Mert Yılmaz
Enflasyon düşmeden asla
TÜİK, 2021 yılının Ocak ayı enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan verilerde aylık TÜFE %1,53 olan piyasa beklentilerinin üzerinde %1,68 oranında gerçekleşirken yıllık TÜFE %14,97’ye yükseldi. Aylık ÜFE %2,66 düzeyinde gerçekleşince yıllık ÜFE de %26,16 düzeyine yükseldi. Önümüzdeki döneme ilişkin öncü gösterge olma özelliğini taşıyan, enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içeçekler ve tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE’yi ifade eden Çekirdek Enflasyon (C Endeksi) ise %15,50’ye yükseldi.
Açıklanan Ocak ayı enflasyonu beklentilerin üzerinde gerçekleşse de enflasyonda hala en kötü maalesef geride kalmadı. 2020 yılının Şubat ve Mart aylarında sırası ile %0,35 ve %0,57 düzeyinde gerçekleşen enflasyon verilerinin yerine gelecek olan 2021 Şubat ve Mart ayı verileri yıllık enflasyonun daha da yükselmesine neden olacak. 2021 yılının ilk çeyreğinde yıllık bazda %16 enflasyonun görülmesine kesin gözü ile bakılıyor. Sonrasında ise enflasyonda yavaş yavaş bir düşüş eğilimi görmemiz mümkün. Ancak geçtiğimiz hafta TCMB tarafından açıklanan yıl sonu %9,4’lük enflasyon hedefinin yakalanması ihtimali neredeyse sıfır.
Enflasyon Raporu sunumunda TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın defalarca dile getirerek altını kalın çizgilerle çizdiği sıkı para politikası vurgusu son derece önemli. Başkan Ağbal, faizlerin uzun süre yüksek kalacağını hatta gerek görülmesi durumunda TCMB’nin ek sıkılaştırmaya da gidebileceğini söyledi. Uzun bir süreden kast edilen süre nedir onu Türkiye ekonomisinin ve siyasetinin bugünkü koşullarında tahmin etmek zor olsa da faizler açısından bir süre daha dip seviyenin %17 olduğunu söylemek zor değil.
Enflasyon beklentisi yıl sonu için yukarı revize edilmemesine rağmen TL’nin değer kazanmasının temelinde Başkan Ağbal’ın sıkı duruş vurgusunun payı çok büyük. Net olan ise Türkiye’nin daha bugünden faiz indirimlerini konuşma noktasında olmadığıdır.
Türkiye zaman zaman yaşadığı bu ekonomik sorunları tekrar yaşamak istemiyorsa “serbest piyasa kuralları çerçevesinde” fiyat istikrarını sağlayacak tüm yapısal adımları atmalıdır. Gıda enflasyonu Türkiye’nin enflasyon sorununun en önemli bileşenlerinden bir tanesidir. Türkiye’nin gıda enflasyonu sorununu çözemeden fiyat istikrarını sağlaması mümkün değildir. Dünya’da tarım ürünlerinin fiyatlarının artış eğiliminde olduğu, bunun da iç piyasada gıda enflasyonu üzerinde bir baskı yarattığı doğrudur. Her sene başında olduğu gibi bu yıl da TÜİK TÜFE ana harcama gruplarındaki ağırlıkları değiştirdi. Sepette en büyük paya sahip olan “Gıda ve Alkolsüz İçecek” grubunun payı %22,8’den %25,9’a yükseltildi.
Ama şu sorunun cevabını bulmalıyız. Dünya’da tarım ürünlerinin fiyatları yıllar boyu düşerken iç piyasaya yansımadı ki. Türkiye’nin gerçek beka sorunu “Tarım ve hayvancılık”tır. Bu sorun devlet politikası haline getirilerek akılcı ve bilime dayalı yöntemlerle çözülmeye çalışılmalıdır.
Son not; kamu tarafından belirlenen “yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar” konusunda kamu TCMB’ye gerekli desteği vermelidir. Devletin yaptığı fiyat artışları, beklenen enflasyon oranından yüksek oldukça toplumun TCMB tarafından ortaya konan enflasyon hedefine inanması ve fiyatlamanın hedef enflasyona göre yapılması beklenmemelidir.
Enflasyon ile mücadele topyekün olmalıdır ve Devlet bu mücadelede her anlamda öncü olmalıdır.