ACI REÇETE KAPIDA

Son on günde Gaziantep ve Mersin’de iş insanları ile bir araya geldik. Hatta bu satırları Mersin’den yazıyorum. Deniz manzarası, hafiften esen rüzgar ve kahvem de bu yazımda bana eşlik ediyorlar.

İnfo Yatırım olarak yer aldığımız etkinliklerde Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, Prof. Dr. Emre Alkin, Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, İnfo Yatırım Araştırma Uzmanı Yunus Şahin ve ben, İnfo Yatırım Kurumsal İletişim Direktörü Mine Uzun’un moderatörlüğünde dünya ve Türkiye ekonomisinin görünümü ve önümüzdeki döneme ilişkin beklentileri masaya yatırdık.

Gaziantep’te Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliği’nin ev sahipliğinde, Gaziantep Sanayi Odası ve Gaziantep Ticaret Odası üyeleri ile bir araya geldik.

Sonrasında ise Mersin’de Mersin Sanayi ve Ticaret Odası’nın ev sahipliğinde bireysel ve kurumsal yatırımcılar ile bir araya geldik, sohbet ettik, dertleştik.

Bu arada Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’e ve Başkan Yardımcısı Erdem Güzelbey’e ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’e verdikleri destek için çok teşekkürler.

Sadece destek vermediler, gelip dinlediler, notlar aldılar, kendi şehirlerine katkı verecek başlıkları not ettiler. Yerel yönetimler ve STK’lar bu tip etkinliklerin organizasyonunda çok önemli role sahipler.

Gaziantep ve Mersin’den edindiğim birkaç gözlemimi paylaşayım.

Genel olarak sanayicilerin ve özellikle ihracatçıların işlerinden memnun oldukları söylenebilir. Ancak belli sektörlerde yavaş yavaş tedirginlik kendini hissettirmeye başlamış. İç talepte belirgin düşüş olduğu söyleniyor. Bu çok da şaşılacak bir durum değil aslında. Her geçen gün insanların satın alma gücü düşüyor.

Geçen yıl bugünlerde 7,5 TL seviyesinde olan benzinin litre fiyatı tam bir yıl sonra 30 TL kapısına dayanmış durumda.

Diğer taraftan özellikle AB üyesi ülkelerden gelen talepte de hatırı sayılır bir yavaşlama kendini göstermeye başlamış. Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte bu köşede de birkaç kez değindiğim dünya ekonomisindeki büyümenin aşağı geleceği beklentisi kendini göstermeye başlamış.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım bu tablonun şimdilik belli sektörlerde olduğunun altını çizmek isterim.

İç ve dış talepte yaşanmaya başlanan bu yavaşlamanın daha da derinleşmesi, enflasyonu göz ardı ederek büyümeyi öncelediğimiz politika için de büyük sorun.

Diğer taraftan insanların çoğu işlerin bu kadar kötüye gitmesine neden engel olunmadığını soruyorlar. Herkes kaybolan öngörülebilirlikten şikâyetçi. Ticaret ile uğraşan insanlar bile sattığı malı yerine koyamamaktan şikâyetçi.

Herkes birbirine bundan sonra ne olacak diye soruyor? Ne alalım, bu enflasyondan nasıl korunacağız diye soruyor.

Ve işin acı tarafı bu sorunların cevaplarını kimse de veremiyor.

Kasım 2022 için bir erken seçimden söz ediliyor. Olur olmaz, bilemem. Ama Türkiye seçim havasına girmeye başladı bile.

Hep söyledim bir kez daha yineleyeyim. Ekonomik açıdan temel sorun “enflasyon”. Bu sorunun kalıcı olarak çözülmesi lazım. Ama bir şey yapmadan kendi kendine düşmesini bekleyerek düşen bir enflasyon türü henüz görülmedi. Bir şeyler yapılmazsa Türkiye koşar adım hiperenflasyona gidiyor.

Sorunu çözmek için de bir acı reçete şart. Belki de çok acı bir reçete.

Seçime bu kadar yaklaşılmışken böyle bir politika değişikliğini beklemek de Türkiye’de gerçekçi değil.

Seçime kadar ne olacağını bilmem. Ama bildiğim tek şey; seçim sandığında kazanan kim çıkarsa çıksın.

Hepimizi kapıda bekleyen bir acı reçete olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi