Oğuz Pancar
Özgürlük Anıtı
Anıtın adındaki “Özgürlük” sözcüğü sizi yanıltmasın. Buradaki özgürlük, Aydınlanma düşüncesinin Avrupa’da filizlenmesinden hemen sonra Kuzey Amerika’da yeşeren “Liberal” özgürlük anlayışının bir ürünü; “mülkiyet” hırsıyla yanıp tutuşan ve çoğunluğu Batı-Kuzey-Orta Avrupa’dan ABD’ye göç etmiş beyazlar için yalnızca
ABD’nin New York kentine denizyoluyla gidecek olursanız, Hudson Nehri ve bir fiyordu andıran New York Körfezi’nin kavuştuğu ağzın biraz açıklarında, insan yapısı gibi görünen bir kara parçası ve bu adacığın üzerinde, bakırın oksitlenmesiyle soluk yeşil bir renk kazanmış devasa bir kadın heykeli göreceksiniz.
Yaklaşık altmış dönümlük adanın küçüklüğüyle karşıtlık oluşturan heykelin boyu 46 metre ancak üzerine oturduğu temeli de (kaide) katınca 93 metre yüksekliğe ulaşıyor. Havaya kaldırdığı sağ elinde aklı ve bilimi temsil eden bir meşale, sol elindeyse üzerinde Romen rakamlarıyla Bağımsızlık Bildirgesi'nin tarihi (4 Temmuz 1776) yazılı bir hitabe bulunuyor (JULY IV MDCCLXXVI). Antik zamanların başlıca kadın giysisi khiton(1) giymiş heykelin başındaki tacın 7 sivri ucu, 7 kıtanın (ya da 7 denizin) simgesi. Ayaklarındaki kırık prangalar, köşeli yüz hatları ve kararlı duruşuyla New York’a gelenleri ilk karşılayan bu çarpıcı heykelin adı, “Özgürlük”. 1886’da dikilen ve antik Roma’nın Özgürlük Tanrıçası Libertas görüntüsünde yaratılan “Özgürlük Anıtı”nın, ABD’nin ve -sözüm ona- özgürlüğün simgesi olduğu, yeni bir ülke ve yeni bir yaşama yelken açmış göçmenlere kucak açtığı anlatılagelmiş hep.
Kolossoi
İlk kez eski dostumuz Herodotus’un Mısır’daki devasa heykeller için kullandığı kolossoi, Batı dillerinde bu tür anıtlara verilen “colossal” sıfatına dönüşmüş bir sözcük. Özgürlük Anıtı ilk devasa anıtlardan biri değil; antik çağlarda, anıtı inşa eden kentin/devletin maddi gücünü (malzeme, insan, taşıma) ve teknolojik üstünlüğünü dosta düşmana sergileyen bir gösteriş aracı aslında bu tür heykeller; eski Mısır’dan Hindistan’a kadar her yerde örnekleri var. Özgürlük Anıtı’na esin kaynağı olansa dünyanın yedi harikasından biri, hiç görmediğimiz ama varlığını eski yazılı metinlerden bildiğimiz “Rodos Heykeli”.
Lindoslu Khares’in M.Ö. 292-280 yılları arasında yaptığı ve Rodos Limanı’nın girişine dikilen heykel Güneş Tanrısı Helios’a ait; tunçtan yapılmış, boyu 32 metreye ulaşıyor. Helios da sağ elinde bir meşale taşıyor. Göğsüne çapraz taktığı bir ok yayı var, beline sardığı ve bedeninin diğer kısımlarını açıkta bırakan khlamysinin(2) bir ucunu sol eliyle tutuyor. Başında da güneş ışınlarını simgeleyen sivri uçları bulunan bir taç taşıyor Güneş Tanrısı Helios.
Duruşuyla “Rodos Heykeli”ne büyük benzerlik gösteren Özgürlük Anıtı’na dönelim yeniden.
Süveyş Kanalı
Özgürlük Anıtı aslında “Süveyş Kanalı’na niyet” “New York’a kısmet” olur bir bakıma. Elinde meşale taşıyan devasa bir kadın heykelinin ilk düşünüldüğü yer aslında Süveyş Kanalı’nın girişidir.
1860'larda -o yıllarda hâlâ Osmanlı egemenliğinde olan- Mısır’ın Hıdiv’i(3) Said Paşa, Süveyş Kanalı’nın inşa edilmesi için imzaladığı antlaşmaya, Kanal’daki Port Said Limanı’nın girişine büyük bir heykel dikilmesi koşulunu da ekletir. Heykel, firavunlar döneminin giysilerine bürünmüş köylü bir kadın olacak ve elinde “Asya'nın ışığının Mısır'dan geldiğini” simgeleyen bir meşale taşıyacaktır.
Heykel, dönemin ünlü Fransız heykeltraşı Frederic Auguste Bartholdi'ye sipariş edilir ve yüklü bir ön ödeme de verilir. Bartholdi hemen heykelin tasarımı üzerinde çalışmaya başlar ancak Said Paşa ölünce yerine geçen yeni hıdiv İsmail Paşa, ”Müslüman bir ülkede heykel olmaz” diyerek bu girişimi durdurur(4).
Süveyş Kanalı 1869’da dünyanın dört bir yanından gelen önemli konukların katıldığı görkemli fakat “heykelsiz” bir törenle açılır.
Büyük Britanya’ya karşı verdiği Bağımsızlık Savaşı’nda ABD’nin yanında duran Fransa, 1860’ta patlak veren iç savaşta da ayrılıkçı Güney eyaletlerine karşı Kuzey’deki ABD Yönetimi’ni destekler. Paris'te kurulan Fransız-Amerikan Dostluk Derneği’nin önde gelenlerinden Edouard Rene Lefebvre de Laboulaye, Fransa’nın dostluğunu her zaman hatırlamaları için Amerikalılara bir anıt armağan etme düşüncesini ilk ortaya attığında Amerikan İç Savaşı henüz sona ermiştir. Proje için ilk akla gelen isim yine Bartholdi olur.
Bartholdi işe sıfırdan başlamaz; elinde daha birkaç yıl önce Süveyş Kanalı için tasarladığı heykelin çalışmaları vardır. Ancak Mısırlı bir köylü kadın görünümünde tasarlanan heykelin New York için uygun olmayacağı da açıktır. Hemen giysiler eski Mısır yerine eski Roma tarzına çevrilir; Süveyş’in başı örtülü fellah kadını Roma Özgürlük Tanrıçası Libertas’a dönüşüverir. Ancak Süveyş heykeli oryantal yüz hatlarına sahiptir, onun yerine annesinin, köşeli hatları ve güçlü yüz ifadesiyle tipik bir Kuzey Avrupalı olan Charlotte Beysser Bartholdi’nin yüzünü model alır kendine ünlü heykeltraş.
[Çeşitli kaynaklarda Özgürlük Anıtı’na model olan yüzün Isabella Eugenie Boyer’e ait olduğu yazılı. Isabella Eugenie Boyer, Singer dikiş makinalarının yaratıcısı Isaac Merritt Singer’in eşi. Boyer’le heykeltraş Bartholdi’nin tanıştığı biliniyor ancak yüzünün Özgürlük Anıtı’na esin kaynağı olması pek olası değil; Charlotte Beysser Bartholdi’nin fotoğrafına baktığınızda bunun Anıt’taki yüz olduğunu fark etmemek olanaksız.]
Bedloe’s Island
Amerikalılar heykelin New York Körfezi’ndeki küçük adalardan “Bedloe’nun Adası”na(5) konulmasına karar verirler. Bartholdi, heykelin üzerine oturacağı temelin yerini görmek için New York’a gider ve Paris’e dönüşünde işe devam eder. Bakır ve çelikten yaptığı heykelin mühendislik kısmını, Paris’e kendi adıyla anılan bir kule dikmiş olan Gustave Eiffel yürütür. Tamamlandığında yaklaşık 350 parçadan oluşan heykel, 4 Kasım 1885 günü gemiyle New York’a ulaşır.
Temelin tamamlanmasından sonra sıra heykelin dikilmesine ve açılışına gelir. Bartholdi, New York’a yanına bu kez Süveyş Kanalı’nın mühendisi ve heykelin fikir babası olan Ferdinand de Lesseps’i de alarak gider ve Anıt’ın 25 Ekim 1886’da yapılan açılış törenine şeref konuğu olarak katılır.
Anıtın adındaki “Özgürlük” sözcüğü sizi yanıltmasın. Buradaki özgürlük, Aydınlanma düşüncesinin Avrupa’da filizlenmesinden hemen sonra Kuzey Amerika’da yeşeren “Liberal” özgürlük anlayışının bir ürünü; “mülkiyet” hırsıyla yanıp tutuşan ve çoğunluğu Batı-Kuzey-Orta Avrupa’dan ABD’ye göç etmiş beyazlar için yalnızca; yoksa kitlesel kıyıma uğrayarak toprakları ellerinden Amerikan yerlileri ya da beyazlarla aynı tuvaleti bile kullanmalarına izin verilmeyen siyahlar için değil; ya da sol görüşlü oldukları için McCarthy’ler tarafından açlığa mahkum edilen aydınlar ve sanatçılara da kör buradaki özgürlük.
Tarihi boyunca dünyadaki neredeyse tüm otoriter ve faşist yönetimleri desteklemiş; Taliban’ı, El Kaide’yi, IŞİD’i yaşamımıza sokan; Yeşil Kuşak doktriniyle koca bir coğrafyayı gericiliğe mahkum eden; Irak’ta, Libya’da, Yemen’de ya da Suriye’de yüzbinlerce insanın ölümünden sorumlu olan ABD’nin özgürlük ya da demokrasiden söz etmesi, karşınızda konuşan kişinin dişine yapışmış kocaman bir maydanoz parçası gibi, yalnızca mide bulandırıyor…
- Dört köşe bir kumaş parçasının omuzlara tutturulması ve bedeni sarmasıyla elde edilen giysi.
- Khlamys, eski Yunanda erkeklerin kullandığı kısa beden örtüsüdür, genellikle bir omuzda iğnelenir.
- Hıdiv, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan sonra gelen Mısır valilerine verilen unvandır.
- Gazeteci Murat Bardakçı 2004’te, Bartholdi'nin heykeli tamamladığını ancak proje iptal edildiği için parçalar halinde depoya kaldırmak zorunda kaldığını öne sürer. Buna karşılık heykelin hiç tamamlanmadığını, yalnızca tasarım ve maket aşamasında kaldığını öne sürenler de var.
- Bedloe’s Island (Bedloe’nun Adası) adı 1956 yılında bir yasayla Liberty Island’a (Özgürlük Adası) dönüştürülür. Süveyş Kanalı’nın girişi için düşünülen heykel (temsili)