Ümit Sezgin
JESUS’A MEKTUP; “Gözünü seveyim bildiğinden şaşma!”
Sayın Jorge Jesus… Sevgili JEY JEY.. Yakınlarınız böyle diyor mu bilmiyorum. Biz bu hitabı severiz, yıllar önce bir Okacha’mız vardı, ona seslenirdik sevgiyle “Jey Jey”… Ne güzel bir adamdı, ne güzel goller atardı Galatasaray’a falan.
Görünen o ki takımın başına geçiyorsunuz, ee hoş geldiniz, umarım sefalar getirirsiniz… İsmail Hoca’nın gidişine biraz içimiz buruk, Fenerbahçe bir evladını daha başarısı nedeniyle cezalandırmış oluyor. Aykut, Emre, hatta daha eskilerde Rıdvan hiç de kötü sonuçlar almadıkları halde tıpkı İsmail Kartal gibi harcandılar. Neyse bu da bir “Sarı Lacivert Geleneği” oluyor.
Tabii bunların sizinle bir ilgisi yok. Çağrıldınız, ikna edildiniz ve geldiniz. Umarım size de sevgiyle Jey Jey diye seslenir tribünler.
Bu, Jesus, İsa, Musa, “işimiz Allah’a kalmıştı, İsa geldi” türü esprilere girmiyorum bile, onu twitterdaki bu işin meraklısı arkadaşlara bırakıyorum, çoktan başlamışlardır bile. Ama ben izninizle bir Fenerbahçe aşığı adam olarak, kuru bir hoş geldinle yetinmeden sizin ve zıbizim iyiliğimiz için birkaç önerimi paylaşmak istiyorum. Bu söylediklerim kulağının arkasında kalsın ama siz yine bildiğinizi yapın.
Bu arada izninle sen diye hitap etmek istiyorum, biz de adettir, sizli bizli olmaktan pek hoşlanmayız, yoruluruz.
Sevgili JJ, her şeyden önce şunu bil ki hiç sabrımız yok… Çok talihsiz bir zamanda geldin. Başarıya mahkum bir dönemde geldin. Bir önceki efsane başkana 4 kat fark atarak seçilen Ali Koç, tarihin en başarısız başkanlarından biri olma yolunda ilerliyor. Maddi olarak attığı doğru adımlar bir tarafa sportif olarak durum felaket. Sen dört yılda dokuzuncu hocasın.
Yani sadece taraftarın değil, aslında taraftardan önce Başkan Ali Koç’un da en ufak başarısızlığa tahammülü yok, sabrı hiç yok.
Haa sanma ki sadece Fenerbahçe böyle, memleketin durumu da ayrı bir felaket. Takım kötü, memleket daha kötü, taraftar mutsuz, ahali ise tümden depresyonda…
Ali Koç’un yediğiniz yemeklerdeki gülen yüzü seni aldatmasın. Havalimanına gelen, senin ekibindekileri sosyal medyadan gülücüklü, alkışlı mesajlara boğan taraftar seni yanıltmasın. Hemen umutlanmaya, coşmaya hazırız ama bir o kadar hemen de alev almaya hazırız. Dün taptığımızı bugün… Neyse ters türs konuşmayalım..
Yani Hoca, öyle “sistem kurayım, kalıcı bir yapı inşa edeyim, aşağıdan gelen gençlerle ilgileneyim” falan deme. Aman ha, bunları geç, bunlar hikaye, masal… Bu taraftara bu takıma acil başarı gerekiyor, hem de ilk haftadan. Hazırlık maçı bile kaybetme.
Allah’tan senin de öyle gençlerle falan pek işinin olmadığını, yetişmiş usta oyuncularla hızla sonuca gitmeyi sevdiğini biliyoruz. Bir iki sene sen sen ol arkadaş…
Bildiğini yap.
Transfer önemli, yönetime, başkana falan bırakma. Bu konudaki karneleri felaket. Pereira ve Emre’nin yaptığı bir iki transfer dışında aldıklarının çoğu çöp. Demedi deme. Transferde de bildiğini yap. “Para yok” laflarına aldırma. İstediklerinde bulurlar. Detayları bilahare baş başa anlatırım.
Sen Brezilya’dan alışıksındır ama yine de söyleyeyim bizde taraftar önemli. Aran iyi olursa büyük destek alırsın… Aslında işin kolay. Taraftar tam da senin oynatmayı sevdiğin hücum futbolunun aşığı. Geride fazla pas yaptırıyor diye, bu takımın efsane gol krallarından, hoca olarak şampiyonluğa ulaşmış, en kötü yılında ikincilik almış bir hocayı, ahlak timsali Aykut Kocamanı yemiş bir taraftar bu. “Defans oynatıyor” diye Aykut Hoca’yı yerden yere vurdukları sene, takım ligin en çok gol atanıydı. Söylemedi deme…
Kulağımıza takım içinde kimi oyuncuların gruplaştığı, diğerlerine karşı birlikte hareket ettiği gibi duyumlar geliyor. Memleket alışık kutuplaşmaya, gruplaşmaya, muhtemelen takım içine de yansımış durumda. Pereira’ya sor istersen, onun ayağını da bu gruplardan birinin kaydırdığı söyleniyor. Ama doğru ama yalan, bilmem… Bu memlekette gördüklerinin yarısına inan, duyduklarının hiç birine… Biz dahil. Zaten kısa sürede göreceksin, Türk basını bir bütün olarak felaket halde. Büyük bölümü güç ve iktidar sahiplerine yaranmak için en akla gelmedik hokkabaz numaralarına yatarken, işine gelmediğinde çok güzel ölü taklidi yapabiliyor. Görmüyor, duymuyor, bilmiyor. Kalan azınlık muhalif grup ise hayata tamamen negatif pencereden bakıyor. O da ayrı bir problem.
Sosyal medya ise her iki tarafın trolleri ile dolu. Ben senin yerinde olsam, sosyal medyadan tamamen uzak durur, ekibimdeki herkese de ilgilenmemelerini tavsiye ederdim. Yoksa okuduklarınız, gördükleriniz yüzünden kısa sürede bütün ekibin dengeleri bozulur, daha da toparlanamazsınız. Bu memleketin insanlarını öyle üç beş yılda tanıyamaz, anlayamazsınız. Hele spor dünyasını, hele futbol camiasını, biz 50 küsur yıldır anlayamadık, siz hiç anlayamazsınız. Ekibinize de yazık olur.
Hakem dünyası ise dudağınızı uçuklatacak. Her maçtan sonra “yok artık bu kadarı da olmaz” diyeceksiniz. Sonraki maç “vay anasına, bu da oluyormuş, bakalım bir dahaki maç ne yapacaklar” diye meraklanacaksınız.
Bırakın Ali Koç ve yönetim uğraşsın hakemlerle. Siz baş edemezsiniz. Biz hakemlerden ve hakimlerden umudu keseli çok oldu zaten. Her maça ve hayata 1-0 geride başlıyoruz.
Bir kere daha söyleyeyim, hoş geldin sefa geldin, ama hoş gitmek istiyorsan bildiğinden şaşma hoca, ben dahil kimseyi dinleme bildiğini yap.
Hadi Kolay gelsin.