“EDEBİYATIN ÖZGÜRLEŞMESİ GEREKİR”

Araştırmasında Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal, Mehmet Akif Ersoy gibi muhâfazakâr yazar ve şairlerin edebiyat müfredatında ağırlıkta olduğunu ifade eden Tuğba Çelik, “Sabahattin Ali, Sevgi Soysal, Turgut Uyar gibi modern Türk edebiyatı yazar ve şairleri ders kitaplarında neredeyse hiç anılmaz. Eserlerinde insan, doğa sevgisini, eleştirel düşünmeyi, özgür düşünmeyi anlatan yazar ve şairlere öğretim programlarımızın kapısının sonuna kadar açılmasını diliyorum” diyor.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in eğitim müfredatının değiştirilip sadeleştirileceğini açıklamasının ardından tartışmalar başlamış, yeni programda dinsel referansların belirginleşeceği anlaşılmıştı. Birgün Gazetesi’nden Mustafa Bildircin’in yaptığı habere göre matematikten tarihe, coğrafyadan kimyaya kadar hemen her derste “yaratılış teorisi” detayı dikkat çekiyor.

Yaratılış teorisinin, evrim teorisi yerine ABD merkezli tarikatlar tarafından ortaya atıldığını ve Türkiye’de de Adnan Oktar’ın bu teorinin en yılmaz savunucusu olduğunu hatırlatalım. Dini eksen alan yaklaşımın tüm dersleri ve ders kitaplarının içeriğini belirleyeceği açık. Peki giderek dinselleşen eğitim sisteminden edebiyat müfredatı nasıl etkileniyor? Tam da bu süreçte yeni bir çalışma yayımlandı. Türk Dili ve Edebiyatı alanında araştırmalar yapan Akademisyen Tuğba Çelik ‘Muhafazakâr Edebiyat Kanonu’ isimli kitabında; ders kitaplarında hangi yazarlara yer verildiğini, kimlerin görmezden gelindiğini anlatıyor. Yeni Türk Edebiyatı araştırmacılarının muhafazakâr kanonla ilişkisi nasıl? Yahya Kemal ve adına ödüller düzenlenen, AKP iktidarının sıklıkla referans verdiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “şairlerin sultanıydı” dediği Necip Fazıl Kısakürek ders kitaplarında nasıl yer alıyor? Sorularımızı Tuğba Çelik yanıtladı.

Kanon nedir? Edebiyatta kanonlar nasıl oluşur?

Kanon, herhangi bir estetik biçim ya da düşünce ölçüsünün diğerlerine egemen olmasıdır. Edebiyatta kanonlar, seçilen bazı metinlerin ya da sanatçıların öne çıkarılmasıyla oluşur. Gelgelelim kanon yapay bir sınırlandırmayı ifade eder; oysa edebiyat canlı ve çeşitlidir, hep de öyle kalacaktır.

Günümüzde lise edebiyat kitaplarında yer alan, öne çıkan yazarlar kimler? Yok sayılan, görülmeyen yazarlar var mı?

1921’den bu yana hazırlanan ve yürürlüğe giren dil ve edebiyat dersi öğretim programlarını taradığımızda bunları tespit etmek mümkün. Dönemin edebiyat ders kitapları da zaten bu programları yansıtır. 1950’ye kadar programlarda yazar-şair adı yoktu; ders kitaplarında ise özellikle Cumhuriyet devrimleri yanlısı yazar ve şairlerin metinlerine yer veriliyordu. Öte yandan divan şiiri ve halk şiiri örneklerini de kitaplarda ve programlarda görmek mümkündü. 1950’den sonra ise yazar şair adları programlarda daha sık anılmaya başlıyor. 2018’e kadar zaman zaman güncellenen edebiyat dersi öğretim programlarında adı en sık geçenler isimler şunlar: Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Namık Kemal. Bu isimler pek çok konu ve dönem için örnek metinleriyle öğretim programlarına ve ders kitaplarına egemendir. Lise edebiyat kitaplarının içeriğinde, geçmişe ait metinler (divan şiiri, halk şiiri, tasavvuf vd.) ağırlıklı yer tutuyor. Modern Türk şiirinin yapı taşlarını oluşturan İkinci Yeniler, Birinci Yeniler öğretim programlarında ve ders kitaplarında yeterince değer görmüyor. Sabahattin Ali, Sevgi Soysal, Abdülhak Şinasi Hisar, Turgut Uyar gibi modern Türk edebiyatı yazar ve şairlerinin de programlarda adları neredeyse hiç anılmaz. Bazıları da ders kitaplarında yalnız kenar süsü durumunda…

Edebiyatta muhafazakârlaşma ne zaman başlıyor? Bunun etkisi günümüzde nasıl görülüyor?

Edebiyatımız muhafazakârlaşmıyor; edebiyat öğretimimiz ağırlıklı olarak geleneği takip eden, geçmişi özleyen yazar ve şairlere, muhafazakâr sanatçılara yer açıyor. Yoksa edebiyatımız, her zaman yeniyi ve yaşadığımız çağı anlatan sanatçılarla doludur.

Necip Fazıl Kısakürek

Yahya Kemal ve Necip Fazıl Kısakürek muhafazakâr edebiyatta başı çeken isimler. İkisi arasında nasıl bir benzerlik ve aynı zamanda farklılık söz konusu?

Yahya Kemal de Necip Fazıl Kısakürek de geçmişi özleyen şairlerdir. İki isim de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanıyla, hatta daha öncesinde Batılılaşmayı seçen yapılanmalardan hoşnut değiller. Yahya Kemal şiirlerinde daha ziyade Osmanlı’nın yükseliş dönemini hatırlar; eski İstanbul’u, eski şiirin rüzgârını, geçmişteki fetihleri yad eder. Necip Fazıl ise Avrupa değerlerine sahip olan kişileri ve yaşantıları eserlerinde kıyasıya eleştirir. Öte yandan iki şair de kadını geleneksel olarak betimlemişlerdir. Yani modern kadını, çalışan, üreten, hakkını arayan kadını onların şirinde bulmanız zordur. Kadınlar daha çok âşık olunandır; bedensel güzellikleriyle ya da zaaflarıyla, arzularıyla ön plandadırlar. Şairlerin birbirinden temel farkı kullandıkları vezindir: Biri aruzla yazar diğeri heceyle… Necip Fazıl muhafazakârlığı daha ideolojik, daha siyasal bir çizgiden algılarken Yahya Kemal daha nostaljik, daha tarihsel ve duygusal bir algıyla şiirine taşır.

“BATILILAŞMA BATIYA YENİK DÜŞMEK GİBİ DÜŞÜNÜLÜYOR”

Beşir Ayvazoğlu ‘Eve Dönen Adam’ kitabında Yahya Kemal’i yüceltiyor ve “Batılılaşmaya çalışırken savrulan aydınlardan biridir ama eve geri dönmeyi bilmiştir” diyor. Batılılaşma evden kaçmak mıdır, siz bu yaklaşımı nasıl açıklarsınız?

Bütün dünyada kabul gören bilimsel çalışmalar ve sanatsal olaylar Avrupa’dan yükseldiği için her ülke gibi Osmanlı İmparatorluğu da bundan etkilendi. Atatürk ise modern bir ulus devlet kurdu. Batılılaşmayı doğal buluyorum ve bize uzak olmadığını düşünüyorum. Yasalarımız açısından da Batılı bir ülkeyiz zaten. Sanki Osmanlı yalnız Doğu’ya ait gibi algılanıyor; Batılılaşma sanki Batı’ya yenik düşmek gibi düşünülüyor. Halbuki bir imparatorlukta çeşitli dinler, diller, kültürler iç içe olduğundan tek tip tarif edilmesi zaten doğru değil. Osmanlı Devleti de Türkiye Cumhuriyeti de yalnızca doğulu olmaz, olmadı da. Dolayısıyla bana göre Batı da Doğu da bizim evimizin içinde.

Kitabınızda edebiyat araştırmacılarının da çalışmalarına yer veriyorsunuz. Yeni Türk Edebiyatı araştırmacılarının muhafazakâr kanonla ilişkisi nasıl?

Yeni Türk edebiyatı araştırmaları arasında modern edebiyatımızın pek çok yazar ve şairi üzerine yapılan çalışmalar az değil. Ama Yeni Türk Edebiyatı araştırmacılarının çok iyi tanınan bazı isimleri, yenilikçi sanatçılara karşı son derece mesafeliler. Mesela İkinci Yeni şairlerini anlaşılmaz, Birinci Yeni şairlerini ise değersiz buluyorlar. Öte yandan Nâzım Hikmet ve Sabahattin Ali gibi politik anlamda sola yakın duran sanatçıların eserlerini, edebi ölçülerle değil ideolojik ölçülerle eleştiriyorlar. Ya da hepten yok sayıp, sessizlik yemini etmiş gibi davranıyorlar. Edebiyat metinlerini, edebiyat kuramları ekseninde konuşmak ve incelemek gerektiğini düşünüyorum. Araştırmacılar geniş yelpazeli edebiyatımızı kucaklasa keşke... Araştırmacılar yenilikçi edebiyata mesafeli ve önyargılı durdukça edebiyat öğrencileri de genç okurlar da kendi edebiyatımızı eksik tanıyor. Belki yaşadığımız çağı anlatan yenilikçi sanatçıları tanıdıkça edebiyat okurumuzun sayısını da artıracağız. İnsanlar farklı şeyler okumayı sever; aynı bakış açısı tekrara düşürür. Muhafazakâr edebiyat kanonu bizi yeniliğe mesafeli, gelenekçi bir edebiyata mecbur kılıyor.

“FÜRUZAN’IN ÖYKÜLERİNE İHTİYACIMIZ YOK MU?”

Nâzım Hikmet’e, Yaşar Kemal’e, Sabahattin Ali’ye, Aziz Nesin’e, Haldun Taner’e, Melih Cevdet Anday’a, Bilge Karasu’ya, Tezer Özlü’ye ve daha pek çok yazara ders kitaplarında rastlamadığımızı vurguluyorsunuz. Edebiyatı özgürleştirmek mümkün mü?

Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki edebiyat ders kitaplarında, rejim karşıtı olan Refik Halit Karay’a yer verilmiyordu. Nâzım Hikmet de aynı dönemde siyasi nedenlerle kitaplara alınmıyordu. Peki bugün neden yok? 1951’de vatandaşlıktan çıkarılan şairimize 2009’da nihayet iade-i itibarı verildi; yani artık yasal bir engel de yok. Melih Cevdet Anday’ın oyunlarına, Adalet Ağaoğlu’nun romanlarına, Füruzan’ın öykülerine ihtiyacımız yok mu? Edebiyatın özgürleşmesi gerekir. Eserlerinde insan sevgisini, doğa sevgisini, eleştirel düşünmeyi, özgür düşünmeyi anlatan yazar ve şairlere öğretim programlarımızın kapısının sonuna kadar açılmasını diliyorum.

Haftanın kitapları

İsmi Yad Ruhu Şad Olsun

Serdar Soydan

Sanatkritik Yayınları

Serdar Soydan’ın Nahid Sırrı Örik, Suat Derviş ve Peride Celal’e dair biriktirdiklerinden yola çıkarak yazdıklarının bir kısmı ‘İsmi Yad Ruhu Şad Olsun’ kitabında bir araya geliyor. Bu yazılar edebiyat tarihine önemli katkılar sunarken gazete ve dergi ciltleri arasında kalmış, döneminde iltifat görmemiş, kitaplaşmamış pek çok emeği gün yüzüne çıkartıyor.

Ahlakı Giyinmek

Türkiye’de Cinsel Ahlak Üzerine Bir Deneme

Hilal Özçetin

Çeviri: Simten Çoşar

‘Ahlakı Giyinmek Türkiye’de Cinsel Ahlak Üzerine Bir Deneme’ kitabı Hilal Özçetin’in doktora çalışması. Özçetin, çalışması boyunca kadınların ahlakla, örtünmeyle, giyim-kuşamla ilişkilenme hallerinin, tarzlarının farklı yöntemlerini (manipülatif, itaatkâr, direnişçi, faydacı) sorgularken yermiyor; feminist dayanışmanın ihtimallerini araştırıyor, olasılıklara dikkatimizi çekiyor.

Bambaşka Bir Ülke

Amerika’ya Yolculuk

Gülten Dayıoğlu

Yapı Kredi Yayınları

Çocuk edebiyatının sevilen yazarı Gülten Dayıoğlu Amerika’ya yaptığı yolculuğun kitabını yazdı. Daha önce Kenya’ya Yolculuk kitabını kaleme alan yazarın Gizemli Buzullar Kıtası Antarktika ve Patagonya’ya Yolculuk’, Meksika’ya Yolculuk, Hindistan’a Yolculuk ve Nepal Gezisi, Mısır’a Yolculuk kitapları yayımlandı.

Çocuk ve gençlik kitapları

Orman Kitabı

Rudyard Kipling

İletişim Yayınları

Çeviren: Celal Demirel

Rudyard Kipling, Orman Kitabı’nda bir ormanın derinliklerindeki hayvanlar ile insanların kimi zaman tehlikeli, kimi zaman mutluluk dolu yaşamını anlatıyor. Kurtların büyütüp eğittiği ve vahşi ormanda nasıl hayatta kalabileceğini öğrenmeye çalışan insan yavrusu Mowgli’den acımasızlığıyla ün salan kaplan Shere Khan’a, Mowgli’ye bildikleri her şeyi öğreten ayı Baloo ve panter Bagheera’dan maymun halkı Bandar-log’a… Ormanda yaşayan varlıkların, labirente dönüşen ağaçların arasında kurdukları ilişki bazen dostluğa, bazen düşmanlığa dönüşüyor ve bu sırada, yaşanacaklara dair merakımız bir an olsun azalmıyor.

Yıldızların Tembelliği

Behiç Ak

Günışığı Kitaplığı

Kitapta yer alan öyküler Behiç Ak’ın bir söyleşisinde de sözünü ettiği gibi “sıradanlığın hikâyeleri”. Behiç Ak öyküleriyle okura sıradan olanın da şaşırtıcı olabileceğini gösteriyor. Yıldızların Tembelliği Günışığı Yayınları tarafından yeniden basıldı.

Durmayalım Düşeriz

Burcu Aktaş

Redhouse Kidz

Yağmurlu bir günün sabahında Yokuşpaşalılar acı bir çığlıkla uyandı:

“Asumaaan! Neredesiiin? Yer yarıldı da içine mi girdin Asuman!”

Oysa mahallede tek kaybolan Asuman değildi. Art arda hiç akla gelmeyecek şeyler de kaybolacaktı, mesela Bakkal Osman’ın dükkânının kapısı.

Yokuşpaşa sakinleri bu gizemi çözmek için ilk kez bir araya toplandılar: Kaybolanları nasıl geri getirebilirlerdi? Çocuk edebiyatının sevilen yazarı Burcu Aktaş'ın birbirinden ilginç karakterlerle anlattığı keşif hikâyesi Rezhouse Kidz Yayınları tarafından yayımlandı.

Çok satanlar

  1. Ağustosta Görüşürüz, Gabriel García Márquez, Can Yayınları
  2. Kızıl Karma, Jean-Christophe Grange, Doğan Kitap
  3. İnsanlığımı Yitirirken, Osamu Dazai, İthaki Yayınları
  4. Söyleme Bilmesinler, Şermin Yaşar, Doğan Kitap
  5. Acı Yoruldu: Kara Sabah 6 Şubat 2023, Alfa Yayıncılık
  6. Atomik Alışkanlıklar, James Clear, Pegasus Yayınları

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi