Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

14 yıldır aynı sahneyi paylaşan Bülent Emin Yarar ve Yetkin Dikinciler ‘Kayıp Kamyon’ filmiyle beyaz perdede bir arada!

Yapımı Sinehane imzası taşıyan, yönetmen koltuğunda Ekrem Arslan’ın oturduğu ‘Kayıp Kamyon’ filminin kadrosunda Bülent Emin Yarar, Yetkin Dikinciler, Ülkü Hilal Çiftçi, Engin Hepileri, Gözde Çığacı yer alıyor. Dede-torunu merkeze alan hikâyede Bülent Emin Yarar, Ülkü Hilal Çiftçi ve Yetkin Dikinciler’in yol hikâyesi sizi de içine alıyor. Genç oyuncu Ülkü Hilal Çiftçi ışığıyla göz dolduruyor ve tabii ki Bülent Emin Yarar ve Yetkin Dikinciler’e bir kez daha hayran oluyorsunuz. Ailece izleyebileceğiniz ‘Kayıp Kamyon’ filmi vizyonda. Filmi, Bülent Emin Yarar ve Yetkin Dikinciler ile konuştum.

whatsapp-image-2024-10-19-at-13-04-51.jpeg

BÜLENT EMİN YARAR: BEN BU FİLMDE OYNAMAM, BU VİZYON FİLMİ YA DA BUNUNLA OYNAMAM GİBİ DURUMUM YOK

Filmi kabul etme sebepleriniz neydi?

Şimdiye kadar vizyon filmi çok yapmadım, belki de bu ‘Karışık Kaset’ filminden sonra ikincisi oluyor. ‘Kayıp Kamyon’un senaryosunu okuduktan sonra iyi şeyler hissettim. Filmi çektikten sonra da vizyon filmi gibi çekilmedi diye düşündüm. Filmi izlemedim bu akşam galada izleyeceğim bakalım ne oldu, ne yaptık? Senaryoyu okuduğumda çok sıcak buldum. Bir de naif bir hikâye vardı, her tarafımız şiddet içinde ve gündem çok ağır o yüzden biraz da oradan sıyırmamıza yardımcı olacak bir senaryo mu acaba diye geçirdim kafamdan. Yetkin (Dikinciler) ile beyazperdede böyle bir anımız olsun istedim, Yetkin’i duyunca zaten hemen kabul ettim.

“Profesyonel’de çok acayip bir şey tutturduk”

Yetkin Dikiciler ile neredeyse 14 yıldır ‘Profesyonel’ tiyatro oyununda karşılıklı oynuyorsunuz. Beyazperdede ilk kez mi birlikte oynuyorsunuz?

Aynı filmde oynadık ama sahnelerimiz yoktu. Evet, ilk defa karşılıklı oynuyoruz. Dediğiniz gibi ‘Profesyonel’de çok acayip bir şey tutturduk; neredeyse 14 yıl oldu hala oyunumuzu oynamaya devam ediyoruz. Bizim için çok güzel bir anı oldu, yine eğlenerek birlikte oynadık.

whatsapp-image-2024-10-18-at-19-26-43.jpeg

“Yetkin çok bambaşka, içi çok güzel bir insandır”

Birlikte oynamanın avantajı nedir ve nasıl bir partnersiniz?

O alışkanlık güzel bir şey, sonra kapris ya da bir şey bile yapsan biz birbirimizi iyi tanıyoruz. Yetkin çok bambaşka, içi çok güzel bir insandır. O yüzden hiçbir şekilde rahatsız olmadık, rahatsızlık yaratmadık birbirimize de. Yetkin çok dürüst ve samimi biri. Çok rahat ediyoruz birlikte. Dolayısıyla çok rahat bir çekim süreci geçirdik. Eğlendik de… O da çok eğlendi. Eğlendiğini gözlerinden görüyorum. Sonuçta artık seyirci belirleyecek, biz yemeği pişirdik şimdi sunumda. Belki işte Profesyonel gibi onun verdiği bir uğurla, belki çok izlenir filmimiz ve güzel bir şey olabilir.

“Seviyorum bu rolleri”

Dedeyi oynamak nasıldı?

Daha önce de bir televizyon dizisi vardı, orada da bir dedeyi oynamıştım. Ben seviyorum yaşlı oynamayı, yani yaşımın üstündeki yaşlılıktan bahsediyorum. Artık yaşlandık da zaten. Bu konservatuvardan beri böyle, gençken de yaşımın üstündeki hatta yaşlı karakterleri tiyatroda oynamıştım. Netflix’e Soner Caner’in ‘Gönül’ projesini çekmiştik, Soner bana başka bir rol ile gelmişti ama ben orada da özellikle yaşlı adamı oynamak istemiştim. Seviyorum bu rolleri.

Neden peki? Hani biraz kendinizi zorlamayı mı seviyorsunuz?

Bu, baba rolü, bu yaştaki kişi olur ya da iş insanını oynayabilirim. ‘Çayhane’ diye bir oyun vardı, o zaman herhalde 50'li yaşlardaydım. O da müthiş bir oyundu orada da bir çocuk çıktı benim içimden. Kimse beni tanımıyordu, beni tanıyan insanlar bile tanımıyordu. Gerçi peruk falan da takıyordum. Tiyatroda başka başka şeyler olabiliyorsun. Seviyorum farklı rollerde olmayı, kendimi zorlamayı, tabii planlamıyorum bütün bunları. O kendiliğinden oluyor.

whatsapp-image-2024-10-19-at-13-04-50.jpeg

“Duyguları inip çıkan bir dede”

Bu dedeyi neden sevdiniz ve oynarken ne hissettiniz?

Duyguları inip çıkan bir dede. Bana iyi geliyor o. Gülerken ağlayabilmek, ağlarken başka yere kaymak. Kaprisli olmak, zaman zaman sert olmak. Renkli bir dede ve bu durumu bana cazip geldi.

Konuyu sevdiniz ama karaktere baktığınızda nasıl bir analiz yapıp da kabul ediyorsunuz o rolü?

Birincisi dede olması. Duygularını, onu merak ediyorum aslında. Renkleri var, senaryoya yansımayan renkler. O da kendiliğinden boyut kazanıyor gibi hissediyorum. Filmdeki dede profilini çok sevdim aslında.

“Çok güzel, başka bir ışığı var”

Torununuzu oynayan Ülkü Hilal Çiftçi ile de uyumunuz çok güzel olmuş.

Çok güzel bir ışığı, başka bir ışığı var. Acayip bir hafızası var, başka şekilde yaşıyor. Böyle uzaktan hayran hayran baktık ona. Çok da yakışıyor role, ekrana. Zaten güzel sanatlarda okuyormuş, ben bilmiyordum zaten meslektaş olmuşuz. Sete geldiğinde neyle karşılaşacağını, hangi mekânda çekileceğini bilmiyorsun. Sadece Yetkin’i biliyorum rol arkadaşı olarak, yönetmen ile yeni tanışıyoruz. Hepsi bir tanışma, bir yolculuk aslında. Bütün bu yolculuğun güzelliği, sürprizleridir. Bir sarı levha gördüğünüzde saparsınız, iyi ki buraya girmişiz deriz. O duygu gibi, yeni yeni şeyler öğreniyoruz.

“Tiyatro, o benim en iyi arkadaşımmış, bırakamam”

Güzel yolculuklar ve anılar kalıyor geriye…

Bundan çok yıllar önce, öğrencilik yıllarımda Rahmetli Erdal Tosun bir video filminde oynama işi ayarladı bana, ‘Oğlum parasızsın git oyna’ dedi. Sevtap Parman başrolde, Yalçın Dümer var kadroda ve ben de onların arkadaşı rolündeyim. O kadar iyi geldi ki bana o proje, parasını boş ver, oradaki dünya. Yeşilçam’da bir filmde böylece rol almış oldum ve Erdal Tosun sayesinde anım oldu. Ben her yere girmeyi seviyorum aslında öyle önyargılarım yok. Ben bu filmde oynamam, bu vizyon filmi ya da bununla oynamam gibi durumum yok.

Bir tat gelirse, güzel bir rüzgar eserse yapıyorum. Ama ana akıma ara verdim çünkü kendi hayatımdan taviz verdiğimi düşündüm. Ana akımda olunca bir şey yapamıyorsun, tiyayro yapamıyorsun. Tiyatro, o benim en iyi arkadaşımmış, bırakamam.

“Kızım Ada da filmde oynadı”

Filmde güzel bir sürpriz var kızınız da oynuyor?

Ekipten arkadaşımız Çiğdem kızımı, Ada’yı tanıyormuş. ‘Ada’yı da filmde oynatsak’ dedi, ‘Bana niye soruyorsunuz kızıma sorun’ dedim. Kızım Ada da filmde oynadı. Onun da ilk tecrübesi oldu, ikimiz için de anlamlı oldu.

Eşiniz de çok iyi oyuncu, ben de hayranıyım. Bennu Hanım ile birlikte oynadınız mı?

Kaç Para Kaç ve Süper Baba’da oynadık. O şehir tiyatrolarında, ben devlet tiyatrosunda olduğum için zaten sahnede oynayamadık.

“Bennu dolu dolu oynayan, dolu dolu yaşayan biri”

Eşinizin oyunculuğuna dair neler söylersiniz, izler misiniz?

Çok iyi oyunculardan biri kendisi de… Valla o da dolu dolu oynayan, dolu dolu yaşayan bir insan. Dizilerde, sinemada, tiyatroda o doluluk her yere yansıyor. En son oyununu izledim, çok güzel şarkı da söylemiş, onu izlemek çok iyi geldi bana. Bir şey gördüğümüzde, böyle puslu bir şeyse onu da hissettiririz birbirimize. Onu kaplamayız, ört bas etmeyiz.

Aslında aynı meslekten olmak, belki aynı duruşta ve kafada olmak çok besleyen ve ilişkinin de devamını sağlayan bir şey diye düşünüyorum.

Normalde dezavantaj gibi derler ama öyle değil. Aksine daha anlayışın hâkim olduğu bir durum. Provadan geldiğinde nasıl yorgun olduğunu biliyorsun, o provadaysa senin bir işin yoksa sen evi kolaçan ediyorsun. Dolayısıyla birlikte aynı hayatı biliyoruz. Hem mesleki anlamda hem de hayat arkadaşlığı anlamında her şeyi konuşuruz, paylaşırız.

“Hayata kısa bir mola vermek için filmimize gitsinler”

‘Kayıp Kamyon’ filmi vizyonda, bu filmi neden izlesinler?

Şiddet, şiddet, şiddet… Patlayan bombalar, silahlar… Bunları görmezden gelelim anlamında söylemiyorum yanlış anlaşılmasın ama en azından bir nefes almak istiyorlarsa, hayata kısa bir mola vermek için filmimize gitsinler diyebilirim.

arabada-1.jpg

YETKİN DİKİNCİLER: OYNADIĞIM KARAKTERLERİ DIŞARIDA ARAMIYORUM, KENDİMİ İÇİNDE BULACAĞIM ŞEYLER ARIYORUM

Filmi kabul etme sebeplerin ne oldu?

Çok güzel geldi bana. Ayrıca Bülent (Emin Yarar) ile aynı oyunda, aynı sahnede yaklaşık 14 yıldır karşılıklı oynuyoruz. Bunca yıl sonra uzun metrajda bizi buluşturmaları bana bir kimya hissiyatı yarattı. Filmi bu gece izleyeceğim ama ben çektiğimiz filmden çok mutluyum.

Bülent Bey ile daha önce birlikte bir filmde yer almışsınız ama karşılıklı sahneleriniz olmamış.

Böyle teğet geçtiğimiz yerler oldu ama şimdi dört başı mamur bir uzun metrajımız oldu. Bu beni çok mutlu ediyor, bütün seyirciler, meslektaşlarım bir yana Bülent benim de yıllardır sahnede bile hayran olduğum bir adam. Onunla şimdi iki farklı karakteri oynuyor olmak çok heyecan vericiydi. Biz yine her işi yaptığımız gibi samimi olmaya, elimizden gelenin en iyisini yapmaya, yalansız olmaya çalıştık. Öncelikle ilk teşekkürümü yönetmenimiz Ekrem Arslan’a etmek isterim, demek ki bu kimyayı istemiş. Bizim bu senaryoyu okuyup kabul etmemizdeki en önemli etmenlerden biriydi bu zaten. Bülent dedi ki; “Tamam ya burada bir şey var”... O hissiyatıyla balıklama atladık.

“Hayatı anlama ve anlatma iddiasında olan bir iş yapıyoruz”

Bülent Emin Yarar ile birlikte oynamak güzel ama senaryoda ne sizi ikna etti ve içinde olmalıyım hikâyesi nasıl gelişti?

Çeşitli vesilelerle yıllardır seninle sohbetler ederiz, beni de tanıyorsun. Ben hayatı seven bir adamım, bunu da öyle baloncuk olarak havaya yollamıyorum. İşimi çok seviyorum, işim için çok disiplinliyimdir, emekçisiyim. Ama aynı zamanda da kutsallaştırmalara karşıyım. Yani hiçbir şeyin kutsalını çok sevmiyorum. Biraz bana böyle kaplama geliyor, hatta zorlama, hatta sonra prangaya dönüşüyor o kutsallar. Hayatımızda da öyle. Şimdi bu oyunculukla ilgili meselede de işim benim için kutsal mı, oyunculuk kutsal mı? Değil ama çok değerli. Neden? Hayatı anlama ve anlatma iddiasında olan bir iş yapıyoruz. Ben oynayacağım her karakterle bir insana yaklaşmaya sonra da bütün insanlara o karakter aracılığıyla ulaşmaya çalışıyorum. Bu da hayatta kalarak olur. Sadece Survivor gibi yaşamaktan bahsetmiyorum. Bu hayatın içinde kalarak olur. Hayatın içinde kalmayı bu kadar ödev verdiği için bu meslek çok değerli geliyor bana. Sen diyor, devam et, boş ver artistlik taraflarını, etiketleri, başlıkları, işte sana söylenenleri, pohpohlamaları. Hayatın içinde kal. Bu hayatta da yapılacak en iyi şey yaşamak. Ama ağız tadıyla yaşamak, ama isyansa isyan, bir şeyleri onaylamaksa onaylamak ama kendimiz kalarak. Bu iş bize hep kendimiz kalmayı öğütlüyor. Hayatta oynayan biri meslek olarak oyuncu değildir ama en basit deyimiyle biraz kaypaktır, biraz böyle yılansa hareketler yapar, oradan oraya savrulur. Biz rollerden rollere savrularak hayatta belli bir yerde durmaya çalışıyoruz. Belki de insanların aradığı duruş bu olsa gerek, bütün oyuncuları, bu işi sevgiyle, samimiyetle yapanları merkeze koyuyor. Koyduğu merkez de hayatın merkezi zaten, bu anlamda çok değerli. Ben de ‘Kayıp Kamyon'da hayatın içinden geçen bir hikâye anlatma iddiasını çok sevdim; her şeyiyle, bir türe, tarza, aidiyet. Seyirci böyle istiyor ona göre bir film yapalım değil de var meselelerimiz, var gönül yaralarımız, var dertlerimiz ‘Hadi dertleşelim’ amacı olduğu için Kayıp Kamyon filminde yer aldım.

“Kendini içinde bulmak çok önemli”

Çok hayatın içinden ve sıcak bir hikâye ve samimi bir hikâye olması gerçekten önemli. Kendini içinde bulmaları herhalde burada çok önemli bir ölçüt dediğin gibi.

Sen deneyiminle ne güzel söyledin; Kendini içinde bulmak çok önemli bir üst başlık. Ben de oynadığım karakterleri dışarıda aramıyorum, kendimi içinde bulacağım şeyler arıyorum. Aslında o karakter için bir şey yaratırken kendimi keşif yolculuğuna çıkıyorum. Bu yolculukta da bana çok ipuçları verdi bu hikâye. Fehmi için bir şeyler ararken kendimdeki Fehmileri, Fehmi duygularını yaşamaya çalıştım. Ve onu da seyirciyi hissettirmeye çalıştım.

“Fehmi ezberletilen her şeyin onda travmaya dönüştüğünün farkında”

Fehmi çok tatlı bir karakter, sana göre nasıl bir karakter? Bir mutluluk arayışında ve çok pozitif bakıyor hayata. Fehmi'ye dair neler söylersin?

Her Fehmi kendini anlatsın ama bu Fehmi ezberletilen her şeyin onda travmaya dönüştüğünün farkında. Yani zannettikleri hep çöpe atılmış, vehmettikleri hayal kırıklığıyla sonuçlanmış. Diyor ki; hani derler ya anda kal diye şimdi bütün yaşam koçları işte NLP'ciler, yogacılar, pilatesçiler v.s bütün eşlikçiler diyor ki; anda kal! Fehmi tam bu işte. O duygu geldiyse ona, onu yaşamak isteyen bir adam. Bu çok önemli bir ipucu, her şeye bir saygı duyalım ama bir şeye daha ihtiyacın var diyor sana hayat; Özsaygı… Önce kendini keşfet, kendinle mutlu ol ki seninle beraber herkes de mutlu olsun.

“Temiz kalpler durağında safi niyetle bekliyor”

Fehmi'nin hikâyesinde saf bir duygusal arayışı var. Aşk arayışında hayal kırıklığı yaşıyor, kandırılıyor. Ama yine de küsmüyor ve devam ediyor.

Aslında temiz kalpler durağında safi niyetle bekliyor adam. Hayat ona zorluklar çıkarsa da o içinden geleni ıskalamıyor; “Yine böyle hissettim abi, ne yapayım?” diyor. Bazen kendini inandırmak karşımızdakini de inandırabilir. Bazen aşkı bu da başlatabilir, bu çok değerli bir şey. Bilmiyorum kişisel deneyimlerinde insanlar neler düşünüyor ama bazen hiçbir zaman bir kişinin sizi sevdiği gibi öylesine sevilmemişsinizdir. Öylesine sevilmek de karşınızdakini sevmeye yönlendirir sizi, osunu seversiniz bu sefer. O sizi sevmesini sevmeye başlarsınız, bu da yok sayılmayacak bir duygu gibi geliyor bana.

untitled-1-220-2-1.jpg

“Ülkü’den coşkuyla bahsedebilirim, o doğru yürüyecek bir insan”

Filmde oynayan genç oyuncu Ülkü’ye dair neler söylersin. Genelde üçlü sahneleriniz var ve birlikte oynuyorsunuz.

Ülkü’den coşkuyla bahsedebilirim, büyük bir şefkatle, sevinçle, sevgiyle bahsedebilirim. Bir kere oyunculuk olarak burada ve harika bir oyuncu. Hani örnek aldığımız insanlar var mı diye ararız, bazıları sorarlar sizden yaşça büyük idolleriniz var mı diye? Hayır, yaşça büyük olmasına gerek yok ben mesela Ülkü ve Ülküleri örnek alırım. Neden? Çünkü gerçekten çok farkında, ne yaptığının çok farkında, insan olarak da hayatın çok farkında. Çok yolu var ama o doğru yürüyecek bir insan, bunu canı gönülden hissediyorum. Onunla çalışmak da büyük keyif verdi, ondan da çok öğrendik.

“Bülent Emin Yarar bir kere sadece sahnede değil hayatta da ışığı olan bir insan”

Bülent Emin Yarar’dan bahsettik ama o da senden farklı bir kuşak. Kendisini nasıl anlatırsın, tarif edersin?

Mimar Sinan’a girerken sınav parçama bile baktı. O mezun oldu gitti, ben sonra onu Diyarbakır’da tekrar yakaladım, tekrar İstanbul'a döndü ve yine yakaladım. Müfettiş’te birlikte oynadık. Sonra bazı yerlerde denk geldik. Bülent Emin Yarar bir kere sadece sahnede değil hayatta da ışığı olan bir insan. Bir kere kendi tarif ettiği gibi o şey bizim Müşfik Kenter Hoca’nın da kullandığı cümlelerden biridir; “Samimi olun, içten olun” diye. Bülent de bunu yalansızlık olarak hep anlatır. Bülent yalansız bir adam. Bu kadar yalan hayatın, yalan dünyanın içinde de Bülent'e çok ihtiyacımız var. Oyuncu olmasak da Bülent'i severiz. Seyirci olsak da hayran oluruz. İnsan olarak da onunla bir şeyler paylaşmak isteriz. Bülent'i böyle tarif edebilirim.

“Sinemaya layık olmaya çalışan bir film”

Mutlu sonlar güzeldir, buna da çok ihtiyacımız var. Filmde de mutlu son olmasına çok mutlu oldum. Bu filmi neden izlesinler noktası biraz garip bir soru ama sizi takip edenler anlamında belki bir iki cümle kuralım istiyorum.

Seyirci canı istiyorsa geliyor, istemiyorsa gelmiyor. Bazen ıskalıyor görmedim, farkında değilim televizyona gelsin beklerim diyor ya da internetten izlerim diyor. Bir kere sinemada film izlemek için gelsinler. Bunun tadı hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Evinden çıkıp şöyle bir koltuğuna oturup da o kocaman perdede bizim kocaman kocaman anlatmaya çalıştığımız hikâyeyi layığınca görebilmek için gelsinler. Neden bu filme gelsinler? Bu sinemaya layık olmaya çalışan bir film. Bu yaşadığımız her şeye eşlik etmeye, kuşak çatışmalarına, içinden geçtiğimiz travmalara, onları iyileştirme çabamıza bir arayış. Hikâyesinde dayanışmanın değerine ve bağ kurmanın, bağlanmanın ne kadar büyük bir ihtiyacımız olduğuna değinen bir film. Herkesin ihtiyacı olan duygular var. Bunu da sinema salonunda gelsinler izlesinler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi