Yaşar Seyman
AY IȘIĞI SONATI
Beethoven’in, ‘Ay Işığı Sonatı’ dinleyenin ruhunu ay ışığının mistik, gizemli pırıltısı ile aydınlattığı muhteşem bir bestesidir.
Ay Işığı Sonatı’nı, romantik izlenimci büyük bestecinin, ayın doğuşunu, batışını, muhtemelen büyük bir aşk eşliğinde izleyip bestelediğini sananlar için, bestenin nasıl yazıldığı öyküsü bir şehir efsanesi olarak anlatılır.
“Bir gün Beethoven, bir arkadaşı ile birlikte Viyana sokaklarında dolaşmaktadır. Tam bu sırada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. Apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve büyüleyici ses oradan gelmektedir.
Arkadaşına, bestesinin muhteşem bir duygusallıkla çalındığını ve çalanı muhakkak görmesi gerektiğini söyler. İkisi birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. Kapıyı açan kadın, Beethoven’i hemen tanır ve şaşkınlık içinde kalır. Beethoven, piyano sesine geldiğini ve muhakkak çalan kişiyi görmeyi istediğini söyler.
Kadın, büyük besteciyi evlerinde görmekten mutlu, hâlâ şaşkın, heyecanla piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan büyük bir mutluluk duyacağını belirterek onları içeri alır.
Beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. Annesi Beethoven’in geldiğini söyler ve kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar ama tavırlarında bir gariplik vardır; genç kız kördür.
Beethoven bunu fark edince, bestesini bu kadar duygulu çalan genç kıza karşı duyduğu duyarlılıkla “Lütfen benden bir şey isteyin” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. Ama genç kızın yanıtı maddiyattan çok uzaktır. Zarif, duygulu, utangaç bir sesle dileğini fısıldar:
“Ben hiç ay ışığı görmedim, bana ay ışığını anlatır mısınız?”
Kulakları işitmemesine karşın, içinde esen duygu fırtınalarıyla bestelerini yapan Beethoven için bu özel dilek onun ruhunu konuşturmaya yeter. Piyanonun başına geçer ve ay ışığını hiç tanımadan özleyen genç kıza, ay ışığını anlatmak üzere parmakları tuşlarda dolaşmaya başlar.”
O anda bestelenen, hepimizin iç çekerek dinlediği meşhur Ay Işığı Sonatı öyküsü bir şehir efsanesi olarak anlatılsa da ilham vericidir…
Bu öyküyü bir dosttan dinledikten sonra farklı duygularla Ay Işığı Sonatı’nı dinlemeye başladım. Sizler de bundan sonra belki daha farklı bir duyguyla dinlersiniz…
Zira içinde sadece Beethoven’in değil, ismi meçhul o genç kızın da büyük besteciyle paylaştığı duyguları olduğunu bilmek sizi dinlerken bambaşka yolculuklara çıkaracak, geleceğe dönük düşlerinizi besleyecek, dayanışma isteği uyandıracaktır…
Ay Işığı Sonatı eşliğinde yazıyorum…
Ülkeme bakıyorum da her şey o kadar geriye gitmiş, o kadar hırpalanmış öyle paramparça olmuş ki anlatamam.
“Canım ülkem hangi kin, hangi hoyrat öfke seni böyle hırpaladı, kutuplaştırdı, ayrıştırdı, savurdu” diyesim geliyor.
Her yer yıkılıp dökülmüş, her kurum kurumsal bilincini yitirmiş, insanlar sanatla soluklanmaktan uzaklaşmış… Kısacası; her şey yeniden onarıma büyük gereksinim duyuyor.
Ay Işığı Sonatı ardındaki o muhteşem öyküdeki gibi sevgiyle kapıların ziline dokunma cesareti göstermeli. Açılan kapıdan sevgiyle içeri girip içeriden sokağa taşan dışlanan, şiddete uğrayan kadınların buğulu seslerine kulak vermeliyiz.
Kadınlarımızın seslerini duymalı, anlamaya özen göstermeli, umutsuz annelerin seslerine çare olmalıyız.
DAHA GÜZEL BİR DÜNYA OLASIDIR…
Cesaretle attığımız adımın getirdiklerine sıcacık yaklaşmalı önce sorunu dinlemeli sonra da sorunu çözmek için uğraş vermeli. Destek olmak, dayanışma göstermek için sorduğumuz sorunun yanıtı, önce bizi şaşırtabilir ama o şaşkınlıktan hızla çıkıp yol göstererek mutlu edeceğimiz insan sayısını artırabiliriz.
İçtenlikle ‘Size nasıl yardımcı olabilirim’ sorumuza hiç de beklemediğimiz yanıt da alabilir; o isteğe el uzatmak, yeniden yaşatmak, yeniden aydınlatmak, sihirli sözcük sevgiyle dokunmak, yıkıntıları yeniden onarmak ve istek sahiplerini elimizden geldiğince mutlu etmek için çaba gösterebiliriz.
Artun Ünsal bir söyleşide gazeteci dostu Cüneyt Koryürek’in yaşam ilkesini açıklıyor… “Bilgini, sevgini, varsa paranı paylaş. Ben de param çok olmadığı için bilgimi ve sevgimi paylaşıyorum” diyor.
Bizler de paylaşmayı ve dayanışmayı önceliğimiz yapmalıyız.
Daha güzel bir dünya olasıdır.
Unutmayalım…
Gelecek güzeldir!