Bahattin Yücel
Seçimlerden sonra ilk 1 Mayıs kutlaması
Son yerel seçimlerin sonuçları, halkın ülkede 22 yıl boyunca olan bitenin farkına vardığını ve sağduyusunu gösterdi. Topluma yol verme beklentisindeki yorumcuların, gerçek dışı varsayımlarını çürüten bir siyasal tablo ortaya çıktı.
Korku tünelinden geçen seçmen iradesi, baskının sonuç getirmeyeceğini bir kez daha kanıtladı. Kamu ihaleleri, yap-işlet modeli ve sürekli değiştirilen imar planlarının, gerçek ihtiyaçlar yerine çıkar odaklı yapıldığı fark edilmişti.
CHP kurultayında seçimlerden kısa süre önce gerçekleşen yönetim değişikliğinin, muhalefeti güçlendirdiği ve seçmen iradesini etkilediği söylenebilir. Ülkede demokratik değişime inananlar adına umut verici bir gelişme bu.
Ancak 31 Mart seçimlerinde elde edilen başarı, sorunların salt yönetim değişikliği ile çözümlenemeyecek kadar zorlu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaya yetmez. Yumuşama ve siyaset ikliminin iç barışa uygun hale gelmesi kuşkusuz çok önemli. Ne var ki, tek başına çözüm getiremez. CHP’nin kamuoyunun önüne somut projeler ile çıkmadan, kişisel ilişkiler ya da olağanüstü gayretle sonuç almasının söz konusu olamayacağı çok açık.
Türkiye’nin günümüzde yaşadığı temel sorun, ekonominin bu iktidar döneminde girdiği çıkmazdır. AKP’nin MHP desteğini alarak kurguladığı Başkanlık sistemi, kayırılan yandaşlar dışında geniş kitleleri yoksullaştıran, orta gelir grubunu yok eden uzun bir sürecin sonunda iflas etti. Örneğin AKP iktidarında dış borçların toplamı yaklaşık on kat arttı. Resmî açıklamalara güven ölçülerini zorlayan, enflasyon oranları, kayıt dışı ekonominin büyümesi, kentlerde yaşayanların günlük hayatlarına acı biçimde yansıdı. Kentli yoksulluğu kavramı AKP-MHP ortaklığının eseridir.
Vergilerin kazanç yerine tüketimden alınmasının yarattığı adaletsizlik ile mücadele yöntemleri yerine, içeriği henüz açıklanmayan, CHP ve AKP Genel Başkanları arasındaki son görüşme, CHP yönetiminin içinde bulunduğumuz durumu doğru tahlil ettiğine ilişkin kuşku uyandırdı.
Çok önem verilen bu görüşmeden, toplumsal belleğimize yansıyan en çarpıcı izlenim, boş bir koltuk fotoğrafının ötesine henüz geçemedi.
Fotoğraf deyince akla gelen diğer güncel gelişme Bozdoğan Kemeri’nde Unkapanı yönündeki girişin, kolluk gücü tarafından kapatılmasıydı. Anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının engellenmesine ilişkin İstanbul Valisi’nin açıklaması demokratik haklar açısından düşündürücüydü. Gerekçeyi, “Devlet yarına bırakır ama yanına bırakmaz” cümlesiyle açıklayan İstanbul Valisi, iktidar partisi ile iç içe giren siyasal yapımızın temel felsefesini somut biçimde dile getirmişti. Daha ötesi açık bir anayasa ihlali ancak bu kadar örneklenebilirdi.
1 Mayıs öncesi Taksim Meydanı’na gideceğini açıklayan CHP Genel Başkanının, Saraçhanebaşı’ndan ileriye geçmeyişi kararsızlık olarak nitelendi ve eleştirildi.
1 Mayıs’ı 47 yıl öncesindeki 1977 gerginliğine götüren anlayışın, günümüzde somutlaşan bu hali büyük olasılıkla Özgür Özel’in dikkatinden kaçmamıştı. Açık bir provokasyonu çağrıştıran çatışma ve çatışanların üzerlerindeki sır perdesi kalkmadan, CHP Genel Başkanını eleştirmek haksızlık olur.