Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

İrfan

Her şey basit bir soruyla başladı.

Cevap olarak, “Bir ülke”, dedi.

“Bu ülke ne kuzeyde ne güneyde ne doğuda ne batıda. Haritada yeri yok ama herkesin bildiği bir yer” diyerek devam etti.

“Bu ülkede mikroplar yalnızca mikroskop altında değil, meclis salonlarında, mahkeme kürsülerinde ve kocaman kocaman inşa ettikleri camdan kulelerde yaşar. İnsan yüzüne benzer maskeler takarlar. Bazısına siyasetçi, bazısına hukukçu, bazısına da patron diyorlar. Ama maskelerinin altında gözle görülen, herkes tarafından hissedilen bir çürüme var.

Halk bu mikropları önce önemsemedi; birazcık kir her yerde olur, dediler. Ama mikroplar sadece orada durmadı, çoğaldı, yayıldı. Su borularına sızdılar. Artık musluktan akan su sadece susuzluğu değil güveni de öldürüyordu. Okullara girdiler, çocuklar sadece bilgi değil yalanı da öğrenmeye başladı. Hastanelerde bile dolaştılar. Sadece bedenleri değil, vicdanları da enfekte ettiler.

Bazı siyasetçiler mikropların en dirençli türündendi. Özellikle seçim dönemlerinde antibiyotik gibi gelen sözler verir, sonra halkın bağışıklık sistemini biraz daha çökertirlerdi. Hukukçular, bir zamanlar adaletin ak lifi olanlar şimdi mikropların en sinsi türüne dönüşmüştü. Görünür olmuşlardı ve ölümcüldüler. Patronlarsa bu mikropların besi yeri gibiydi: Ne kadar rant, o kadar yayılma.

Bir sabah halkın içinden biri kalktı ve dedi ki, bu mikroplar kaynamadan ölmez, bu ülkenin suyunu kaynatmamız gerek. Önce herkes biraz çekimser kaldı ama sonra, biz büyük bir ülkeyiz, dediler. Kaynar suyla değil, sabırla temizlenir bu işler. Ama mikrop sabretmezdi. O yüzden biri halka dönerek şöyle dedi; temizlik kişisel değil, toplumsaldır. Herkesin kendi evini silmesi yetmez, sokaklar, okullar, mahkemeler, meclisler dezenfekte edilmedikçe hiçbir temizlik kalıcı olmaz.

Ve halk el birliğiyle temizliğe başladı. Kimisi bilgiyle steril etti zihinleri, kimisi dayanışmayla sildi paslı kalpleri. Bazısı yüksek ısıda kaynattı yalanları, bazısı geçmişin kiriyle yüzleşti. Mikroplar bu temizlik karşısında şaşkına döndü. Ama temizlik bir kez yapılınca bitmezdi. Mikroplar yeniden gelirdi. O yüzden halk bir daha kirlenmemek için şu üç kuralı koydu:

  1. Günlük temizlik: Her gün sorgulamak, eleştirmek ve şeffaflık istemek.
  2. Ortamı havalandırmak: Fikir alışverişi yapmak, farklı sesleri duymak.
  3. Bağışıklığı güçlendirmek: Eğitimle, etik değerlerle ve dayanışmayla.

Ve en önemlisi, bir daha olmaması için kirlenmeden önce temiz düşünmek gerekir. Peki, mikroplar geri döndü mü? Evet. Ama bu kez karşılarında sadece sabun değil, bilinçli bir toplum vardı.”

Ülkenin adını söylemedin, dedim. “Microbia”, dedi, ekledi; “Şiir olarak da yazabilirim… Mesela; Bir ülke var sisli puslu gölgeli / Adı yok haritada ama nerede belli / Maskeli varlıklar yürür sokaklarında / Adına mikrop derler, içleri kirli”. Dur! Dedim. Durdu.

Bugün yapay zekaya sordum, Kirlikya nedir, diye. Microbia’nın bizcesiymiş. Sonra hızını alamadı, yukarıda okuduklarınızı o yazdı. Susturmasam devam ediyordu;

“Gün gelir ülke selamlar güneşi yeniden

Her köşeye aydınlık, her kalbe ferahlık dolar

Mikrop masalı ders olur uyananlara

Temiz kalmak temiz düşünmekten doğar.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi