Oğuz Pancar
Semiramis
Gerçekten yaşamış bir hükümdarla ilgili söylenceler yaratılması görülmemiş şey değilse de, ebeveynlerinin tanrılara dayandırılması, doğumunda terk edilerek hayvanlar tarafından büyütülmesi gibi motifler yalnızca Herakles, Perseus ya da Romulus-Remus gibi en büyük ulusal kahramanlar için kullanılan söylence ögeleridir
Geçen haftaki yazıda Bruegel’in “Babil Kulesi” resminden söz etmiştik. Babil’e kadar gelmişken, onun yüzyıllar sonra bile hatırlanan kraliçesi Semiramis’i anlatmadan ayrılmayalım.
Aslında Semiramis’i betimleyen bir resmi daha önce de gördünüz. Amerikan film şirketi Columbia Pictures’ın logosunda görülen, elinde bilgelik ve aklı simgeleyen bir meşale taşıyan kadın, Semiramis’ten esinlenme(1).
Eski Dünya’da kadın hükümdarlar hiç görülmemiş değil; Yemen kraliçeleri, yani melikeler; Mısır’ın kadın firavunları, Hatşepsut, Nefertiti, Sobekneferu, Twosret ve en son Kleopatra; hepsi yaşadıkları dönemde iz bırakmış önemli kadın hükümdarlar ancak Mezopotamya bunlardan biraz farklı. Asur pantheonunda(2) kadın tanrılar yani tanrıçalar eksik olmasa da kadın hükümdarlara hiç rastlanmaz, ta ki Semiramis’e kadar…
Yunanlı tarihçi Diodorus’un(3) aktardığı söylenceye göre, Semiramis, Aşkelon’un Balık-tanrıçası Derketo’yla(4) bir ölümlünün aşkından doğar. Sonradan pişman olan tanrıça bebeğini terk ederek babayı da öldürünce, kumrular çobanlardan çaldıkları yiyeceklerle çocuğu besler ve hayatta tutarlar. Biraz büyüdüğünde Kral’ın çobanları tarafından bulunarak baş çoban Simmas’a götürülen çocuğa “kumrulardan gelen” anlamını taşıyan Semiramis adı verilir(5).
"…daha sonra o evlilik çağına ulaştığında ve güzelliği tüm bölgeye yayıldığında Onnes isimli bir yetkili kraliyet sürülerini incelemek için kralın sarayından gönderilmişti. O kralın konsey üyeleri arasında en önde yer almaktaydı ve tüm Suriye üzerine yönetici olarak atanmıştı. Onnes, Simmas ile dururken bir anda Semiramis'i gördü ve onun güzelliğinden etkilendi, Semiramis ile yasal olarak evlenmesi için Simmas'a ricada bulundu. Onnes, Semiramis ile evlendi ve Hyapates ve Hydaspes isimli iki oğulları oldu. Semiramis, sahip olduğu diğer yetenekleri ve güzelliği ile kısa sürede kocasını kendisinin esiri yaptı hatta kocası onun onayı olmaksızın hiçbir şey yapmadığı için (elini attığı) her şeyden zenginlik kazanıyordu."(6)
Bu arada Semiramis’in benzeri görülmemiş güzelliğine kapılan Asur Kralı Ninus, Onnes’e kendisiyle evlenebilmesi için karısını boşaması koşuluyla en büyük kızını ve büyük bir servet önerir. Onnes dirense de Kral’ın eninde sonunda istediğini elde edeceğinin bilincinde, yaşamına son verir.
[Söylencenin başka sürümlerinde, Semiramis ve kocası Onnes, Kral Ninus’un Baktriya(7) üzerine yaptığı uzun bir sefere katılırlar. Semiramis, erkek kılığına girerek tüm savaşlara katılır ve cesaretiyle göz doldurur. Semiramis ve emrindeki askerler uzun bir kuşatmaya direnen bir Baktriya kentini kurnazlıkla ele geçirmeyi başarınca Ninus onu kendine eş olarak alır (zavallı Onnes yine kendini öldürmek zorunda kalır).]
Van
Kral Ninus ve Semiramis’in Ninyas adında bir oğulları olur. Asya üzerine çıktığı başka bir seferde yaralanan Ninus yaşama veda ettiğinde, henüz küçük yaştaki oğlunun yerine Semiramis geçer tahta. Hükümdarlığı süresince başta Medler olmak üzere pek çok kavim üzerine yürür ve egemenliğini kabul ettirir.
[Ermeni söylencelerindeki biçiminde; Semiramis(8), Ara adındaki Ermeni kralına gönlünü kaptırır ve ondan kendisiyle evlenmesini ister. “Yakışıklı Ara” adıyla tanınan kibirli kral bu teklifi geri çevirince ordusuyla Ermeni ülkesi üzerine sefere çıkar. İki ordu bir ovada karşı karşıya gelirler. Semiramis’in mutlaka canlı ele geçirilmesi yönündeki buyruğuna rağmen Kral Ara da savaş meydanında can verenler arasındadır. Acı haberi duyan Semiramis Ara’ya aşkını yüreğine gömer ve başkent Ninova’ya dönüş emri verir. Yolları üzerinde bugünkü Van’da konaklar Asur ordusu. Çevredeki bağ ve bahçeleri, Van Gölü’nü çok beğenen Kraliçe’nin dikkatini yeşillikler arasından göle doğru uzanan heybetli bir kaya parçası çeker. Ara’nın anısına bu kayalık üzerinde bir kale yaptırmaya karar verir kederli kraliçe. Kalenin yapımı kısa sürede bitirilir, eteğinde de “Şamrangerd” adını verdikleri bir şehir kurarlar. Bir süre daha burada kalan Semiramis sonunda ülkesine dönmeye karar verince kaleyi ve şehri “Vank” adındaki bir komutanına emanet ederek Ninova’ya doğru yola çıkar (9).]
Yaklaşık kırk yıl boyunca hüküm süren Semiramis, çevredeki bütün kavimlere boyun eğdirmeyi başarır. Gözden düşmüş Babil kentini yeniden canlandırır, Fırat’la Dicle arasındaki bölgede sayısız yeni kent kurduktan sonra yaşamının sonuna geldiğinde bir kumruya dönüşür ve uçarak göğe yükselir.
Semiramis, gerçek kimliği neredeyse söylencelerle sarıp sarmalanmış bir figür, uzun yıllar boyunca yalnızca mitolojik bir karakter olduğu sanılmış ancak biri Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi yakınındaki Kızkapanlı’da bulunan dört dikilitaş sayesinde artık Semiramis’in gerçekten yaşamış olduğunu biliyoruz.
Şammu-amat
Yunanlıların Semiramis adını verdikleri Şammu-amat gerçekte de bir kraliçe, Asur Kralı V. Şamsi Adad’ın eşidir ve M.Ö. 9. yüzyılda yaşamıştır. Kral ölünce o sırada henüz on üç yaşında olan oğlu III. Adad-nirari’nin yerine vekil olarak tahta geçer ve beş yıl boyunca ülkeyi yönetir.
Şammu-amat, yönetimde olduğu süre içinde erkek hükümdarlardan hiç de altta kalmadığını herkese kanıtlar; bulunan yazıtlardan, ordusuyla Fırat’ı geçerek Arpad Kralı’na karşı sefere çıktığını biliyoruz ki bir kadının ordunun başında savaşa katılması o güne dek hiç görülmüş şey değildir. Döneminde yeni kentler kurulur ve eskileri iyileştirilir. Babil kentinin dış surlarını yaptırdığını ve Babil’in ana kapılarından birinin onun adını taşıdığını da Herodotus’tan öğreniyoruz.
Babil’in Asma Bahçeleri
[Semiramis’le ilgili söylencelerin kimilerinde Babil’in ünlü asma bahçelerini onun yaptırdığı anlatılır; oysa ki kent kalıntılarında yapılan kazılarda, kentte bir dönem teraslı yapılar üzerine kurulmuş geniş bahçelerin var olduğuna ilişkin kesin bir kanıt bulunmuş değildir. Ancak bu türden bahçeleri betimleyen kabartmalar Babil’de değil de Ninova’daki kazılarda ortaya çıkarılmıştır. O dönem başkentin Ninova olduğunu düşünürsek, bu tür yapımı ve bakımı pahalı bir girişimin orada olması akla daha yakın görünüyor. Babil’de Ninova’daki bahçelerin daha alçakgönüllü bir kopyasının yapılmış olması da olası tabii. Diğer yandan M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış Babilli rahip Berossus, asma bahçelerin memleket özlemi çeken karısı Amyitis için II. Nebukadnezar tarafından yaptırıldığını öne sürer ki gerçekse bile buna göre bahçelerin M.Ö. 6. yüzyılda yapılmış olması gerek, yani Semiramis’ten üç yüzyıl sonra...]
Şammu-amat’ın oğlunun büyüyerek tahta çıkmasından sonra da yönetimdeki etkisini sürdürdüğünü tahmin etmek zor değil. Yaşamış bir hükümdar etrafında söylenceler yaratılması görülmemiş şey değilse de, ebeveynlerinin tanrılara dayandırılması, doğumunda terk edilerek hayvanlar tarafından büyütülmesi gibi motifler yalnızca Herakles, Perseus ya da Romulus-Remus gibi en büyük ulusal kahramanlar için kullanılan söylence ögeleri. Belli ki Şammu-amat yalnızca beş yıllık yönetimi sırasında değil sonrasında da halkının övgüsünü kazanacak işler başarmış ve etrafında yaratılan öykülerle adı günümüze kadar ulaşmış.
Yüzyıllar geçer, kişiliği ve yaptıklarıyla yaşadığı dönem ve sonrasında hayranlık uyandırmış, yalnızca Asur değil, Pers, Ermeni, Yunan hatta Roma söylencelerinde kendine yer bulmuş Semiramis’e bakış, Hristiyanlıkla birlikte değişmeye başlar. Büyük bir imparatorluğa yetkinlikle hükmedebilen bir kadın imgesine koyu ataerkil kadim Mezopotamya kültürü kadar bile tahammülü olmayan Kilise’nin etkisiyle, Semiramis şehvet düşkünü ve entrikacı bir figüre dönüşüverir. Kimi Hristiyan yazarlar Semiramis’in oğluyla ensest ilişki yaşadığını, dahası halkı için de anne-oğul evliliğini yasal hale getirdiğini öne sürerler. Dante, İlahi Komedya’sında Semiramis’i ikinci kata, “şehvetlerine yenik düşmüş zavallılar” arasına yerleştirir. Petrarch, “Aşkın Zaferi”nde onun adını, biri kardeşiyle diğeri babasıyla ilişki yaşayan Yunan mitoloji karakterleri Byblis ve Smyrna’yla birlikte anar.
Bulunan arkeolojik yazıtlar sayesinde, uzun yüzyıllar boyunca yalnızca bir söylence karakteri olduğu düşünülen Semiramis’in artık gerçekten yaşadığını ve adının Şammu-amat olduğunu biliyoruz. Yeni buluntuların bize bu olağanüstü kadını daha iyi tanıma şansı vermesini dileyelim.
Haftaya bu kez gerçekliği kuşkulu, başka bir kadın hükümdarla, Belkıs’la devam edelim…
- Semiramis döneminde, yazı, bilgelik ve akıl tanrısı Nabu’ya tapınç tüm Mezopotamya’da yaygınlaşır, adına çok sayıda tapınak inşa edilir ve Nabu büyük tanrılar arasına katılır.
- Bir dinin tüm tanrıları.
- Yaklaşık MÖ 90–MÖ 30 yılları arasında yaşamış Sicilya-Agyrium doğumlu Yunanlı tarihçi; Bibliotheke Historike adlı eseriyle bilinir.
- Atargatis olarak da bilinir, Afrodit’in Asur karşılığı sayılabilir.
- Semiramis, Yunanlıların verdiği isimdir, ilk kez Herodotus’un Tarih’inde geçer.
- Diodorus Siculus II. 5/1–2.
- Afganistan ve Pakistan’ın kuzeyinde uzanan bölge.
- Ermenicede Şamiram olarak geçer.
- Bazıları Van’ın adını, “Vank” adlı komutandan aldığını öne sürse de, Van’ın Urartu dilinde “kent” anlamına gelen “Biane” ya da “Viane”den gelmesi daha olasıdır.