Oğuz Pancar
Karışık Kaset - I / 2020
Güneş çevresindeki bir bedava turumuzun daha sonuna geldiğimiz şu günlerde baktım ki herkes “Bu yıl şunları okudum, şunları izledim” diye liste paylaşıyor, dedim ki “Sen de en çok dinlediğin şarkıları paylaş, senin başın kel mi?”. Aynaya kısa bir nazardan sonra oturdum, bu yıl en çok dinlediğim şarkıları alt alta yazdım. Aralarından belki sizin de seveceğiniz bir kaç tane çıkar… Yeni turda yeriniz pencere kenarı ve göreceğiniz hep güzellikler olsun!..
Blind Faith, Sea of Joy (Blind Faith, 1969)
Steve Winwood, Eric Clapton, Ginger Baker ve Ric Grech tarafından 1969’da kurulan olağanüstü kadrolu grubun tek albümünden, yıllardır dinlediğim ama bu yıl tutsağı olduğum şarkılardan…
New Trolls, Cadenza - Andante Con Moto (Concerto Grosso Per I New Trolls, 1971) 1967’de kurulan ve klasik müzikle rock’ın mesut evliliğinden doğan bu muhteşem İtalyan grubun üçüncü albümlerinden bir şarkı. François de Roubaix ve Francis Lai gibi kalbur üstü besteciler tarafından örnekleri verilen, 1965-75 arası Avrupa filmlerinin müziklerini de andırıyor yer yer. Sara Bareilles, Goodbye Yellow Brick Road (
Birkaç yıl önce ilk kez dinlediğim şarkıcının “Goodbye Yellow Brick Road (Elton John, 1973)” yorumu, olağanüstü tekniğiyle, şimdiye kadar dinlediklerimin en iyisi.
IF, Pebbles on The Beach (Double Diamond, 1973)
1969 kurulan İngiliz jazz-rock grubunun ev sevdiğim şarkılarından; yıllardır dinliyorum, eskitemedim.
Spooky Tooth, Ocean of Power (Witness, 1973)
Hakettikleri ilgiyi görememiş klasik rock gruplarından Spooky Tooth. 1967’de İngiltere’de kurulmuş. Biraz piyasa işi bir rock şarkısı olsa da Ocean of Power’ı ara ara dinlemeden duramıyorum.
Wishbone Ash, The King Will Come (Argus, 1972)
Özellikle 1975 öncesi çıkardığı albümlerle efsane gruplar arasına adını yazdıran Wishbone’un –bence- en olgun albümü Argus; sadece bu parça değil, tüm albüm nefis bir müzik işçiliği ürünü.
Thanasis Papakonstantinou, Heliopetra (Prosklisi Se Deipno Kyaniou, 2014)
Geleneksel Yunan müziğinden beslenen çağdaş bestecilerin en iyilerinden Thanasis Papakonstantinou, Sokratis Malamas’ın seslendirdiği bu parçası da karşı kıyıdan esen bir meltem…
Fantasy, Gnome Song (Paint A Picture, 1973)
Kadri çok az bilinmiş müthiş gruplardan biri Fantasy. Daha ilk albümlerindeki müziğin olgunluğuna bir bakar mısınız? Nefis, nefis, nefis…
Chris, Cold Heart (Days of Summer Gone,2013)
Bu albüm için “magnum opus”, “epik”, ne dense sonuna kadar hakediyor. Tek kişilik dev orkestralardan Chris (Christiaan Bruin), yaylılar ve nefesliler dışındaki her enstrümanı o çalıyor, tüm besteler ve düzenlemeler de onun. Herhalde bu albümü dinlerken son üç yılda birkaç kulaklık eskitmişimdir…
Audience, Raviole (The House on the Hill, 1971)
Albümdeki “I Put A Spell On You (Screamin' Jay Hawkins, 1956)” yeniden yorumu enfes olsa da benim tercihim Raviole, birkaç hafta dinlemediğimde özlediğim şarkılardan…
Mahavishnu Orchestra, You Know You Know (The Inner Mounting Flame, 1971)
Mahavishnu’nun çıkış albümündeki bu parça müthiş bir potansiyel enerji taşıyor, son derece sakin görünse de inanılmaz gergin ve patlamaya hazır bir volkan gibi. Jan Hammer (klavye), Billy Cobham (davul) ve John McLaughlin (gitar) gibi virtüözler dışında Jerry Goodman (keman) ve Rick Laird (bas gitar) gibi müthiş müzisyenlerin yer aldığı grubu King Crimson’ın hemen yanıbaşına iliştiriyorum. İlk kez dinleyecekler için biraz zorlayıcı olabilir ancak kulağınızı biraz terbiye ettikten sonra önünüze benzersiz bir müzik evreni açılacak …
David Bowie, The Man Who Sold The World (The Man Who Sold The World, 1970)
Eşi benzeri olmayan Bowie’nin bu şarkısı, albümle aynı adı taşıyor. “Dünyaya Düşen Adam”ın yaptığı müthiş bir şarkı “Dünyayı Boşvermiş Adam”. Albümdeki başka güzel, BBC’de kaydedilen akustik yorumu başka güzel…
Rare Bird, As Your Mind Flies By (As Your Mind Flies By, 1970)
1969’da kurulan grubun ikinci albümünden. Flight adlışarkının dört bölümünden birincisi. Anlatmaya kelimeler yetmez, öyle bir güzellik…
Iron Butterfly, Unconscious Power (Heavy, 1968)
Bu yıl iyi Iron Butterfly yaptı, çok dinledim. İlk albümlerinden, müthiş enerjisi olan bir şarkı...
Marissa Nadler, The Wrecking Ball Company (The Sister, 2012)
Sizi sürekli depresyonun karanlık dehlizlerine çağıran bir şarkıcı Marissa Nadler, Odisseus’un aklını çelmeye çalışan Sirenler kadar tehlikeli, aman diyeyim…
Flairck, De Eerste Dag Na Je Vertrek - Parte 1 (Alive, 1990)
Hollandalı bu benzersiz topluluğun canlı performanslardan oluşan 1990 tarihli albümünden, “Dört Mevsim”den esintiler taşıyan nefis bir şarkı. Grubu ilk kez dinleyeceklere imreniyorum, önlerinde açılmayı bekleyen bir hazine sandığı uzanıyor.
Mikis Theodorakis, Paola 11099 (State Of Siege OST, 1972)
Theodorakis’in, Gosta Gavras’ın 1972 tarihli filmi için bestelediği film müziklerinden. Daha hüzünlü pek az şey duydum hayatımda. Göktuğ Çelik yorumu da nefis, merak edenler bakmak isteyebilir.
Coşkun Demir, Bize Kalan Nedir (Koca Çınar, 1982)
Ezginin Günlüğü dışında en çok “Bize Kalan Nedir”i dinlemişimdir Türkçe olarak, delikanlıyken de severdim, şimdi de seviyorum…
Julia Karapataki, Katinaki Mou Gia Sena
“Katinaki Mou Gia Sena” “Çanakkale Türküsü”nden esinlenme Yunanca bir şarkı ya da her iki şarkının da atası daha eski bir Anadolu türküsü/rembetikosu, o kısmı bilinmiyor. “Katinaki”yi ilk duyduktan sonra hakkında bir Pazar yazısı yazdım (14 Haziran). İlk günden beri tiryakisiyim…
Idir, Adrar Inu (Idir, 2013)
2020 Mayıs’ında kaybettiğimiz Berberi kökenli büyük müzisyen. Geçtiğimiz yıllarda da dinlerdim ama ölümünden bu yana neredeyse her gün dinliyorum.
Yes, Roundabout (Fragile, 1971)
Rock’ın esas oğlanları. Jon Anderson, Steve Howe, Rick Wakeman, Chris Squire ve Bill Bruford’lu efsane kadro. Rock tarihinde bu kadar sıkı müzisyenin bir arada müzik yaptığı örnekler çok nadir, bu şarkı da müzikal mükemmelliyetin kitabi tanımı gibi. Çok sevdiğim başka şarkıları da var ama bas gitar dinlemek istediğimde ilk tercihim her zaman Roundabout. Her dinlediğimde bu bas gitarı çalanın insan olamayacağını düşünmekten alamıyorum kendimi…
Galaxy-Lin, Don’t (G, 1975)
1974’te kurulup bir yıl sonra dağıldığında geride iki albüm bırakmış az bilinen Hollandalı bir grup Galaxy-Lin. Yaptıkları müzik çok üst düzey değil belki ama devam edebilseler farklı yerlere geleceklerinden çok emin olduğum bir grup. Kısa süredir birlikte çalan bu müzisyenler arasındaki müthiş uyum her seferinde şaşırtıyor beni…