Ümit Sezgin
Futbola dair ne varsa
Yine öyküsü bol bir maç oldu. İlk 45 dakika Arda Güler futbol resitali. İkinci yarı bu sezonun klasik bolca kaçırıp sonra gol yiyen Fener’i. Uzatma dakikalarında ise umuda tutunma inadı.
Böyle maçlara, konsantre olmak zor. Şampiyonluk umudun sadece matematiksel olarak kalmış. Jesus’un “biz hala inanıyoruz, taraftarımız bizim kadar inanmıyor” sözleri bile sadece motivasyon. Bu yıl elde kaldı Türkiye kupası ve Valencia’nın penaltılarla gelen gol krallığı… Gerisi Anadolu’da dedikleri gibi “faydasız kilisenin papazı”. Benim başımı yazı işleriyle belaya sokmayın, bilmeyenler bilenlere sorsun.
Maçın öykülerine gelirsek. İlk yarı Arda Güler oynadı, oynattı, gol pozisyonları üretti, Ankaragücü kalecisi Gökhan kurtardı. Tribünlerle birlikte sahadaki 20 oyuncu da Arda’yı seyretti. Daha ilk on dakikada Arda’nın üst üste yaptığı üç asisti forvetler kullanamadı, kendi attığı şutu da Gökhan 90’dan çıkarabildi. Devrenin kalanında da Arda’nın kullandığı kornerlerde önce Szalai sonra Samet’in topları direkten döndü. Arda’nın ilk yarının son bölümünde üç Ankaragüçlü oyuncuyu terse yatırdıktan sonra vurduğu top kalecinin ayağına takılırken, herhalde tüm futbolseverler derin bir ah çekmiştir
Maça başlarken iki umut vardı; Arda’nın ilk onbirde olması ve Valencia ile Serdar Dursun’un birlikte olması. Valencia- Pedro gibi birbirini taklit eden ama asla tamamlamayan ikili yerine Valencia-Serdar forveti daha umut vadediyordu. Ama bu ikili de işe yaramadı. Jesus da devre arasında Serdar’ı çıkarıp diğer işe yaramaz Pedro’yu aldı. Keşke çift forvetten vaz geçip mesela Emre Mor’u alsaydı.
Ankaragücü’nün Alisowe’u Fener defansının arkasına kaçırma çabaları ilk yarıda Saffet’e takılırken, İstanbul’un Sarı Lacivertileri ise Osayi ve Arda ile sağ kanadı kullanmaya çalıştı. Solda Alioski-Rossi ikilisi bir türlü aynı etkiyi gösteremedi. Zaten Rossi neden var, ne işe yarar, epeydir cevapsız kalan sorular. Aynı sorular bir süredir Valencia için de geçerli. Her ikisi de başka bir faydasız kilisenin papazı kıvamında.
İkinci yarı Jesus’un yaptığı değişiklikler hiçbir işe yaramadı. Aslında Ankaragücü, Ali Sowe’la golü bulmasa muhtemelen maç golsüz bitecekti. Ali Sowe defansın arkasına sarkabildiği tek pozisyonda golü atınca, hem oyuncuların hem tribünlerin halet-i ruhiyesi değişti. İnat, hırs, utanma gibi karma karışık duygularla başarılan geri dönüş. Protesto ıslıklarıyla oyuna giren, yenilen golün başlangıcında hatası bulunan İrfan Can Kahveci’nin katkıda bulunduğu ile golle başarılan geri dönüş.
Atilla Karaoğlan ise bu yıl yaşanan hakem felaketinin tipik bir örneğiydi. Her iki takımın da canını bolca yaktı.
Sonuçta Fenerbahçe ne yapıp edip Galatasaray deplasmanına umutlu gitmek istiyor. Gerisi? Bence bir bitiş öyküsü, Rossi, Pedro gibi isimler için Fenerbahçe öyküsünün sonu.