Eda Yılmayan
Çocuğunuzun ekran bağımlısı olmasını istemiyorsanız
Pandemi süreciyle birlikte eğitimin online olması çocukların ekran karşısında geçirdiği süreyi artırdı. Uzmanlar bunun bir bağımlılığa dönüşmemesi için tek çözümün özdenetim olduğunu, aile ve çocuğun karşılıklı yapacağı bir anlaşmayla sınırların çizilmesi gerektiğini vurguluyor.
Salgınla birlikte değişen yaşamlarımızda neredeyse günün büyük bir çoğunluğunu ekran karşısında geçiriyoruz. Uzaktan eğitim süreciyle birlikte televizyonlar, bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar çocukların ayrılmaz parçaları haline geldi. Sosyalleşmek için de ekran karşısında olan çocukları dijital cihazlardan uzaklaştırmak zor görünüyor.
Tam da bu sorunu mesele edinen, çocukların medya kullanımını ele alan Screenagers (Ekran Gençliği) filmi ekran bağımlılığına ve medya dengesinin nasıl kurulması gerektiğine dikkat çekiyor. Filmin konusu üzerine değerlendirmede bulunan Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi aynı zamanda Gelişim Psikoloğu Prof. Dr. Ayşe Bilgi Selçuk pandemi döneminin diğer dönemlerden ayrıştırıcı bir özelliği olduğunu yine de ailelerin çocuklarının ekran sürelerini sınırlandırmaları gerektiğini belirtiyor. Dijitalleşmenin hayatımızın her alanına girdiğini vurgulayan Selçuk “Çocuklar günlerinin önemli bir kısmını okulda geçiriyorlardı. Uzun saatler ekran karşısında değillerdi. Ancak şimdi ekranları sadece ders için değil sosyalleşmek için de kullanıyorlar. Bu bir ihtiyaç ancak dijital ekrana maruz kalma süresinin sınırlandırılması gerekiyor. Bir bacak kası düşünün. Bu kasın bir zorlanma süresi vardır. Çok zorlandığında kas yırtılır, spor yaparken ameliyatlık hale gelen insanlar da olur ya da telefon santrallerinde çalışan insanları düşünelim. Eskiden bu santrallerde çalışan memurlarda belirli yaşlardan itibaren işitme kaybı olurdu. Aynı bacak kası örneğinde olduğu gibi telefon santralinde maruz kalınan ses, kulak zarını yıpratır ve işitme kaybına neden olur” diyor.
TEKNOLOJİYE SÜREKLİ MARUZ KALMA TRAVMA SEBEBİ
Eskiden travmanın ani bir durumla oluştuğunun düşünüldüğünü belirten Selçuk, artık günümüzde etkisi küçük küçük ve zamana yayılan bir şekilde olsa dahi maruz kalınan etkinin travmaya yol açabildiğini belirtiyor. “Sürekli teknolojiye maruz kalma da aynı şekilde. Bu durum organizmanın doğal olarak tolere edebileceğinin çok ötesinde. Bu sürecin çocukların beyinlerine, gelişimlerine etkisini hemen göremeyiz. Bu araştırmaların yapılması, sonuçlarının alınması en az beş yıl sürer. Bu bilgi elimizdeyken bunu kullanmalıyız.”
Selçuk, ekran kullanımıyla ilgili ailelere büyük rol düştüğünü belirtiyor. Ebeveynlerin dijital medya okur yazarı olmaları gerektiğinin altını çizen Selçuk, erken yaşlardan itibaren ailelerin çocuklarına özdenetim becerileri kazandırması gerektiğini vurguluyor. “Özdenetim becerisi her türlü bağımlılığa karşı önemli bir koruyucudur. Çocukların özdenetim becerisinin gelişmiş olması ekran bağımlılığını önler. Ancak özdenetim becerisi çocuğu olumsuz içerikten korumaz. Akranların beğenisi, okul yaşlarıyla beraber ebeveynin beğenisinin yerini alır, arkadaşlardan gelecek sosyal onayın önemi giderek artar. Sosyal onay, çocuk için en büyük ödüldür. Onun için erken yaşlardan itibaren çocuğun hem özdenetim hem de muhakeme becerilerini kazanıyor olması çok önemli.” Ekrana maruz kalma süresinin uzamasının çocuklarda gelişimsel anlamda pek çok probleme yol açacağına dikkat çeken Selçuk “Anksiyete, kaygı bozukluğu, depresyon, saldırganlık, yıkıcı karşı gelme dürtüsel davranışlar görülebilir. Bu özdenetim eksikliğinden kaynaklanır” diyor.
ÇOCUKLAR BEKLEMEYİ UNUTTU
Anne babalar beklemeyi bilmeyen, her istediğini hemen elde etmek isteyen çocuklarla da başa çıkmakta güçlük yaşıyor. Selçuk bu durumu tüketimin artması, kredi kartı kullanımı ve ebeveynlerin çocuğun her istediğinin alınmasını ‘iyi ebeveynlikle’ özdeşleştirmelerinden kaynaklandığını açıklıyor. “Günümüzde tüketimin çılgınca teşvik edilmesiyle her an her şey ulaşılabilir, para yoksa kredi kartlarıyla alınıyor. Çocuk bir şey istediğinde ‘doğum gününü, bayramı bekle’ demeyi unuttuk. Bir hedef göstermeyi ve o süreç için çocuğun sabır göstermesi gerektiğini unuttuk. Üstelik bunları iyi anne babalıkla özdeşleştirmeye başladık.”
YASAKLAMAK ÇÖZÜM DEĞİL!
Selçuk, çocuğun beceri geliştirebilmesinin o beceriyi deneyimlemesiyle mümkün olduğunu belirtiyor. Ekranı veya interneti tamamen yasaklamanın çözüm olmadığını, bu durumun ekran kullanımını artıracağını söylüyor. “Bu davranışın gelişmesine engel olacak iki temel ebeveyn davranışı vardır: Otoriter ebeveynlik, müsamahakâr ebeveynlik. Otoriter ebeveynlik; katı yasaklar koymak, açıklama yapmadan itaat beklemek, çocuğun her fırsatta yasak olana ulaşmak istemesine ve kontrolsüz ekran ve internet kullanımına sebep olur. Müsamahakâr ebeveynlik ise çocuğun yaşına uygun olmayan süre ve içerikte ekran ve internet kullanımına sebebiyet verir. Her iki ebeveynlik türü de çocuğun özdenetim ve muhakeme becerilerinin gelişimini olumsuz etkiler. Aynı zamanda araştırmalar ebeveynlerin de ekran kullanımını dengelemekte güçlük yaşadığını gösteriyor. Ekran kullanımı yetişkinlerin de yaşamlarına yeni giren ve kontrol becerisini hızla geliştirmeleri gereken bir alan.”
EKRAN SÜRESİ BARIŞ ANLAŞMASI
Çocukların medya kullanımı üzerine araştırmalar yapan Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Esra Ercan Bilgiç çocukların ekran sürelerinin artmasına ilişkin ailelerin endişelerini göz önüne alarak, çocuk ve ebeveynleri kapsayan bir anlaşma hazırladı. Bilgiç her yaşta çocuğun dijital medyayla doğru ve dengeli ilişki kurabilmeyi öğrenebilmesi için şu noktalara dikkat çekiyor:
- Yaşa uygun dikkatli seçilen içerik ve kullanım hedefi ekran önünde geçirilen süreden daha önemli
- Doğru yönlendirmeyi sağlayabilmek için kurallar konulmalı
- Bu kurallar koyulurken de nedenleri çocuklara açıklanmalı, çocuğun da görüşü alınmalı
Ailelerle çocukların yapabileceği ekran süresi barış anlaşması:
Doç. Dr. Esra Ercan Bilgiç ebeveyn çocuk medya anlaşması ve çocuğa doğru sorular yönetme…