bağımlı olması bu açığın diğer nedenleri arasında sayılabilir. 5 yıllık CDS’in 574 baz puanda seyrettiği göz önüne alındığında da önümüzdeki dönemde portföy çıkışlarının devam etme ihtimali oldukça yüksek.
Ayrıca pandeminin seyrine bağlı olarak turizm gelirlerinin nasıl evrileceği, altın ithalat miktarının ne olacağı, enerji fiyatlarının seyri ve ithalatımızda önemli bir pay oluşturan gıda fiyatlarının hangi yönde ilerleyeceği önümüzdeki dönem dış ticaret dengesini belirleyecek diğer unsurlar arasında yer alıyor.
İşte cari fazla yaratmak amacıyla politika faizinin yüzde 14’lere indirilmesine rağmen açığın bu denli artması sadece faiz indirimi ile ihracat artışının sürdürülebilirliğinin mümkün olamayacağını gösterdi. Bu bağlamda 20 Ocak tarihinde açıklanacak faiz kararında bu sonucun ne kadar etkili olacağını hep birlikte göreceğiz.