Mert Yılmaz
Ekonomide Şimşek dönemi
Seçimlerin bitmesinin hemen ardından gözler açıklanacak olan yeni kabineye ve özellikle de ekonomi yönetiminde kimin görevlendirileceğine çevrilmişti. Seçimlerin öncesinde de gündeme gelen, birkaç kez Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Mehmet Şimşek ismi daha kabine açıklanmadan piyasalarda olumlu fiyatlanmaya başlamıştı.
Kabinenin açıklanmasından birkaç gün önce kabinede Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak görev alabileceği konuşulan Mehmet Şimşek yeni hükümetin Hazine ve Maliye Bakanı oldu. Öncelikle kabinede Cevdet Yılmaz’ın da hem de Cumhurbaşkanı Yardımcısı görevi ile bulunmasının önemli ve olumlu olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin ekonomi alanında yakın zamanda yaptığı en büyük hatalardan bir tanesi de Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) kapatılmasıdır. Keşke yeniden aktif hale getirilse ve liyakat sahibi kadrolarla Türkiye’nin geleceği tekrar planlanmaya başlansa. DPT kökenli olan Sayın Yılmaz’ın umarım bu konuda girişimleri olur.
İşin acı tarafı bence şu. Pazartesi günü “Aklın Yolu” programında yayın partnerim sevgili Orkun Gödek ile konuştuk. Biz Türkler hiçbir alanda bir sistem kurmayı, onu çalıştırmayı, iyileştirmeyi, geliştirmeyi düşünmüyoruz. Galiba bize zor ve yorucu geliyor. Sistem kurmak yerine mucizelere inanıyor, kahramanlar yaratmaya bayılıyoruz. Ortadaki bu kadar sorunu Şimşek’in tek başına çözmesini beklemek hem gerçekçi değil hem de Şimşek’e haksızlık. Şimşek bir kahraman değil. Ortadaki sorunda bir kahramanın mucizevi dokunuşları ile çözülebilecek boyutta değil. Bugünlerde beklenen kahraman bu millete Mustafa Kemal Atatürk ile yıllar önce sunuldu. Şansımızı ne kadar iyi kullanıp kullanamadığımızın değerlendirmesini herkes kendi kafasında yapsın. Bir mucize, bir kahraman daha beklersek korkarım ki; daha çok bekleyeceğiz.
Mehmet Şimşek’in kabinede olduğunun açıklanmasının ardından görev devir teslimi yapıldı ise de ekonomi yönetiminde görev alacak diğer isimler henüz netleşmedi. Kaptan belli ama takımın diğer oyuncuları henüz net değil. Başta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olmak üzere bürokraside de görev değişikliklerinin olması bekleniyor. Kısa sürede yapılacak ise görev değişikliklerinin yapılması, mevcut ekip ile yola devam edilecekse bunun da kamuoyu ile paylaşılması önem arz ediyor.
Devir teslim töreninde halef-selef yan yana otururken Sayın Şimşek’in “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” cümlesi ise çok şeyi ifade ediyor. Uzun süredir uygulanmakta olan politikanın sürdürülebilir olmadığını, rasyonel politikalara zaman kaybetmeden dönülmesi gerektiğini söyleyen bizlerin hangi tavır ve söylemlere maruz kaldığımız malum. Neyse ki; Sayın Şimşek de söyledi de bizler de rahatladık.
Şimşek ve ekibini çok zor bir süreç bekliyor. Piyasalar kısa vadede bir kredi açsa da kafalarda önemli soru işaretleri var. Bunların başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla savunduğu “Faiz sebep, enflasyon sonuç” görüşü geliyor. Erdoğan’ın bu düşüncesinden tamamı ile vazgeçmesini beklemek hiç gerçekçi değil. Dolayısıyla Şimşek göreve geldi diye bir anda Ortodoks politikalara dönülmesini beklemek de gerçekçi değil. Süreç daha çok hibrit bir çözüme doğru gidiyor sanki.
Piyasa uzmanlarının ve yatırımcıların aralarında azımsanmayacak bir grupta Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlere kadar uygulanmakta olan politikada bir miktar esneklik olabileceğini ancak seçimlerin ardından eski politikaya dönüleceği görüşü hâkim. Bunu düşünenlere de “Yahu bunu nereden çıkartıyorsun?” denemez çünkü Naci Ağbal’ın TCMB Başkanlığına getirilmesi ve kısa bir süre sonra nedeni bilinmeksizin görevden alınması piyasalarda bir travma yarattı. Bu konuda piyasaların kafasındaki soru işareti giderilebilirse hatta bu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılırsa piyasa tepkisinin son derece olumlu olacağını düşünüyorum.
Gözler yeni yönetim sonrasında ilk kez yapılacak olan 22 Haziran’daki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında çıkacak karara çevrilmiş durumda. Beklentiler çok geniş bir bant içinde oluşuyor. Birkaç toplantıda yüksek faiz artırımlarının yapılabileceğine ilişkin beklentiler de var. Mevcut başkan ve PPK üyeleri 22 Haziran’da yüksek miktarda bir faiz artışı yönünde karar verirlerse; bu kararlarını kamuoyuna nasıl açıklayacaklar gerçekten merak ediyorum. Merkez Bankalarının para politikaları bakan değiştikçe değişmez, değişmemeli de. Ama siz rasyonel olmayan politikaları uygulayınca ve bunun da doğrusu olduğunu ısrarla savununca olası bir faiz artışında şimdi Merkez Bankası ne diyecek diye bir merak da doğal olarak oluşuyor insanda. Şunu da unutmamak gerekir; piyasada mevduat faizleri %40’lar, kredi faizleri %50’ler, enflasyon beklentileri %35-40 seviyelerinde seyrediyor. Makas bu kadar açıkken TCMB politika faizinin piyasa faizlerine yaklaştırılmasını beklemek bana hiç de gerçekçi gelmiyor. Diğer taraftan beklentiler doğrultusunda yukarı giden döviz kurları, asgari ücret zammı, memur maaş artışlarının da enflasyonu bir tur daha yukarı taşıma riskini göz ardı etmemek lazım.
Yerel seçimlere bir yıldan az bir süre kalmışken büyümeyi ciddi manada aşağı yönlü baskılayacak bir politika setinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilmeyeceğini düşünüyorum.
Gerçek şu ki; ortada bir sorun yumağı var. Herkese göre öncelik sıralaması farklı olabilir. Ancak zaman kaybetmeden bir yerden başlamamız, acele ederek ama telaşa kapılmadan, rasyonel politikalar, liyakat sahibi kadrolar ve yerli ve yabancı yatırımcılar ile kurulacak sağlıklı ve şeffaf bir iletişim ile işe başlanması zaruridir.
Siyasi görüşümüz ne olursa olsun ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunlarını atlatması hepimizin yararına olacaktır. Ancak bu yolun zahmetli, yorucu, yıpratıcı olduğunu da daha yola çıkmadan kabul etmemiz lazım.
Umarım ortak akıl ile karşı görüştekileri ötekileştirmeden önümüzdeki engelleri aşmayı başarırız.