Kur sakin, peki ya piyasalar?

Bitmiş Gibi Davranmak
2 yıla yakındır hayatımızda olan Covid-19 pandemisine karşı reflekslerimizin gevşediği bir dönemde yazıya ekonomik rakamlardan ziyade ülkemizdeki vaka ve vefat sayılarıyla başlamak sanıyorum durumun ciddiyetini hatırlatmak için yerinde olacaktır. Ülkemizde 11 Mart 2020’de ilk vaka ve 17 Mart 2020’deki ilk vefat ile başlayan pandemi süreci bizler duruma biraz alışmış, aşılanmış ve bir şekilde hayatın akışını devam ettirmek için mecburen gevşemiş olsak da aslında tüm hızıyla devam ediyor.

Günlük ani değişimlerin yarattığı analiz sapmalarını ortadan kaldırmak için 7 günlük ortalama şeklinde değerlendirdiğimiz verilere biraz yakından bakalım. Ülkemizdeki 7 günlük yeni vaka sayısı ortalaması 14 Ocak 2022 günü tarihsel olarak en yüksek seviye olan 69 bin 801 olarak gerçekleşti. Bu rakam eldivenlerle gezdiğimiz, aldığımız ürünleri balkonlarımızda en az 3-5 saat bekleterek evimize soktuğumuz Mart-Nisan 2020 dönemindeki günlük vaka sayılarının 15 katından daha fazla. O günlerdeki panik ve reflekslerimizi bir hatırlayalım lütfen, sonrasında o dönemin 15 katından fazla olan bugünkü rakamları tekrar değerlendirelim.

Vefat sayılarında durum vaka sayılarındaki kadar vahim değil belki ama yine de her gün Mart-Nisan 2020 döneminden daha yüksek kayıplar veriyoruz. İlgili dönemin en yüksek kayıp rakamı 123 iken, 2022 yılının ilk 20 günü ortalamamız 153. Nisan 2021 döneminde günlük vefat sayılarında 350’nin üzerine çıkmıştık, oradan bakılırsa günlük ölüm sayılarımız azalmış görünüyor ancak bu yanılsamaya düşmemek ve her gün 150 vatandaşımızı kaybettiğimiz gerçeğine alışmamak gerekiyor.

Pandemi rakamları ile ilgili sevindirici veri ise aşılanma oranımızda toplam nüfus olarak yüzde 60’ların üzerine çıkmış olmamız. Kanımca bunun sonucu olarak da zaten son günlerde vaka/vefat oranı oldukça düştü. Bir dönem yüzde 5 seviyelerine çıkan vaka/vefat oranı son günlerde binde 2 seviyesine gerilemiş durumda.
Hem yeni varyantlar ile hastalığın ilk başlardaki gibi sert geçmediği yönündeki gözlemler, hem aşılanmış olmak ve yukarıdaki vaka/vefat oranı gibi veriler pandemi konusundaki reflekslerimizi biraz zayıflatmış olsa da tedbiri elden bırakmamamız gerektiğini unutmamamız, kişisel pandemi tedbirlerimizle yaşamaya devam etmemiz gerekiyor. Herkes kişisel tedbirini yeteri kadar alır, pandemi kurallarına yeteri kadar uyarsa zaten toplum olarak da daha güzel sonuçlar görmeye başlayacağımız kesindir.

Politika Faizi
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun her ay toplanıyor olması, politika faizi kararının her ay gündemin üst sırasında kalmaya devam etmesi sonucunu doğuruyor. Her toplantıdan 10 gün önce toplantıdaki faiz kararının ne olacağını konuşmaya başlayan piyasalar toplantıdan sonraki 1 hafta boyunca da toplantı karar metnindeki değişiklikleri, Merkez’in ne demek istediğini konuşup tartışıyor. Böylelikle ayın en az yarısı gelecek ya da geçmiş toplantı hakkındaki gündemle geçiyor.

Neyse ki bu ay, bir önceki toplantı metnindeki ifadelerden yola çıkarak bir karar değişikliği yapılmayacağı yönünde genele yakın bir konsensus vardı ve toplantı öncesinde çok farklı görüşler oluşmadı, böylelikle de toplantı kararı çok stresli ya da meraklı beklenmedi. Genel olarak tüm piyasa TCMB’nin politika faizinde bir değişiklik yapmayacağını bekliyordu, öyle de oldu; 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranı yani politika faizi yüzde 14 seviyesinde sabit tutuldu.
Bir önceki toplantı metninden anlaşılan ve bu son toplantıda da bir nev’i teyit edilmiş olan durum, Merkez Bankası’nın yılın ilk çeyreğinde, uygulanan yeni ekonomik planın sonuçlarını izleyeceği ve sonrasında gerekli görürse bir aksiyon alacağı yönünde. Yeni ekonomik plandan kastım elbette düşük faiz, düşük ithalat ve yüksek ihracat sayesinde ve artması öngörülen turizm gelirleri ile fazla verecek ödemeler dengesi, kur korumalı mevduat gibi yeni enstrümanlarla Türk lirasına güvenin geri sağlanması ve bunun da dolarize olmuş bir ekonominin yarattığı türbülansları önlemesi. Hemen bunlarla ilgili haftalık yani yüksek frekanslı verilere bir göz atalım.

Piyasa Faizleri
Öncelikle TCMB tarafından açıklanan haftalık piyasa faizi verilerine bakalım. Bankalarca uygulanan ağırlıklı ortalama faiz verilerine bakıldığında ticari kredilerde de ihtiyaç, konut ve taşıt kredilerinde de son 4 ayda yükseliş yaşandığı görülüyor. Aynı şekilde mevduat faizleri de yükselmiş durumda. Öyle ki, ihtiyaç kredisi faizlerinin yüzde 30 seviyesinin üzerinde olduğu görülüyor. Son hafta açıklanan verilere bakıldığında ihtiyaç kredisi dışındaki faiz oranlarında gerileme görülüyor ancak bu gerilemeye rağmen örneğin ticari kredi faizleri hala yüzde 25 seviyesinde. Taşıt almak isterseniz karşınıza çıkan faiz oranı yüzde 28. Ortalama vade yapısının 45-60 gün olduğunu bildiğimiz mevduatlara verilen faiz ise yüzde 17 seviyesinde. Sonuç olarak, son hafta görece olumlu bir hareket görülüyor olsa da 2021’in son 4 ayında politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e indiren Merkez Bankası’nın bu faiz kararının piyasalardaki faize yansımadığı, yansımamayı da bırakın, ters etki yaptığı görülüyor.

Dolarizasyon
20 Aralık gecesi açıklanan Kur Korumalı Mevduat sayesinde döviz kurlarında hem ciddi bir geri çekilme yaşandı hem de volatilite yani oynaklık ciddi oranda azaldı. Açıklanan bu yeni enstrümanla tasarruf sahiplerine üç, altı, dokuz ve on iki aylık vadelerdeki Türk lirası mevduatlarına vade sonunda dövizin ilgili dönemdeki getirisi daha yüksek olursa, mevduat faizi ile döviz getirisi arasındaki farkın karşılanacağı garantisi verildi. Bunun neticesinde kurlarda ciddi bir düşüş yaşandı. 18 lira mertebesine yükselmiş Amerikan doları, 11 lira seviyelerine kadar geriledi, sonrasında 13 lira seviyelerinde oturdu ve yaklaşık 1 aydır bu seviyelerde çok da oynak olmadan devam ediyor. Ancak şunu da hemen belirteyim, 18 lira seviyesini baz alıp, Amerikan doları kurunun yüzde 25 seviyelerinde gerilediğini söylemek matematiksel olarak doğru olsa da analiz olarak doğru olmaz. Unutulmamalı ki Amerikan dolarının ortalaması Ocak 2021’de 7,39; Eylül 2021’de ise 8,51 idi. Bu yılın başından itibaren ise Amerikan doları ortalama 13,52 lira. Yani, Türk lirası Amerikan doları karşısında son 12 ayda yüzde 83, son 4 ayda ise yüzde 59 değer kaybetmiş durumda. Bu ciddi ve sert bir değer kaybı. İşte bu sebeple de tasarruf sahipleri, tasarruflarını yabancı para olarak tutmak yönünde eğilim gösteriyorlar ve ‘dolarizasyon’ dediğimiz bu eğilimi kırmak çok da kolay değil. Yurtiçi yerleşiklerin yani vatandaşlarımızın bankalarda tuttuğu yabancı para mevduatı 24 Aralık 2021 haftasında 240 milyar dolar mertebesine çıktı. Kur korumalı mevduatın da etkisiyle bu tutar 14 Ocak 2022 haftasına kadar gerilemiş olsa da hala 230 milyar doların üzerinde olduğunu belirtmek lazım. Başka bir ifadeyle, bankalarda bulunan 5,45 trilyon liralık mevduat ve katılım fonunun 3,45 trilyon liraya karşılık gelen kısmı yabancı para mevduatlarında duruyor; yani mevduatların yüzde 63’ü yabancı para cinsinden tutulmaya devam ediyor.

Beklentiler
Dolarizasyon eğiliminin kırılması için şüphesiz en önemli veri piyasa profesyonellerinin döviz kuru, enflasyon gibi verilerdeki beklentileri. Bu beklentileri en iyi görebileceğimiz veri seti ise, her ay yazımda mutlaka yer verdiğim, TCMB tarafından yapılan ve açıklanan ‘Piyasa Katılımcıları Anketi. Anketin ocak ayı sonuçları geçen hafta açıklandı. Ankete göre, katılımcılar yıl sonunda Amerikan doları değerinin 16,13 Türk lirası olacağını bekliyor. Yani katılımcılar, Türk lirasının Amerikan doları karşısında 2022 yılında yüzde 20 değer kaybedeceğini öngörüyor. Katılımcıların 2022 yılı için büyüme beklentisi yüzde 3,7. Bu yıl sonunda yıllık enflasyon (TÜFE) beklentisindeki bozulma maalesef sürüyor; beklenti yüzde 29,8. Cari işlemler açığındaki beklenti iyileşiyor, yani açık beklentisi düşüyor; 7,9 milyar Amerikan doları olması bekleniyor. Merkez Bankası politika faizi olan 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranının 12 ay sonrası için beklentisi ise yükselmeye devam ediyor, yani anlaşılan o ki piyasa Merkez Bankası’nın bir noktadan sonra tekrar faiz artıracağına inanıyor: 2 ay önce yüzde 13,8 olan beklenti bu ay yüzde 16,3 seviyesine gelmiş durumda.
Sağlıkla, keyifle geçmesini umduğum bir aydan sonra, önümüzdeki ay görüşmek üzere.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Ekmekçi Arşivi