Ümit Sezgin
KADROSU ZENGİN OLAN…
Üst üste altıncı galibiyetini kolayca aldı Fenerbahçe… Bir gün önce oynanan zevksiz derbide “tatsız” Beşiktaş, “tuzsuz” Galatasaray’ı yenince liderliğe ortaklığını sürdürebilmek için başka çaresi de kalmamıştı. Ayrıca Mesut Özil’e kavuşmanın sarhoşluğunu yaşayan taraftarı herhangi bir puan kaybıyla üzmenin anlamı yoktu.
Taraftar Mesut Özil sarhoşluğunda peki oyuncular ne hissediyor? Dünya yıldızı bir adamla birlikte oynayacağım diye mutlu olanlar mı çoğunlukta, gölgesinde kalacağız diye kıskananlar mı? Ya da “kaç para alıyor” diye hafiften dedikoduya yatanlar mı, “kimi kesecek” diye endişelenenler mi? Önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Ama şurası net Fenerbahçe’nin Mesut Özil gibi oyunu renklendirecek bir isme şiddetle ihtiyacı var. Fenerbahçe “sıkıcı” futbol oynuyor.
Bu maçta 7-8 Futbolcunun eksikliğinde kurulan ilk 11’e kimsenin söyleyebileceği söz yoktu. Ayrıca hiç eksik olmasa da kurulabilecek iyi 11’lerden birisiydi. Sezon başından beri söylediğimiz gibi kulübe zenginliği bu yılın en önemli belirleyicisi. Nitekim Ankaragücü 3-4 eksiği ile dün adeta felç olmuş gibiydi.
Sıralamadaki yeri pek parlak olmasa da son haftalarda gözle görülür bir toparlanma sergileyen Başkentin Sarı Lacivertlilerinde eksikler bütün etkinliği düşürmüştü.
Maç yine en sıkıcı haliyle başladı. Acaba Fenerbahçe herhangi bir maça şöyle gümbür gümbür başlayacak mı? Kendi evinde bile temkinli, önde basmadan başlamak Allah’ın emri mi Erol Hoca için? Galiba öyle. Bu sene aksi bir maç başlangıcı görmedik.
Üst üste saçma ve lüzumsuz fauller, kimi insanı güldürecek kadar komik top kayıplarıyla dolu ilk yirmi dakikada her iki takım da sadece duran toplardan gelen birer pozisyon üretebildi.
Fenerbahçe adına tek olumlu şey ilerdeki Pelkas, Valencia, Samatta ve Thiam’ın sürekli yer değiştirerek yarattıkları hareketlilikti. Gol de böyle geldi. Valencia’nın çok şık asistinde Thiam kötü vurduğu topu ancak kaleciden döndükten sonra kaleye sokabildi.
Beş dakika sonra bu kez şık asisti yapan Ozan’dı, orta sahanın gerisinden gelen uzun topu alıp aynı güzellikte Samatta’ya veren Thiam’dı. Samatta da taraftarın uzun zamandır kendisinden beklediği usta işi golü atıverdi.
İlk yarının kalanında Fenerbahçe üçüncü golü de bulabilirdi ama ilerdeki oyuncular golü kendi adlarına yazdırma hevesine girince olmadı.
İkinci yarıya Ankaragücü önde basarak başladı. Baskı işe de yaradı, Başkent takımı Fenerbahçe ceza sahası önüne yerleşti. Ancak uzun sürmedi.
Valencia’nın ceza sahası önünden vurduğu sert şutla gelen üçüncü gol Ankaragücü’nün tüm direncini kırdı.
Bundan sonra Fenerbahçeli futbolcuların rahat rahat, keyif alarak oynadıklarını gördük. Belli ki oyuncular da özlemişle stressiz oynamayı. Keyif aldılar.
Nazım Sangare sahanın en hatasızlarından biriydi. Sadece savunmadaki başarısı değil, özellikle ilk yarıda, ilerde oynayan dörtlünün hareketliliğine büyük katkısı oldu. Ferdi Kadıoğlu gerçekten sakatlığı nedeniyle mi yoktu, yoksa geçen hafta Erol Hoca’dan herkesin önünde yediği ağır fırçanın travmasıyla mı bugün sahada yoktu bilinmez ama gözümüz kendisini aradı.
Erol Hoca, uzatmalar dahil son 15 dakikada genç oyuncular Fatih Şanlıtürk ve İsmail Yüksek’e
forma şansı verdi. Çok güzel hareketler bunlar. Fatih ve İsmail de kendine güvenli oyunlarıyla bu takımın geleceğinde yer alabilecekleri işaretini verdiler.
Uzatmalarda Ankaragüçlü Emre Güral’ın attığı golde, İsmail Yüksek’in pozisyonu başlatan top kaybı affedilebilir ama Lemos’un hatası kabul edilemez. Güral topla üç hamle yapıp, kaleye vururken Lemos, sadece seyrediyordu.
Ankaragücü’nde göze çarpan bir oyuncu da Atakan’dı. Çaldığı toplar ve yaptığı kritik hamlelerle Fenerbahçe’nin farkı 5-6’ya çıkarmasını önledi. Ancak ligimizin bütününde bulunan bir hastalığın Atakan’a da bulaştığını gördük, üzüldük. Ozan’ın vole yapmaya çalışırken omuzuna attığı tekmenin acısını nasılsa yüzünde hissetmiş olmalı ki, korkunç bir çığlık eşliğinde yüzünü tutarak kendini yere attı. Oysa bu numaraya hiç ihtiyacı yoktu, zaten hakem Arda Kardeşler elini çoktan sarı kartına atmıştı bile. Bu arada Kardeşler’in sakin ve hatasız bir yönetim gösterdiğini söyleyebiliriz.
Her neyse bir çift sözüm de Yayıncı Kuruluşa var. Arkadaş, sezon başından beri Fenerbahçe ile uğraşıyorsunuz. Karşılıksız kalacağını mı zannettiniz? Elbette sizi en üst düzeyde uyaran Fenerbahçe yönetimi, tavrınız değişmeyince size tepki verecek, eleştirecekti. Şimdi eleştiriye tahammül etmelisiniz. Maç öncesi ve sonrası Fenerbahçeli oyuncuları ekrana çıkarmadınız, çünkü t-shirtleriyle verdikleri mesajları beğenmediniz. Ne demişler; “Adil olun”, “Rejiye ve yönetmene müdahale istemiyoruz”, “Talebimiz adil ve tarafsız yayıncılık”. Yanlış mı söylüyorlar, adil olun kardeşim. Fenerbahçeli oyuncu ve hocasına sansür uygularken, konuyla hiç alakası olmayan Ankaragüçlülere de ekranı kapadınız, bu mu adaletiniz?