“BİR BAŞKA ÜLKEYE SIĞINAN KÜBALI DOKTOR YOK!”

Türkiye’de sağlık sistemi çökmeye devam ediyor. Doktorlar ülkeyi terk ediyor.  Yılın ilk altı ayında yaklaşık 1200 hekim yurtdışında çalışmak için Türk Tabipler Birliği’ne (TTB) başvurdu. Türkiye doktorlarını kaybederken ABD’nin 61 yıldır ambargo uyguladığı Küba dünyaya sağlık enternasyonalizmini yaymaya devam ediyor. ‘Küba Yenilmeyecek’ kitabıyla sağlığın Küba’da bir devlet politikası olduğunu, bu nedenle doktorlara değer verildiğini hatırlatan Gazeteci Mustafa Kemal Erdemol, Türkiye’de hekimlerin ülkeyi terk etmesinin çok üzücü olduğunu belirtiyor ve kritik bir soru soruyor: Yıllar boyunca binlerce Kübalı doktor çeşitli ülkelere gitti. Bir tanesinin gittikleri ülkeye sığınmak istediklerini duyduk mu?

ABD tarafından 61 yıldır uygulanan ambargoya rağmen Küba halkı, dünya halklarına isterlerse neleri başarabileceklerini gösteriyor. ABD tarafından Küba’ya uygulanan ambargo, Kübalıların ifadesiyle abluka zaman zaman insanların sokağa çıkmasına sebep oluyor. Çünkü ABD, Küba’ya sadece yaptırım uygulamakla yetinmiyor, Küba limanına demirleyen diğer ülkeleri de kontrol altına alıyor. Eğer Küba’yla ticaret yapacak olan bir ülke olursa o ülke gemilerinin ABD limanlarına dokuz ay boyunca uğraması yasak.  Yani Küba’yla ticari faaliyette bulunan ülkeler adeta kara liseye alınıyor. 

Gazeteci Mustafa Kemal Erdemol son yayımlanan ‘Küba Yenilmeyecek’ kitabında; Küba’nın direnişini, ablukaya rağmen sağlık ve eğitim alanında neler yapıldığını anlatıyor ve silah, ilaç, sigara lobilerine dikkat çekiyor. Küba’ya uygulanan ambargonun arkasında bu lobilerin olduğunu vurguluyor. Kitapta Küba Devrimi, Fidel ve Raúl Castro dönemleri, Küba halkının talepleri, ABD merkezli basında yer alan kara propaganda örnekleri ele alınıyor. Erdemol, pandemide Küba’da yaşananları ve Kübalı doktorların başarılarını detaylı bir şekilde anlatıyor ve yakın zamanda ülkede yaşanan tepkilerin sebebine ışık tutuyor.

Küba’yı anlamak bugün Türkiye için neden önemli? Yolsuzlukların önüne geçilmesi için politikacıları denetleyen kurumun varlığı bize ne anlatıyor? Sağlığın ve eğitimin kamusal olması özellikle pandemi döneminde bize neyi gösterdi? Fidel Castro’nun 1960 yılında Birleşmiş Milletler’de yaptığı tarihi konuşmasını bir kez daha anımsatmakta fayda var. “Biz başka ülke halklarına bomba göndermiyoruz. Şehirlerini bombalamak için yüzlerce uçak da göndermiyoruz… Bilim insanlarımızı ve doktorlarımızı hayat kurtarsınlar diye yetiştirdik. Doktorlarımız ve araştırma merkezlerimiz bizim gururumuz.” Türkiye ise her geçen gün doktorlarını kaybediyor. Eli silahlı insanlar hastane koridorlarında ellerini kollarını sallayarak gezinip doktorlarımızı öldürüyor ya da dövüyor. Bir yandan da “Giderlerse gitsinler” diyen bir siyasi iktidar var. Peki Türkiye’de bunlar yaşanırken Küba’da sağlık alanında neler yapıldı? Kübalı doktorlar dünyanın dört bir yanına nasıl yayıldı? Sorularımızı Mustafa Kemal Erdemol yanıtladı.

Kitabın adından başlayalım isterseniz. ‘Küba Yenilmeyecek’. Küba neden yenilmeyecek?

1959 yılından bu yana alt yapısını oluşturmuş, ABD’nin burnunun dibinde olmanın gerçeğiyle sistemini ona göre ayarlamış bir ülke Küba. Küba yenilmeyecek. Halkının güvenini sağlamış, yönetimle kendi kendini yönetme şansını hatta biraz daha farklı bir kavramla söylemek yanlış olmaz, zevkiyle baş başa kalmış bir halk. Kimi hatalar, eksiklikler de var, bu bir gerçek. ABD’nin en önemli sorunlarından biri Küba’daki sistemi devirmek veya kendine uygun hale getirmek.  61 yıldır bunu başaramadı. Zaman zaman toplumsal itirazlar yaşanmış olsa da 61 yıl boyunca ABD’nin kullanmayı sevdiği bir ifadeyle rejime yönelik Küba’da bir itiraz olmamış.  Bunun nedeni sadece inanç değil, sağlıklı bir eğitim, konuk sistemi olan bir ülke Küba. Demokrasi de bunun üzerine kuruludur. ‘Demokrasi mi sosyal refah mı?’ diye tartışmalar yapılır. Keşke ikisi bir arada olabilse. Seçim yapmak zorunda kalsak sosyal refahı seçeriz. İnsanın doğuştan var olan haklara ulaşabilmesi anlamında şanslı bir halk. Yıllarca Amerika’nın fuhuş merkezi olmuş. Ama devrimden sonra karakterini bulmuş, bu imajını silmiş bir ülke. Eskiyle kıyaslama şansları da var, tarih iyi okutuluyor Küba’da. Bu yüzdendir ki geçen temmuz olaylarında sokağa çıkanların yanı sıra onlara yanlış yapıyorsunuz deyip itiraz edenler oldu.

Oradaki ayaklanmaların gerçek sebebinin siyasal düzene karşı olmadığını ifade ediyorsunuz. ABD ambargosundan hatta Küba’nın ifadesiyle ablukadan kaynaklı bir itiraz olduğunu yazıyorsunuz.

Son ayaklanmaların nedeni; bir bölgede Covid salgını artıyor. Küba ilaçları kendisi yapan bir ülke. Ancak ilaç yapımında bazı maddeleri dışarıdan almaya ihtiyacınız var. En az üç tane Covid aşısı yaptı Küba. Çok da başarılı oldu. Ancak biliyorsunuz yeni varyantları var. Sonuncusuna yanıt vermesi gereken ilacın bileşenlerini getiremediler. Şunu belirtmek gerekir. Diyelim ki Hindistan Küba’ya gemileriyle bir şey götürüyor. Küba’ya gemileri demirliyor diye ABD dokuz ay yasak koyuyor o ülkeye. Küba provokatörlerin hazır beklediği bir ülke. Covid yayılınca bunun için sokağa çıkanlar oldu. Sisteme karşı oldukları için değil. Söz konusu ilaca tahammülünü yitirmiş insanlarla karşı karşıya kaldı Küba yönetimi. Ancak yönetim saatlerce halkı bilgilendirici yayınlar yaptı.

KÜBA’DA SAĞLIK VE DOKTOR YETİŞTİRMEK BİR DEVLET POLİTİKASI

Küba’da dünyanın farklı ülkelerinden hatta çoğunluklu yoksul ülkelerden gelen öğrencilere ücretsiz tıp eğitimi veriliyor. Biz doktorlarımızı kaybediyoruz. Siz Küba örneğine baktığınızda Türkiye’de yaşanan bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemizde sağlık alanında yaşananlar çok acı. Bir doktor kuşkusuz kolay yetişmiyor. Bunu başarıp da sağlık ordusuna katılan insanların rahat etmesi hatta sadece meslekleriyle ilgilenmeleri gerekir. Küba’da sağlık bir devlet politikası haline gelmiş. İkiCastro döneminden sonra değişmeyen şeyler var bunlardan biri tıp, diğeri eğitim. Doktor yetiştirmek, sağlık elemanı yetiştirmek neredeyse Küba devletinin anayasasında var. Devlet politikası olduğu için bu konuda geri planda kalması düşünülemez. Toplumdaki diğer gelir sahipleriyle doktorlar arasında uçurumlar yok, görevlerini rahat sürdürebilmeleri için her türlü olanak sağlanmış. Yıllar boyunca binlerce Kübalı doktor çeşitli ülkelere gitti. Bir tanesinin gittikleri ülkeye sığınmak istediklerini duyduk mu? O şansları vardı. Olsaydı duyardık. Hiçbiri bunu yapmadı.

KÜBA’DA POLİTİKACILAR

Küba Parlamentosu yılda iki defa toplanıyor. Siyasetçilerin başka meslekleri var. Geçimlerini mesleklerinden sağlıyorlar. Politikacılığın meslek olmadığı ender ülkelerden. Çeşitli çıkar gruplarıyla işiniz de olmayacak. Halkınızın yararına kararlar çıkarmak daha kolay. Adaylığımızı koysak siz ve ben olarak adaylığımızı koyuyoruz. Komünist Parti’den koymuyoruz. Sosyalizmin temel ilkelerine uyumlu muyuz diye bakılıyor. Bir milletvekilinin parlamentoya girebilmesi için yaklaşık 300 kişiyle, halkla görüşme yapması gerekiyor. Parlamentodaki çalışmamızdan memnun kalmazlarsa bizi geri çağırabiliyorlar. Castro’nun BM’de doktorlarla ilgili söyledikleri basit bir slogan değil. Anayasasında tıbbi enternasyonalizm diye bir kavram var. Kimin nerede ihtiyacı varsa Kübalı doktorlar oraya gider.

KÜBA’DA KADIN VEKİLLERİN ORANI %53 ABD’DE %19 TÜRKİYE’DE  %17

Küba’da yılda iki kez Halk Meclisleri toplanıyor ve Kübalı politikacılar tüm yıl çalışır gibi para almıyorlar. Bir de siyasileri denetleyen bir kurum var.  Fidel Castro’nun inisiyatifiyle 2001 yılında kurulan Denetim ve Kontrol Bakanlığı. Mecliste kadınların sayısı dikkat çekici. Meclisin yarısından fazlası, %53’ü kadın. ABD’de bu oran %19. Türkiye ise kadın milletvekili oranında dünyadaki 192 ülke içinde 117'nci sırada yer alıyor. Türkiye kadın milletvekilleri sayısında birçok Afrika, Asya ve Orta Doğu ülkesinin gerisinde.

Devrim öncesi Küba’yı anlamak önemli. Fidel Castro’nun babasının da şeker tarlaları var ama Castro ilkesel olarak babasına ait mülkleri de kamulaştırıyor. Hatta babası için “devletten aldığı yetkileri kötüye kullanan biri” diyor. Babasının para için siyaset yaptığını söylüyor. Aileye ait tarlaların kamulaştırılması kardeşler arasında da ayrılığa sebep oluyor.

Castro’nun Küba tarihinde nasıl bir önemi var?

Castro hayata bir sosyalist olarak başlamıyor. Onu sosyalist yapanın kardeşi Raúl Castro olduğu söylenir. Onun hep yanında olur, devrimi birlikte yaparlar. Che ile de Fidel’i tanıştıran Raúl’dür.Fidel hukuk okurken de öne çıkar. Adalet duygusuyla dolu bir genç. O dönemin diktatörlüğüne karşı çıkan öğrenciler arasında. Sürgün de ediliyor. Gittiği yerde daha fazla bilinçleniyor. Lenin dahil sosyalistler olarak şunu söyleriz: Dünyadaki bütün devrimler küçük burjuvazi tarafından yapılmıştır. Castro da bir derebeyinin oğlu. Babası başta olmak üzere babasının da içinde bulunduğu sisteme karşı çıkışı yoksul insanlar üzerinde güven oluşturdu. Başka biri olsaydı bu kadar çok insanı etrafında toplayabilir miydi kuşkuluyum. Yoksulların büyük güvenini topluyor, taktik meselesinde kafası iyi çalışan bir önder. Devrim yapıldıktan sonra hemen iktidara sosyalistler gelmiyor. Bir parça liberallere de kabinesinde yer veriyor ama daha sonra günümüze kadar uzanan sosyalist devrimi kuruyor. ABD’nin burnunun dibinde kuruyor bu devleti. Kendisine benzer ülkelerde özellikle Latin ülkelerinde bir ivmeye yol açıyor. Fidel’in devrimi sadece Küba’yla sınırla kalan bir devrim değil, trajik bir sonucu da oluyor. Che Guevara romantiktir ve devrimcidir hiç kuşkusuz. Kendisine verilen sanayi bakanlığından ayrılan, devrim yapmak için Bolivya’ya giden bir Che Guevara var. Castro gitmemesini, beklemesini söylüyor ama Castro’nun önderliği Che’yi de etkilemiştir. Onun önemini anlatırken Che’yi de anlatmalıyız.

ABLUKANIN SEBEBİ KÜBA’NIN KENDİ İLAÇLARINI ÜRETMESİ

Ambargo ve abluka kavramlarını konuşalım. ABD’nin Küba’ya bitmek bilmeyen düşmanlığı nedir? Oysa kısa bir süre önce Birleşmiş Milletler’de yapılan bir oylamada ABD ve İsrail dışında 184 ülke Küba’ya ambargonun kaldırılmasını istedi. Ukrayna, Kolombiya ve Brezilya çekimser kalmıştı. Küba bu durumu abluka olarak nitelendiriyor. Başkanlar değişiyor ama başkandan başkana devredilen bir miras gibi Küba’ya uygulanan.

Bir ülkenin herhangi bir ülkeye ambargo uygulama hakkı vardır. Ancak ABD sadece bunu yapmakla kalmıyor. Hindistan örneğinde olduğu gibi. Küba limanlarına giren herhangi bir ülke gemisinin dokuz ay ABD limanlarına girmesini yasaklıyor. Ambargonun ablukaya dönüşmesi böyle oluyor. Müttefikleriyle de Küba’ya karşı blok oluşturuyor. 61 yaşındayım doğduğumdan beri Küba’da ambargo var. Buna rağmen o ülke sağlıkta, eğitimde dev başarılara imza attı. Bu ablukanın sebeplerinden biri de Küba’nın kendi ilaçlarını üretmiş olması. ABD, Venezuela’ya neden çullanıyor? ABD Venezuela’ya sadece petrol için çullanmıyor.  Amerikan ilaç sanayine muhtaç olmayan bir ilaç sanayi var.

KÜBA KANSERİ ÇÖZDÜ

Dünyanın en tehlikeli lobileri; ilaç, sigara ve silah lobileridir. Ya kaybedersiniz ya da Küba, Venezuela gibi direnirsiniz. Bolivar’dan başlayarak bağımsızlık önderlerinin isimlerini taşıyan ilaçlar var. Bunlar ABD ilaç lobisinin tehlikeli bulduğu ilaçlar. Tedavi edilmemek üzerine bir sistem var dünyada. Kanser için harcanan para, tedavisinden daha fazla para getiriyor. Bir rant kapısı. Buna izin verirler mi? Küba kanserin birçok çeşidini çözmüş bir ülke. Taraflı olduğum için konuşmuyorum bunların altını çizmeliyiz. Bu sosyalist ülke ABD’den ilaç almaya, gıda maddelerini almaya devam etse, devrimden önce olduğu gibi şeker kotasını ABD’nin istediği gibi yapsa ABD sosyalist bir devletle ilgilenmez. Bu kadar ısrarlı olmak da takdire şayan. Emperyalizm, kapitalizm kararlı bir sistemdir. En son olay da Küba’nın Covid varyantlarına karşı yaptığı ilaçsızlıktan kaynaklıdır. Küba devrimin ilk on yılında ilaçlarını yapmış bir ülke.

KÜBA’DA İSTERSE BİR HALK NE YAPABİLİR ONU GÖRDÜK

Kitabınızda Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi ve Genel Sekreteri Kemal Okuyan ön sözü soru sorarak bitiriyor. O soruyu ben de size sormak isterim. Kübalılar hafife alınır mı? diyor. Ne dersiniz? Alınır mı?

Başka ülkenin kurtuluş savaşına benzemiyor Küba’nın ki. Baskıyla bir halkıbir arada tutamazsınız. 36 yıllık şah tutamadı. Bir şeyler var demek ki anlamamız lazım. Che Guevara’nın ölümünden sonra Bolivya ve benzeri ülkelerde köylü hareketi gerçekleşti. Ölümü çok büyük etki yaptı. Che’yi öldürenler düşündüklerinin tam tersine yol açtı. Bolivya’da ciddi itirazlar var ama hepsi o dönemden kalan köylü hareketinin izlerdiler.

ÇOK SATAN KİTAPLAR

1. Kaplanın Sırtında, Zülfü Livaneli

2. Gece Yarısı Kütüphanesi, Matt Haig

3. Melek, Terörist, Fahişe, Osman Balcıgil

4. İnsan Geleceğini Nasıl Kurar? İlber Ortaylı

5. Anne Beni İyileştir, M. Barış Muslu

HAFTANIN KİTAPLARI

Çekiç, Mercek ve Yelkovankuşları

Türkiye’nin doğa bilimleri tarihinden insanlar, mekânlar ve anılar

İş Bankası Yayınları

Çekiç, Mercek ve Yelkovankuşları kitabında Türkiye’de botanik, zooloji, jeoloji ve paleontolojinin tarihsel gelişimi, insanlar, mekânlar ve anılar penceresinden anlatılıyor. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi bilim insanlarının ortak noktasının “sistematik yaratıcı düşünme” olduğu görülüyor. Öğreticiler olarak adlandırılabilecek bu insanlar, doğada meydana gelen olayları merak ediyor ve sorguluyorlar. Kitapta jeoloji ve paleontolojinin Çekiç’i, botanik ve zoolojinin Mercek’i, doğa bilimcilerin Yelkovankuşları ile tarihte bir bilimsel yolculuğu okuyoruz. Kitap Mehmet Sakınç ve Orhan Küçüker imzasını taşıyor.

Mavi Karga

Türkan Elçi

Doğan Kitap

Diyarbakır Barosu’na bağlı serbest avukatlık yapan Türkan Elçi ‘Mavi Karga’ isimli bir kitap yazdı.Kitapta bir karga prangalar içinde ölmeye yatırılmış bir kadına hikâyeler anlatıyor: Ulu ceviz ağacının altında, Kargabaş’ın Kutsal Mezbele’sinde leşle beslenip yeryüzünü bir örnek ötüşleriyle dolduran ve Dişikargabaş’ın tüylerinin yıldızlardan bile parlak olması için mutsuz gözyaşları döken kargalar; günün birinde sevmek, âşık olmak, hep bir ağızdan şarkı söylemek, baldan tatlı dutları yemek, kanatlarıyla gökyüzüne resimler çizmek istediklerinde Kargabaş’ın kara saltanatını yıkıyorlar.

Pandora’nın Kutusu

Mitolojik Bir Simgenin Değişen Veçheleri

Kırmızı Kedi Yayınları

Pandora’nın gerçekten bir kutusu var mıydı? Kapağın açılması iyiliklerin mi yoksa kötülüklerin mi dışarı çıkmasına sebep oldu? Havva ile Pandora arasındaki bağlantı neydi? Rotterdamlı Erasmus’un bütün bu hikâyedeki yanlış anlaşılmaya nasıl bir katkısı oldu? Zaman içinde Pandora’nın algılanışı ve anlatıları nasıl değişti? Goethe eserlerinde Pandora’yı nasıl ele aldı?

Dora ve Erwin Panofsky, ‘Pandora’nın Kutusu Mitolojik bir Simgenin Değişen Veçheleri’ kitabında; Rönesans sanatçılarının gravürlerinden Paul Klee’nin resimlerine çok sayıda tasviri geniş bir çerçevede değerlendirerek ilginç sonuçlara ulaşıyorlar.

ÇOCUK KİTAPLARI

Öncü Doktor Hipokrat

Luca Novelli

Can Çocuk

Hipokrat yaşadığı Antik Yunan’da herkes tarafından, “bilgeliği seven” anlamına gelen “filozof” olarak kabul edilmiştir. Birçok hastalık üzerine çalışmış, tedaviler ve ilaçlar geliştirmiş, fakat her şeyin ötesinde tıbbı, batıl inanışlar ve büyülerden uzaklaştırıp bilime ve dünyanın bütün doktorlarının parçası olduğu bir mesleğe dönüştürmüştür. Bu kitapta Hipokrat, çocukluğunu, yolculuklarını ve gerçek ile efsane arasında gidip gelen yaşamını bizzat kendi ağzından anlatıyor. Kitabın sonundaki "Minik Sözlük" ise metinde karşılaşılan kavramların anlaşılmasına yardımcı olacak.

KUANTUM FİZİĞİ KİTABIM

Sheddad Kaid, Salah Ferrón

Domingo Yayınevi

Etrafımızdaki her şey; ağaçlar, kayalar, ışık ve hatta insanlar çok ama çok küçük parçacıklardan oluşuyor. Madde ve enerjiden oluşan bu mikroskobik evreni gerçekten garip ve şaşırtıcı yasalar yönetiyor. Kuantum Fiziği Kitabım, evrende olup biteni rahatça anlamanız ve anladıkça hayrete kapılmanız için tasarlandı. Newton’dan Marie Curie’ye –ve hatta Schrödinger’in kedisine–, bilimi değiştirmiş pek çok karakterin sahne alacağı bu kitap sizi atomlarla, olasılık dalgalarıyla, periyodik tabloyla, antimadde ve radyoaktiviteyle tanıştıracak, tüm bunları zorlu ders konuları olmaktan çıkaracak.

ARKADAŞIM SİU                                                                            

Mustafa Hakkı Kurt

Epsilon Yayınları

Eren’in hayatında üç şeyin yeri çok büyük: Buz gibi bir gazoz, en yakın arkadaşları ve karşı koyamadığı araştırma dürtüsü. Dostları Uğur ve Eda her ne kadar aralarına yeni katılan Siu adlı gizemli arkadaşı kabullenemese de paylaşmanın birleştirici gücüne karşı koyamazlar. Bir yaz günü kasabalarının yakınındaki ören yerinde beliren Hattuşi adındaki esrarengiz yabancıyla karşılaşan Eren ve arkadaşları tarihler ve medeniyetler arasında mekik dokuyan bir maceranın içine atılırlar. Tüm yanıtların anahtarıysa tek bir kişide, gizemli Siu’dadır. Tarih, macera ve arkadaşlığın iç içe geçtiği Arkadaş’ım Siu kitabı Epsilon Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi