Ümit Sezgin
Dıjjj Güjjccleeer
Penaltılara kalmış kupa maçı elemesi gibi; 5-4. Herkes Fenerbahçe’nin çok gol atmasını bekliyordu, attılar nitekim, amma kimse bu kadar çok gol yemesini beklemiyordu amma yediler.
Futbol bu. Teknik taktik bir yana, hatalar oyunu bu. Tabii sebebi var bu hataların; “Ah bu dıjjj güccjjler!”
Efendim üst üste alınan başarılı sonuçların ardından UEFA’nın yapay zeka teknolojisi UEFA Avrupa Ligi şampiyonluğu için Fenerbahçeyi de favori göstermiş, Roma ile eşit derecede şansı olduğunu açıklamış.
Haberi ilk aldığımda “elin yapay zekası anladı bizim doğal zekalılarımız hala anlayamadı” dedim ama sonra titreyip kendime geldim. “Arkadaş bu UEFA’nın bugüne kadar hangi zekası kıymetimizi bildi ki yapay zekası bilsin, kesin bunda bir iş, bir bityeniği var” dedim. Kesinlikle bizi gaza getirmek istiyor bu dış güçler…Gaza getirip bizi tuzağa düşürecekler. Nitekim gaza geldiğimizi bu maçta gördük.
Sakatlık ve hastalık hayli çok, Jesus istediği kadar değişiklik yapamamaktan şikayet etti maçtan önce… “Defansta kim oynarsa oynasın güveniyorum” dedi. Belli ki kaygıları vardı. Haklı olduğunu maçta gördük.
Aslında dediği yere geliyoruz Jesus’un. Artık ilk 11’de kim sahaya çıkarsa çıksın pek endişe duyan olmuyor ama Alioski kulübede otururken sol bekte neden Lincoln yer alıyor, bir Allah bilir bir de Jesus…
Ben önce orta saha merkeze bakıyorum, Crespo’yu görünce, hele İsmail de yanındaysa içim rahat ediyor, gerisini Jesus düşünsün.
Önde sağlam basarak başladı Fenerbahçe. Bu işi beceriyor artık Sarı Lacivertliler. Karagümrüklü oyuncular “yahu biz geriden nasıl top çıkaracağız” diye cebelleşip dururken, 9. Dakikada “her şeyi yapan adam” Crespo sahne aldı. Orta sahada kaptığı topu rakip ceza sahasına kadar taşıyıp, çizgi yakınından attığı şutla “ben gol de atarım” dedi.
Golden sonra Karagümrüklü oyuncular geriden top çıkaramayacaklarını anlayınca uzun toplarla şanslarını denemeye başladılar. 16. Dakikada istediklerini aldılar. Yenilen gole defansta Szalai ve Gustavo Henrique’nin bireysel kazası diyelim ama Altay’ın bu golü yememesi gerektiğini de not düşelim. Önündeki defans iyi olmasa bu Altay daha kaç gol yerdi diye düşünmüyor değilim.
Çok geçmedi Szalai ve Henrique bireysel kazalarına devam edince yine uzun ve hızlı bir topta Karagümrük 2. Golü buldu. Altay seyretmeye devam.
Geriye düşünce paniklemedi Fenerbahçe, hatta hiçbir şey olmamış gibi devam etti. Dört dakika sonra 2. golü de buldu.
Joa Pedro biraz daha oyunun içinde olabilse, Emre Mor ve Osayi’ye ayak uydurabilse, üçü, dördü de bulabilirlerdi. Ama şunu da söylemek lazım ilk yarıda sanki biraz kendine fazla güven, rakibi yeterince ciddiye almama ve bir miktar da “ben, kendim, şahsım gol atayım” hevesinin zararını gördü Sarı Lacivertliler. Jesus devre arası soyunma odasında bağırıp çağırmış mıdır acaba?
Bağırdıysa bile ikinci yarıya aynı kadro ile başladı Jesus…Oyun da ilk yarının benzeriydi. Fenerbahçe önde baskı kurup pozisyon ararken, Karagümrük uzun toplara umut bağlamıştı. Bu oyundan üç penaltı çıktı. İkisini Fenerbahçe, birini Karagümrük attı.
Ancak Karagümrük tam da maç öncesi Jesus’un dediği gibi “usta isimleriyle” maçı bırakmadı ve dördüncü golü atıp beraberliği yakaladı.
Sadece maç değil Jesus’un sabrı da enteresandı. Pedro başta Emre, Lincoln, İrfan gibi isimleri çok geç değiştirdi. Neredeyse uzatmalarda oyuna giren Batshuayi’nin golüyle de Fenerbahçe bu ilginç maçın galibi oldu.
Bu maçtan geriye kalanlar;
-Bu 5-4’lük skorun teknik taktik açıklaması yok. Futbol bu, hatalar oyunu…
Fenerbahçe defansı başta Szalai ve Altay olmak üzere hiç beklenmeyecek kadar kötüydü. Özellikle genç Macar hatalarıyla herkesi şaşırttı.
--“Üç kulvarda oynarken kimi oyuncularımızı zaman zaman dinlendirebilmeliyiz” diyen Jesus haklıymış
-Altay tribünlerden gelen ıslıkları ciddiye almalı, teselli alkışlarını değil. Önündeki defans iyi olduğunda her kaleci iyidir, önemli olan defans döküldüğünde iyi olman.
-Hiçbir Fenerbahçeli oyuncu biran bile maçı kazanma isteğinden vazgeçmedi
Tribünlerde kimse bir an bile Fenerbahçe’nin maçı alabileceğinden tereddüt etmedi.
-Bizim Atilla Türker’in dediği gibi “Fenerbahçe bitti demeden maç bitmez”..
Sonuç derseniz, “103 gollü rekorlar senesini hatırladım” derim.