Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“Bir erkeğin en güzel gücünün merhamet ve güven duygusu olduğuna inanırım”

Ecem Özkaya beğenerek takip ettiğim bir oyuncu. Oynadığı her projede fark edilen ve kendi yolunda sessiz sakin yürüyen biri. Gözlerinde bir ışık var, iyiliği yüzüne yansımış gibi, bana hissettirdiği duygu bu. Ecem Özkaya ile ilk kez ‘Şımarık’ filmi vesilesiyle tanıştım. Onur Ünlü’nün yönettiği ‘Şımarık’ filmi bu hafta vizyona girdi. Ecem Özkaya’nın filmde canlandırdığı karaktere ve filmin anlattığı mesele üzerine konuştum. Röportajımızı okuduktan sonra filme gitmenizi tavsiye ederiz. Ecem Özkaya yine çok güzel bir projede yer almış ve şahane oynuyor. Herkese kendinizi şımartacağınız bir pazar dileriz.

whatsapp-image-2024-12-19-at-18-49-04.jpeg

Projeyi kabul etme sebepleriniz neler oldu?

Ben galiba en son projeyi okeyleyen oldum. Her şeyi ile albenisi çok yüksek bir projeydi.

Bekletilebilecek, daha sonra bir araya gelinebilecek ve yapılabilecek bir kadro değil çünkü.

Toplantıya orijinalini seyrederek gitmiştim ve ilk izlenimim gayet eğlenceli göründüğüydü. Aslında komedi de olsa aynı zamanda merhamet duygusuna, empati duygusuna, günümüzün internet koşullarında insanların nasıl bencilleştiklerine, nasıl o duygulardan uzaklaştığına da dokunan yani sözü ve derdi olan hikayesi vardı. Benim için bu projede olmak büyük bir şans diyebilirim.

“Ayla bütün bu sistemin aslında kurucusu yani akıl yürütücüsü”

Çok güzel bir film olmuş. ‘Şımarık’ hakikaten derdi de olan ama çok da eğlenceli bir film. Oynadığınız karakterden bahsedebilir misiniz?

Ayla bütün bu sistemin aslında kurucusu yani akıl yürütücüsü. Ve tabii ki bir ihtimal üzerinden gerçekleşen olayda ya oradan düze çıkılacak ya da olmayacaktı. Ayla kendine çok inandı ama her şeyden önce Teoman'a inandı ve Mete'ye inandı. Kendi inandığı koşullarla da, kendi yollarıyla bu zemini hazırladı. Ve aslında biraz da projenin arkadan sihirbazı gibi Ayla.

“Böylesi bir oyuna insanın ihtiyacı var mı, bence yok”

Hepimiz terapiye gidiyoruz. Kendi kendimize ayna tutmaya çalışıyoruz. Tabii keşke filmdeki gibi (gerçi çok yüksek maliyetli) değişimin provasını biz de görebilsek ne güzel olurdu.

Tabii ki… Evet çok yüksek maliyetli. Filmi seyreden herkes bunu anlayacaktır. Büyük bir prodüksiyon var ortada. Tabii ki gerçek hayatta, günümüzde buna gerek yok. Teoman’ın oğlunu görmek açısından garanti bir şeye ihtiyacı vardı. Oğluyla ilgili, en dönülmez ve en güvenilir çıkabileceği yer burasıydı. Bizim filmimizin de konusu bu. İyi ki böyle bir senaryo var, biz de bunu gösterebiliyoruz. Tabii ki böylesi bir oyuna insanın ihtiyacı var mı, bence yok.

“Ruhumuzun tabii ki tedaviye ihtiyacı var”

Psikolog, psikiyatr ve terapistlere başvurur musunuz? Filmi izleyince beni test eden böyle bir dünya bana da kurulsa dedim. O değişimi dışarıdan görmek iyi bir fikir. Ne dersiniz?

Ben de tabii ki terapi alıyorum zaman zaman. Çünkü insanın gözü hastalandığında göz doktoruna nasıl gidiyorsa, ruhu hastalanınca da terapiye gitmeli, bu da insana dair ve ruhumuzun da iyi olması gerekiyor. Ruhumuzun tabii ki tedaviye ihtiyacı var. Ama böyle bir dünya kurulmasına gerek yok bence. Başka metotlarla da ilerletebiliriz hikâyeyi.

“Bir gün o adamın içindeki iyiliğin, özün ortaya çıkacağını biliyor”

Hem sevgilisine hem onun oğluna inanan, bu yolu açan güçlü bir kadın karakterini ben çok sevdim. Siz oynadığınız karakterde neleri sevdiniz?

Sevgilisinin içindeki merhamet duygusunu bilen ama göremeyen bir kadın ama ona inanıyor. Ve sabırlı… Bir gün o adamın içindeki iyiliğin, özün ortaya çıkacağını biliyor. Dışarıdan baktığında katı kuralları olan, biat etmeyen, ilk akla gelen fikri kabul etmeyen bir tarafı olduğunu bilmesine rağmen bu işin içine giriyor. Ama tabii ki oğlu ve oğlunun kurtarılmaya ihtiyacı olduğunu görüyor ve yardım ediyor, yanında oluyor, duruyor. Böylece birbirlerine inanmaya başlıyorlar. Kadın bunu yakaladığı için hadi diyor adama kolundan tutuyor, adam da kadına inandığı için peşinden gitmeye niyet ediyor.

img-4878-1.jpeg

“Sonuçta bir baba- oğul yani bir ata karması var”

Aslında biraz da şöyle; kendisi için de adamın değişimini istiyor.

Evet, adamın da kendini görebilmesini istiyor. Sonuçta bir baba- oğul yani bir ata karması var. Orada aslında kendi çözümünü de görüyor olacaktı. Sonunda ne kadar rahatlıyor, herkes çözülüyor. Onların yani Ayla ve Teoman’ın iletişimleri daha da bir yüksek seviyeye geçiyor.

“İnsanın vicdanlı ve özünde iyi olduğu, değiştiği anda ortaya çıkabiliyor”

Bir insanın değişimiyle birlikte çevresindeki insanların içindeki öz ortaya çıkıyor ve değişim de başlıyor aslında. Bu çok güzel bir şey.

İnsanın vicdanlı ve özünde iyi olduğu, değiştiği anda ortaya çıkabiliyor. Aslında baba da kendini sorguluyor çevresindeki herkes gibi. Bir laf vardır ya; tavrın değişirse kaderin değişir diye. Bir de artık yaş aldıkça kendimize benzer insanlardan bir çevre edinmeye başlıyoruz. Filmde göreceğiz ki Mete'nin de aslında neye ihtiyacı olduğunu, nasıl arkadaşlıklara ihtiyacı olduğunu, nasıl bir aile kendine kurmak istediğini... Hatta geleceğine belki ışık tutabilecek bir yola girdiğini göreceğiz burada. İnsan dediğiniz yaş ilerledikçe, tecrübe edindikçe kendine benzer bir çevrede rahat etmeye başlıyor. Ve kendine benzer insanları buluyor.

“Değişim zor ama imkânsız değil”

Peki değişmek çok mu zor?

Evet değişim çok zor. Ama imkânsız değil. Konfor alanından çıkmak aslında başka bir şey. Konforsuzluk getirse de aslında yeni bir konfora yol almak çok önemli. İnsan hayatı tamamen bir yolculuktan ibaret. Şimdi buradan büyük büyük de konuşmak istemiyorum ama yolumu ben de seyrediyorum ve kendimden de bildiğim kadarıyla, kendinle kaldığın o dört duvarın içi çok başka bir yer. Aile kavramı çok başka bir yer. Benlik arayışı çok başka bir yer. O yüzden de insanların kendilerine ayna tutması önemli. Bir başkasıyla ilgileneceğine biraz aynayı içte tutup kendimizle ilgilenmeye başlasak değişeceğiz ve daha büyük şeyler yapabileceğiz.

“İnsanın kendisini değiştirmesi gerekiyor”

Peki, siz insanları değiştirmeye çalışır mısınız? Ya da değişmesini bekler misiniz? Sabırlı mısınız?

Değiştirmeye çabaladığım zamanlar oldu tabii ki. Bugünkü kendime dönüp baktığımda böyle bir şey için çabalamam. Karşındakinin niyeti çok önemli bu yüzden. Buna gönlü varsa en fazla yol yordam söylersin, ben bunları bunları yaptım diyebilirim sadece. Sanırım önce insanın kendisini değiştirmesi gerekiyor ya da buna inanması gerekiyor ki onunla birlikte değişim gelsin.

Birine inandığını söylemek çok önemli. Siz inandığınız için hikâye değişiyor aslında.

Siz kolay inanır mısınız birine?

Tabii ki kolay inanırım. Ama inandığım yerde de kalmaz o. İletişim ya da ilişki kuvvetlenmeye devam ettikçe sürer. Kendime benzer taraflar ayrışıyorsa, benziyorsa bunları kollamaya gayret ederim. Hiç inançsızlıkla bir yola da çıkılmaz çünkü. Yani o yüzden de bir yerine ilk inanıp sonradan ona göre inanç dengesini kurduğum bir iletişim belirlemeye gayret ederim.

“İnsan zengin de olsa, fakir de olsa bir hedefi yoksa orada köreliyor”

Filmde zengin şımarık bir oğul üzerinden ilerliyor hikâye. Peki, tam da burada çok parası olduğu için mi böyle oluyor insan, insanın şartları aslında kişiliğini ve hayatını mı belirliyor? Mesela sizi alıp şartlarınızı değiştirdiğimiz anda mı başka biri olursunuz?

Ya Rabbim yemin ediyorum çok zengin olursam şımarmayacağım… : ))) Yani bilmiyorum, tabii ki geldiği kültürü insanı çok belli ediyor. Mesele bir anda zengin olmak değil. Mesela çocuk zenginliğin içine doğuyor ama o kadar istemek nedir bilmemiş ki hayatta hiçbir hedef koymamış ki kendine. Sadece olması gereken bir düzene inanmış. O yüzden de çok da hayatla alakalı meselesi. Çabalaması gereken yerleri çoktan geride bırakmış aslında kafada. İnsan zengin de olsa, fakir de olsa bir hedefi yoksa orada köreliyor. İnsanlığı da köreliyor, bütün duyguları köreliyor.

simarik13-1.jpg

“Ben empatisiz yola çıkamam”

Filmde temel mesele kişinin empati kurmasını sağlamaya çalışıyoruz. Empati kurmak zor mudur? Empati kurabilir miyiz? Siz empati kurar mısınız?

Ben empatisiz yola çıkamam. Çünkü her şeyden önce mesleğim gereği empati kuruyorum. Oynayacağım karakterle empati kurarak malzeme toplamaya başlarım. O yüzden empatisiz yaşam da düşünemiyorum. Bu nedenledir ki sinir uçları açık bir insanım, fazla hassasiyet barındırıyorum. Bu yüzden de bazen kalabalıktan kaçarım, kendimle kalmak isterim. Bu arada empati her dakika herkesle de kurulabilecek bir şey değil gerçek hayatta. Bunun da bir dengesi gerekiyor. O yüzden önce empati dengede kalmalı ama empati de yapmak zorundayım.

Peki, değişim için zamana ihtiyaç var mıdır?

Değişim için bazen zamana ihtiyaç vardır, bazen aniden de olabilir bu. Değişimin nerede ve hangi koşulda geldiğiyle de alakalı. O yüzden bir anda da olabilir. Zamana da yayılabilir. Benim karşıma çıkan, bu tarz değişim süreçlerim, kırılma noktalarım var. O yüzden ikisi de olabilir bence.

“Bir erkeğin en güzel gücünün merhamet ve güven duygusu olduğuna inanırım”

Filmde zengin olunca bütün kadınları elde edeceğini düşünen, babasının parasını yiyen biri var. Günümüzde de böyle erkekler parası olduğu için bütün kadınları elde edebileceğini sanıyor. Kadınlar zengin erkek mi ister?

Ben bir erkeğin en güzel gücünün merhamet ve güven duygusu olduğuna inanırım. Yola çıktığımda şartları öyle olsa, böyle olsa demem. İlişkidir önemli olan. Benim ölçütüm para değil. En büyük zenginliğin gönül zenginliği, kalp güzelliği olduğuna inanırım. Ben ilişkinin bereket getirdiğine inananlardanım.

“Çocuk senden gördüğünü aynalıyor”

Bir çocuğu yetiştirmek çok önemli. Zenginlik-fakirlik bir yere kadar, sen nasıl yetiştirirsen öyle yetişiyor çocuk. Burada oğula kızarken aslında babanın oğlunu şımartma hikâyesi var değil mi?

Aslında karşılıklı bir ayna hikâyesi var. Çocuk yetiştirmek çok önemli. Tabii armut dibine düşüyor, öyle bir durum var. Çünkü istediğin nasihati yap ama çocuk senin, senden gördüğünü aynalıyor.

“Sinemada sinema seyrettiği işi tekrar hatırlaması için mutlaka filmimize gitsinler”

Sinemaya gidilmeyen bir dönem yaşıyoruz, filmler gişede maalesef çok kalamıyor. Bu filme neden gitsinler?

Sinema denilen kavram bir şekilde pandemi süreciyle beraber bizden uzaklaştırıldı. Bunun tekrardan sahaya dönmesini, sinemaların tekrar canlanmasını çok istiyorum. Bizim filmimize gidenler tam olarak bir sinema seyredecekler. Altını özellikle çiziyorum çünkü artık bu kavramlar birbirine girdi. O yüzden de seyirci uzun zaman sonra belki de bundan bir on yıl evvel sinemada sinema seyrettiği işi tekrar hatırlaması için mutlaka filmimize gelsin isterim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi