KADIN VE ÖZGÜRLÜK

Mart ayı boyunca havaya, suya, toprağa düşen cemreler gibi biz kadın hakları savunucuları da kadın konuşmak için yollara düştük.
İç Anadolu, Ege, Akdeniz bölgelerine konup göçtük…
Ülkemizin hangi bölgesine giderseniz gidin Anadolu’nun özeti ile buluşmak olası. Göç göç olmuş, göçler yola dizilmiş misali kaynaşan bir toplum olmuşuz.
Bir de ülkeyi yönetenler bıraksa özgürlük türküleri söyleyecek umut çiçekleri açacaktır.
İletişim devrimi sonrası elektronik mektuplar, iletiler telefonunuza düşüyor. Havada, denizde, karada size yol arkadaşlığı ediyor. Bir dostun iletisi ile özgürlüğü elinden alınmış, sokak bile dar edilmeye çalışılan kadınlara savruldum.
Hakkârili bir dostun iletisi uzun zamandır yazmak istediğim dengbej kadını anımsattı.
“Berçelan Asmini,
Bu yıl Newroz çok coşkulu geçti. Milyonlar alanlarda…
hiç bu kadar kalabalık ve coşkulu görmemiştim.
Olgun ama coşkulu kitleler.
Bekleyen; heyecanlı ama sağduyulu…
Coğrafya dersini iyi öğrenmişler. Sorun değiller biliyorlar.
Çözümde beraber olmak istiyorlar.
Kaybettikleri; onları evden çıkarıyor, beklentileri; onlarda heyecan ve coşku yaratıyor. Dolabın kapısı açılmalı; raftan barış, demokrasi, birliktelik, ortak gelecek inşası, kavgasız, darbesiz, çatışmasızlık çıkarılmalı. Yoksulluğa, yokluğa, sefalete, hastalığa ve etrafında her türlü silah ve savaşa karşın…
Bazı halkların feri sönmüş bu hengâmelerde…
Teslim olmuşlar paraya, altına, dolara,
Kaybetmişler heyecanlarını umutlarını…
Hayıra yoracağız elbet Kürtlerin öncülüğündeki bu coşkuyu…
Bu topraklarda hâlâ kol kola bayram kutluyorlar.
“Boşuna çekilmedi bunca acılar” diyor.
Aklıma alanlarda ezgilerini söylemesi gereken gönül meclisimdeki kadınlardan bir kadın olan dengbej Nüdem Durak geliyor.
Nüdem, Kürtçe şarkılar söylediği için tam altı yıldır tutuklu bir genç kadın. Ana dilinde şarkılar söyleyen bir kadının tutukluluğu bu güzelim ülkeye yakışmayan bir karanlık, bir umutsuzluktur.
NÜDEM’İN MÜZİK YOLCULUĞU
Onun yolculuğu evde yürek dağlayan ağıtlar, ezgiler çığıran bir dengbej babayla başlıyor.
Baba elini kulağına atınca sadece evdeki yürekler titremiyor, yolda geçenler bile durup bu sesi dinliyor.
Nüdem, babayı dinledikçe ‘Dengbeja Jin’ kadın dengbej olmaya karar veriyor.
Düşü sadece dengbej olmak değil bir müzik aleti de çalmaktır. Tencere kapağı, def çalmaya başladıkça ritim öğreniyor. Loriler, ağıtlar, ezgiler, şarkılar zaten kulağında, ezberi zihninde ve dilindedir.
Yol aldıkça bir müzik aleti çalmak, grup kurmak düşü büyüyor da büyüyor.
Düşünün gerçekleşmesinin zorluklarını görse de bu yolculuk sadece sesin güzelliğiyle olmaz demeye, düşüne daha sıkı sarılmaya başlıyor.
Ses büyük bir zenginlik olsa da bir müzik aleti onun en büyük yoldaşı, soluk aldıranı, aşka getirenidir.
Düşünü bülbülyuvası evin direği annesine söylüyor.
Öyle bir içten anlatıyor, öyle sevdayla, inatla düşüne sarılıyor ki tek serveti kolundaki bilezik olan anne bileziğini çıkarıp Nüdem’e veriyor, “Yaradan yardımcın olsun. Yolun açık olsun kızım” duasını da esirgemiyor.
Nüdem’in yüreği titrese de düşünü gerçekleştirmenin sevinciyle anneyi kucaklıyor birlikte önce kuyumcuya sonra da müzik aletleri satan dükkâna gidip gitar alıyorlar.
Gitar ses verdikçe o coşuyor, anne seviniyor, ev şenleniyor, kadınlar halaya duruyor, ses evin dışına taşıyor. Gün geliyor grup kuruyor, sahneye çıkıyorlar. Artık sokaklar, meydanlar, şehirler onların sesiyle çınlıyor. Çok geçmeden ana dilinden, babadan öğrendiği şarkıları söyledikçe kısa bir süre sonra örgüt kurmaktan tutuklanıyor.
19 yıl ceza veriyorlar.
Gitarını da içeri almıyorlar.
Özgürlükten yoksun Nüdem belki Akdeniz’in kadın seslerinden biri olacakken, şarkılarını dört duvar arasında tutuklulara söylüyor.
Safiye Ayla özgürce şarkılarını söylemese, Mısır’da Ümmü Gülsüm, Portekiz’de Amália Rodrigues, Fransa’da Edith Piaf gibi ses veren Akdeniz kadınlarından biri olur muydu?
Kadınlara özgürlükte çok geç kalmadık mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi