DEVRİMCİ BİR KADIN SEÇKİN SELVİ

Gazeteci Zeynep Miraç Özkartal, Metin Akpınar ve Haldun Dormen belgesellerinin ardından bir biyografi kitabıyla çıkageldi. Yaptığı çevirilerle Türkiye’de sol literatüre ait pek çok eseri dilimize kazandıran, tiyatro metinleri çeviren Seçkin Selvi’nin mücadeleci, devrimci ruhunu ‘Seçkin’ adını verdiği kitabıyla okuyucularla buluşturdu.

Yazarın belirttiği gibi Seçkin Selvi hep dimdik, kararlı bir kadın. Askeri darbelerin gölgesinde edebiyatla, tiyatroyla yoğrulan, mücadeleci, yolu Aziz Nesin, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Tomris Uyar, Ülkü Tamer, Edip Cansever, Cüneyt Türel, Genco Erkal, Gülriz Sururi, Engin Cezzar ve daha pek çok önemli isimle kesişen bir aydın Seçkin Selvi. Dört çocuğunu büyütürken bir yandan da çeviriler yapan bir kadın. Kitapta delicesine aşık olduğu Sermet Çağan’ı genç yaşta kaybedince kimseye boyun eğmeyen, bildiği yoldan da şaşmayan ilkeli bir kadınla tanışıyoruz. 12 Mart döneminde kendilerine saklanacak yer arayan arkadaşlarını yüz üstü bırakmamış, evinin kapısını onlara her zaman açmış cesur bir kadın Seçkin Selvi.

CAN YÜCEL’DEN SELVİ’YE YÜZYILLIK YALNIZLIK’IN YOLCULUĞU

Yaptığı çeviriler nedeniyle hapiste tutulduğu dönemde Gabriel Garcia Marquez’in kült yapıtı Yüzyıllık Yalnızlık’ı çevirir. O dönem kitabı Türkiye’de yayınlamak isteyen Sander Yayınevi çeviri için ilk önce Can Yücel’le anlaşır. Ancak Can Yücel o dönem Adana Cezaevi’ndedir. Yücel kitabı çevirmeye başlar ama 60. sayfadan sonrasını çevirmeye koşullar el vermez. Yüzyıllık Yalnızlık Adana’dan Bayrampaşa’ya Seçkin Selvi’ye ulaşır. Selvi “Hücreme Latin Amerika’nın turuncu güneşi doldu, Mayalardan, Azteklerden biriktirilmiş sözlü edebiyatın Anadolu masallarıyla örtüşen ışığı doldu, Kolombiya yerlilerinin Yörük desenleriyle buluşan kilimleri serildi ranzama. Çeviri sonuna yaklaşırken bitmesin, biraz daha sürsün birlikteliğimiz diye elimi ağırdan alıyordum” diyor. Selvi “Aile bütçeme en çok katkısı olan erkek demişliğim vardır Gabo için” der ve ekler: Hala da elini üzerimden çekmiş değil. Seçkin Selvi’nin hepimize ilham verecek hikayesini kitabın yazarı Zeynep Miraç Özkartal’la konuştuk.

Seçkin Selvi mücadeleci, doğru bildiğinden vazgeçmeyen, yaşadığı tüm zorluklara karşın pes etmeyen ve üretken bir kadın. Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Seçkin Selvi’yi yıllar yıllar önce tanıdığımda çevirilerini, tiyatro eleştirilerini biliyor, takip ediyordum ama hikâyesini bilmiyordum. Öğrendikçe ilgim arttı, sohbet sohbeti açtı ve bu hikâyenin herkese anlatılması gerektiğine inandım. Hepimize güç ve ilham vermesini umuyorum.

Yaşamını kitabında bir bütün halinde görünce neler hissetti? Yorumları ne oldu?

Her zaman olduğu gibi nesnel yaklaştı. Kitapta da yazdım, Seçkin Hanım “bilgisini paylaşmakta bonkör, derdini, paylaşmakta tutumlu” biri… yaşam öyküsünün ülkenin atmosferiyle paralel anlatılmasını istemişti, bu anlatımın hoşuna gittiğini sanıyorum. Onun emeklerine bir teşekkür olarak görüyorum bu kitabı, umarım öyle olmuştur.

“MAZARET ÜRETMEDEN YOLDA YÜRÜMENİN KİTABI OLSUN”

Seçkin Selvi, Marquez’in başyapıtı olarak kabul edilen ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ kitabının ilk çevirmeni.  Üstelik kitabı hapisteyken çeviriyor. Fasulye ayıklarken bile çeviri yapan bir kadın Seçkin Selvi. Hatta daktilosu denize gittiklerinde bile yanında. Üstelik dört çocuğu var. Bugünden Seçkin Selvi’nin yaşamına baktığımızda nasıl bir yaşam onunki?

Bizim kuşağımızın ve bizden sonrakilerin merceğiyle baktığımızda şaşırtıcı geliyor bu adanmışlık. Ancak o kuşaklarda doğal. Yepyeni bir ülkenin, çiçeği burnunda bir cumhuriyetin çocukları onlar. İnşa etmenin gücü ve umudu var yüreklerinde. Ve enerjisi… Biz ne yazık ki yıkım çağına rastladık. Biraz da bunu görelim, feyz alalım istedim. Zorluklar hep vardı, olacak da… Mazeret üretmeden yolda yürümenin kitabı olsun bu.

Kitabı okurken aslında bir döneme de tanıklık ediyoruz. Cumhuriyet’le birlikte Ankara’da yaşanan değişim, yeni binaların inşası, tiyatro tarihi, darbeler, suikastlar, 68 kuşağının devrimci ruhu, sanata emek verenlerin yaşadığı zorluklar, politik tiyatronun yükselişi, Türkiye Öğretmenler Sendikası’na bağlı ilk ve son sendika tiyatrosu… Tüm bunların ışığında Seçkin Selvi’nin yaşamını okuyoruz. Kitap bir Türkiye panoraması sunuyor. Nasıl bir çalışma yürüttünüz?

Önce Seçkin Selvi’yi dinledim. Yaşadıklarını, yakın ve uzak çevresinde gördüklerini… Sonra bu dinlediklerimin arka planını araştırdım. Nasıl bir atmosferde geçiyor bu hikaye? Bahsi geçen insanlar kim? Türkiye’de o sıralar neler oluyor? Bunları malumatfuruşluk yapmadan aktarmaya çalıştım.

Seçkin Selvi’nin okuduğu okulda edebiyat matineleri yapılıyor. O matinelere Özdemir Asaf, Haldun Taner, Sait Faik de geliyor. Sait Faik’in hikayelerini Şükran Güngör okuyor. Ailesinin, okuduğu okulun Seçkin Selvi’nin yaşamına etkisi ne?

Türkiye’nin önemli köklü okullarından biri Üsküdar Amerikan Koleji. Verdiği görgü, bilgi, aktardığı birikim bir yana Seçkin Selvi’ye yaşamını kazanacağı “altın bileziği” vermiş. O da mükemmel bir İngilizce. Ailede özellikle babasının etkisini görmek mümkün; entelektüel, açık fikirli, ileri görüşlü biri baba Necati Selvi. Ankara’da yaşarken kızını İstanbul’a, böyle köklü bir okula göndererek bir yol açıyor önünde. Anne babasıyla gittiği tiyatro ve opera galalarından, yemeklerden söz ediyor Seçkin Hanım. Bunların her biri onu inşa eden tuğlalar elbette.

Kitapta ‘Elit mi, halk mı?’ başlıklı bir bölüm var. Bu bölümde Seçkin Selvi’nin o döneme ilişkin anlatımı önemli. “Domuz, karides, ıstakoz yiyen, opera galalarına tuvaletle giden de bizdik, dolmuşa binen de…” Kültürel anlamda ciddi bir değişimden söz ediyoruz. Bugünden farkı ne sizce?

Bugünden farkını kaç yüz sayfada anlatabiliriz bilmiyorum. O hayat, Cumhuriyet ideali. Bugün yaşadığımız ise Cumhuriyet’in kabusu olarak adlandırılabilir. Yüzeysel gibi görünen örnekler bile yaşam biçimlerinin ne kadar derinden etkilendiğini, uygar bir yaşam ihtimalinden git gide uzaklaşıldığını gösteriyor. Orta sınıfın çöküşü, belli bir yaşam biçiminin “elit” sıfatıyla neredeyse lanetlenmesi, dünyevi olanın uhrevi olanla yer değiştirmesi için yapılan onca şey… Ve bugünkü mutsuz, umutsuz ülke…

“MÜCADELE SONRAKİ KUŞAKLARA UMUT OLUR”

Seçkin Selvi kitapta bugünkü siyasal ortamı da değerlendiriyor. “Sistem aynı yoz, etik dışı. Ama bugünkü kadar ahlaksız değildi” diyor. Onun için bugün yaşadığımız siyasal iklim büyük bir hayal kırıklığı değil mi? Çünkü siyasi görüşleri uğruna parasız, evsiz kalmayı göze alıyor. Sermet Çağan’la olan evliliğinde çok kez evlerini taşıyorlar. Kasaba, manava, bakkala borç yapıyorlar ama siyasi görüşlerinden, yaşama bakışlarından zerre geri atım atmıyorlar.

Bugünkü iklim birçoğumuz için hayal kırıklığı. Bundan 20 yıl önce gazeteciliğe başladığımda kurduğum hayallerin yerinde yeller esiyor şimdi. Seçkin Hanım adına konuşmayayım, zaten kendisi hislerini kitapta aktarıyor. Ama onca fedakarlık, onca çaba, mücadele, bedel boşa mı gitti sorusunu sormamak imkansız. Hayır diyebilirim, o mücadeleler boşa gitmez. Sonraki kuşaklara umut olur, bambaşka bir yerde bir umudu yeşertir. Hayal kırıklığı var evet ama bunun yılgınlığa yol açmasına engel olmak gerek.

12 Mart döneminde arkadaşları sığınacak ev ararken onlara evinin kapısını açma yürekliliğini gösteren bir kadın Seçkin Selvi. Hatta polisin evine yaptığı bir baskında şuh kadın rolüne bürünüp onları koruyan da. Nasıl bir kadın Seçkin Selvi?

Dediğiniz gibi yürekli, sağlam, doğru bildiği yolda yürümeye cesareti ve gücü olan, kararlı ve çok çalışkan bir kadın. Çok nazik, düşünceli, mizah duygusu çok gelişmiş, çok da gerçekçi olduğunu eklemeliyim.

‘AYAK BACAK FABRİKASI’ OYUNUNU VAPURDA YAZIYORLAR

Sermet Çağan’la ‘Ayak Bacak Fabrikası’ oyununu sabaha kadar bir vapurda yazıyorlar. Çünkü evsizler. Akşamları bir bilet alıp sabaha kadar vapurun içinde gidip gelerek oyunu yazıyorlar. Bu nasıl bir yazma tutkusudur? Yokluklara karşı ikisinin birbirine olan aşkı da inanılmaz.

Yazma tutkusu olduğu kadar hayattaki anlamını bulmak da diyebiliriz. Bambaşka işleri de hünerle yapabileceklerinden eminim; ama hayatın bir anlamı olacaksa eğer onlar için burada… Evet, bu zorlukların içinde baskın tema aşk galiba. Hiç vazgeçmeden, yılmadan, yorulmadan sevmek… Ne mutlu onlara.

Metin Akpınar’ın, Haldun Dormen’in yaşam öykülerini anlatan belgeseller yaptınız.  Bu belgesellerin devamı gelecek mi? Seçkin Selvi’nin de belgeseli olacak mı?

Belgesellerin devamı gelecek, önümüzde birçok proje var. Seçkin Hanım’ın kitabı biraz belgesel formunda oldu zaten, neden olmasın?

Kitabı okuyanlar Seçkin Selvi’nin yaşamından ne öğrensinler, neyi feyz alsınlar isterseniz?

Yılmamayı… Kötünün içinden iyiyi çekip çıkarabilmenin hikmetini. “Aslolan hayattır”… Bunu unutmamak gerek.

MARQUEZ VE YAŞAR KEMAL ARASINDAKİ BENZERLİK

Seçkin Selvi, daha önce yayınlanan bir mülakatında Latin Amerikalı Yazar Gabriel Garcia Marquez’in eseri Yüzyıllık Yalnızlık’ın gücünün Latin Amerika edebiyatının Türk edebiyatı gibi sözlü gelenekten gelmesinden kaynaklandığını belirtir.  Selvi,“Yaşar Kemal'in romanları o sözlü geleneğin, o masalsı anlatımın nasıl özgün örneklerindense, Marquez'in yapıtları da Mayalardan, Azteklerden gelen bir birikimin ürünü... Ve büyülü gerçekçilik de o masal atmosferinden doğuyor. Avrupalı okurdan daha çok Türk okurunu etkilemesi de tamamen bu yakınlık yüzünden” der.

ÇOK SATANLAR

  1. Hayat Hanım, Ahmet Altan
  2. Duvar, Ahmet Şık, Bahadır Özgür, Ertuğrul Mavioğlu, Hakkı Özdal, Timur Soykan
  3. Zamir, Hakan Günday
  4. Taksiii, Ayşe Kulin
  5. Mikado’nun Çöpleri, Melih Cevdet Anday

HAFTANIN KİTAPLARI

YÜZYILLIK YALNIZLIK

Gabriel Garcia Marquez

Can Yayınları

Gabriel Garcia Marquez’in önemli yapıtlarından biri ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ haftanın kitaplarında ilk sırada. Çünkü kitap ilk kez Seçkin Selvi’nin kusursuz çevirisiyle Türkiye’deki okurla buluşmuştu. Selvi “Aile bütçeme en çok katkısı olan erkek demişliğim vardır Gabo için” der. Hala da elinin üzerinde olduğunu belirtiyor.

MÜZİĞİN MABETLERİ

Yalçın Akyıldız

Literatür Yayınları

Müzisyen Yalçın Akyıldız Berlin’den Prag’a, Viyana’dan Zürih’e uzanan Avrupa’nın farklı şehirlerinde bulunan konser salonlarını ‘Müziğin Mabetleri’ kitabında yayınladı. Konser salonlarının akustik, mimari özelliklerinin yanı sıra şehirle yolu kesişen Dostoyevski, Tolstoy, Kafka gibi yazarlar, roman karakterleri, şehrin müzeleri, parkları, insanları bu senfonik seyahatnâmede. Kitap Literatür Yayınları etiketiyle raflarda.

KORKU VE TİTREME

Gulam Hüseyin Saedi

Yapı Kredi Yayınları

Modern İran edebiyatının en önemli isimlerinden olan Gulam Hüseyin Sâedi, ‘Korku ve Titreme’ kitabında gerçekçilikle büyülü gerçekçiliğin iç içe geçtiği bambaşka bir iklime götürüyor okuru. Kitapta balıkçılıkla geçinen küçük bir kıyı köyünde yaşanan gizemli olaylar yer alıyor. Deniz kültürüyle yaşamı biçimlenen köy halkı kimi zaman komik, kimi zaman üçkâğıtçı, kimi zaman da çocukça bir saflıkla ama hep cahilce ve korkuyla hareket ediyor. Durağanlığın bile kendince bir tempo yarattığı gündelik hayat, sahile demirleyen tuhaf bir gemiyle birlikte değişerek adeta dönüşüm geçiriyor.

DAMDA DELİ VAR

Aziz Nesin

Nesin Yayınevi

Komiser,

– Yaptık, dedi, seni şehir meclisine üye yaptık. Hadi kardeşim, in aşağı da arkadaşlarını bekletme!..

– İnmem! Belediye başkanı yapın ineyim! 

İhtiyar,

– Gördünüz mü, dedi, vaktiyle gerekti. Şimdi hiç inmez. 

Ter içinde kalan itfaiye komutanı,

– Yani belediye başkanı yapsak ne olur, dedi, yapalım. Sonra iki elini ağzına boru yapıp yukarı seslendi: İn kardeşim!.. Seni belediye başkanı yaptık, in de görevine başla!

Deli göbek atarak,

– İnmem, dedi, bir deliyi belediye başkanı yapanların arasında benim ne işim var? İnmem!

– Peki, ne istiyorsun?

– Bakan yaparsanız inerim!

Yaşadığımız siyasi iklimde Aziz Nesin’i anmadan, kitaplarını yeniden anımsamadan olmaz. Damda Deli Var!

BULUŞMALAR

Çiğdem Ülker

Remzi Kitabevi

Çiğdem Ülker ‘Buluşmalar’ kitabında Türk ve dünya edebiyatının klasik ve güncel eserlerini, kentlerin ve ülkelerin yarattığı izlenimleri, sinema yapıtlarını edebiyatçı gözüyle bir araya getiriyor.

KİTAP KURTLARI NE OKUSUN?

ÇERNOBİL’İN SON ÇOCUKLARI

Deniz Mert İçöz, Döndü İçöz

Nesin Yayınevi

‘Çernobil’in Son Çocukları’ çağımızın en büyük çevre felaketlerinden birini konu alıyor. Nükleer fizikçi Deniz Mert İçöz’ün yazdığı öykü kitabı böylesi felaketlerin bir daha yaşanmaması için bir bilinç uyandırmayı amaçlıyor. Döndü İçöz’ün özgün fotoğraflarla birleşen üç boyutlu maketleri, her şeye rağmen umudun hep var olduğunu fısıldıyor.

GEMİDEKİ HAYALET                                                                                                                     Patricia Elliott                                                                                                                    İş Bankası Yayınları

Tuhaf olaylar, kaybolan bir kadın ve koridorlarda dolaşan bir hayalet… Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan çıkan kitabın çevirisi Fügen Yavuz’a ait. Kahramanımız Connie, kuzeni ve nişanlısıyla birlikte lüks bir yolcu gemisinde seyahat etme fırsatı bulduğunda çok sevinmişti. Harika bir gemiyle Atlantik Okyanusu’nu geçecek ve New York’ta güzel bir tatil yapacaklardı. Birkaç gün sürecek transatlantik yolculuğu bile eğlenceli bir maceraydı. Ancak gemiye bindikleri andan itibaren meydana gelmeye başlayan tuhaf olaylar, bunun neredeyse doğaüstü bir maceraya dönüşmesine yol açtı. Artık Connie’nin kimse zarar görmeden olayları çözmesi için zamanla yarışması gerekiyordu.

KAYIP MASALIN ŞİFRESİ                                                                                   Mahir Çipil                                                                                                           Redhouse Kidz

Beş çocuğun bir teknede buldukları defterde yüzyıllar önce hazırlanmış bir oyun gizlidir. Defteri yazan adam, ninesinden dinlediği ve çok sevdiği bir masalı dörde bölüp dört ayrı limana bırakmıştır. Parçaları birleştirmek içinse geriye birçok bilmece bırakmıştır. Bir Ege kasabasından yola çıkan kahramanlarımız bu şifreleri çözüp masalın parçalarını toplayabilecekler midir? Bir balıkçı ve denizkızını anlatan bu eski masalın rotası, onları Akdeniz’de uzun ve nefes kesici bir yolculuğa çıkaracak! 

PROTESTO

Koç Üniversitesi Çocuk

Eduarda Lima Çeviren: Selin Örnek

Her şey bir kuşun şarkı söylemeyi bırakmasıyla başladı. Diğer kuşlar da ona sessizlikte eşlik ettiler. Ve kediler miyavlamadı; köpekler havlamaz, kurtlar ulumaz, böcekler vızıldamaz oldu... Haklarında belgeseller çekilen penguenler yürümekten, inekler süt vermekten vazgeçti. Tüm dünyada, sanki bütün hayvanlar bir anlaşma yapmış gibiydi.

Portekizli illüstratör Eduarda Lima'nın ilk resimli çocuk kitabı olan Protesto, çevre duyarlılığı konusunda bir "sessiz çığlığı" duyuruyor bizlere. Klişelerden uzakta, gülümseten sonuyla daha da çok düşündürüyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi