Derya Kömürcü
“Kaçış Planı”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun salı akşamı Twitter üzerinden yaptığı “Kaçış Planı” açıklaması, toplumun farklı kesimlerinden farklı tepkiler aldı. Kimisi açıklanan rakamı küçük buldu, kimisi bunun muhalefete oy kazandırmayacağından dem vurdu, kimisi de bu tür hamlelerin AKP seçmeninin Erdoğan etrafında daha sıkı kenetlenmesine yol açacağını savundu. Sonuçta öyle ya da böyle Kılıçdaroğlu, bir kez daha kısa bir video kaydı ile gündemi belirlemeyi başardı.
Bana kalırsa bu tür açıklamaları tek boyutlu olarak değil, farklı düzlemlerdeki birden fazla boyutuyla ele almak gerekiyor. Her olay ve açıklamadan sürekli tekrarladığımız görüşleri doğrulayacak kanıtlar türetmek yerine çok boyutlu bir bakış açısı geliştirebildiğimiz takdirde söz konusu açıklamanın “iyi mi, kötü mü”, “faydalı mı, zararlı mı”, “oy getirir mi, götürür mü” olduğuna dair anlamlı bir analiz yapabiliriz.
Kılıçdaroğlu’nun hem en son yaptığı “Kaçış Planı” açıklamasının hem de Merkez Bankası, TÜİK, MEB ziyaretleri gibi hamlelerinin bir boyutunun her zaman gündemi belirleme çabasıyla ilgili olduğunu görmek gerekir. Artık çok açık bir biçimde fark ediliyor ki, geçmişten farklı olarak Türkiye’de siyasetin gündemi Erdoğan değil muhalefet, özellikle de Kılıçdaroğlu tarafından belirleniyor. Yaptığımız ölçümlerde Kılıçdaroğlu’nun bu tür “randevulu” açıklamalarından ve hamlelerinden haberdarlık oranı oldukça yüksek çıkıyor.
Her ay araştırma yaparken gündemdeki konularla ilgili haberdarlık oranlarını özellikle ölçmeye çalışıyoruz. Çünkü bu oranlar bize siyasetin, medyanın, kanaat önderlerinin ve hatta sosyal medyanın gündemiyle halkın gerçek gündeminin ne kadar örtüşüp örtüşmediğine dair bir veri sunuyor.
MUHALİF SEÇMEN ARTIK KAZANACAĞINA İNANIYOR
Araştırma bulguları, muhalefetin sadece gündemi belirlemek konusunda değil, psikolojik üstünlüğü ele geçirmek konusunda da son bir yılda çok yol kat ettiğini gösteriyor. Seçmenlerin yaklaşık olarak yüzde 60’ı, kendi oy tercihinden bağımsız olarak önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimini muhalefetin adayının kazanacağını düşünüyor. Buna çok yakın oranlar, Meclis çoğunluğunu muhalefetin kazanması konusunda da ölçülüyor. Dolayısıyla muhalif seçmen artık sadece oy verip kazanmayı umut etmiyor, kazanacağına da inanıyor.
Türkiye yıllarca “Erdoğan asla kaybetmez” algısıyla yönetildi. Bugünlerde “kaybetse de gitmez” söylemi öne çıkarılmaya çalışılıyor. Buna karşılık muhalefet, kazanma inancını bilinçli bir biçimde diri tutmaya çalışıyor.
İşte söz konusu kazanma inancını pekiştiren unsurlardan biri de Kılıçdaroğlu’nun bu türden açıklamaları. Başka bir anlatımla Kılıçdaroğlu “kaçacaklar, para kaçırıyorlar” dediğinde seçmenin bilinçaltına “kaybediyorlar ve kaybedeceklerini bildikleri için bir çıkış yolu arıyorlar, hazırlık yapıyorlar” düşüncesini yerleştirmiş oluyor. Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun açıklaması, “kaçışın gerçek olup olmaması” ya da “para miktarının azlığı çokluğu” tartışmasından çıkıp seçimin sonucuna dair zaten kamuoyunda hâkim olan “Erdoğan kaybedecek” görüşünün pekiştirilmesine hizmet ediyor. Böylelikle sadece kendi seçmenini bir ortak zafer duygusu etrafında bir araya getirmekle kalmıyor, karşı tarafın da ayarlarıyla oynuyor.
Açıklamanın “sarı” bürokratlara yönelik kısmı, farklı bir boyutu, meselenin devlet aygıtına ilişkin boyutunu gündeme getiriyor. Kılıçdaroğlu, daha önce ekim ayında bürokratlara bir çağrı yapmış, bu çağrı birden fazla maaş alan bürokratlar konusuyla birlikte kamuoyunda çokça konuşulmuştu. Kılıçdaroğlu’nun bürokratlara yaptığı “kanunsuz emirlere uymama” çağrısı seçmenlerin yüzde 55’i tarafından destek bulmuş, çağrıyı doğru bulmayanların oranı yüzde 35 civarında kalmıştı.
Ancak bu kez Kılıçdaroğlu’nun “sarı” bürokratlar çıkışını, seçmenlerin siyasi tutumları üzerinde etkili olmak, tercihleri değiştirmeye çalışmaktan ziyade devletin içine
yönelik ve iktidar değişikliğinin altını çizen bir hamle olarak görmek daha doğru olacaktır.
Son olarak, muhalefet ne zaman kıpırdansa, ne zaman siyasete müdahale eden bir hamle yapsa, “aman yapmayın, Erdoğan’ın oylarını konsolide etmesine katkıda bulunursunuz” diyenlerin şu anda esas konsolide olmuş kesimin muhalefet seçmeni olduğunu görmekten uzak olduğunu da belirtmek gerekir. Artık çoğunluk olabilmek için karşı taraftaki seçmeni ikna etmesi gereken Erdoğan.