Yaşar Seyman
KORKAK KARANLIK
Âşık Veysel’im, bilge ozanım, 2 Temmuz 1993 yılında Madımak’ta yaşanan bu karanlık eylemi düşündükçe, gözyaşı pınarları kurumuş, yüreklerinden kan akıtan analar, babalar gözümün önünden gitmiyor. Acıları ile gönül meclisimde yaşıyorlar.
Yıllar önce ’Sivas sızım sızım sızlıyor’ diye bir yazı yazmıştım.
Bir müddet sonra Sivas sözcüğünü kullanmamaya başladım.
Neden mi?
Ülkemin bir başka kentinde biriyle tanıştığımda kendini şöyle tanıttı:
“Sivaslıyım ama yakanlardan değilim!”
Bu söz beni derinden etkilemişti. Günlerce bu yanıtı düşündüm. Sonra bir televizyon programında ’Sivas değil Madımak yangını demeliyiz’ vurgusunu yaptım. Bir kent suçlu olabilir mi? Hele o kent Cumhuriyet’i kuran, lider ve kadrolarına ev sahipliği yapan bir kentse neden suçlu olsun ki? Kenti, kent yapan insanlar, insan bakışı, insan yüreği değil mi?
O günden sonra hep Madımak Yangını dedim.
Âşık Veysel’im, Madımak Yangınını sana yazmak istedim. Çünkü senin topraklarında yaşandı… Senin, Cumhuriyet’in onuncu yılında üç ay boyunca yürüyerek Sivas’tan Ankara’ya, Mustafa Kemal Atatürk’e yazdığın şiiri vermek, onunla tanışmak, düşünü gerçekleştirmek uğraşın aklıma geldi. Atatürk’e yazdığın şiiri veremedin, Falih Rıfkı Atay’ın desteğiyle şiirin gazetelerde yayınlanınca, bütün ülke senden haberdar oldu. Buna çok sevinsen de yine de Atatürk’le tanışmamak, şiirini sesinden ona okumamak içinde koca bir ukde kaldı. Doğduğun topraklara yönelik bir haber bir eylem duyunca senin Atatürk ve Cumhuriyet aşkın bir de şiirin aklıma gelir.
“Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası
Kurtardı vatanı düşmanımızdan
Canını bu yolda eyledi feda
Biz dahi geçelim öz canımızdan”
Yürekte aşk olmasa bir lidere, bu sözler dilden dökülür mü?
Hele o sözler gönül gözüyle gören bir âşıktan olunca daha bir anlam kazanır.
Unutulan katliam tekrarlanmasın diye 2 Temmuz “Madımak Katliamı, Hafıza Merkezi Tanıtımı, Belgesel Gösterimi’’ için Ankara’da 10 saate yakın bir zaman izlemeye ayırdık. Belgeseli yazar Ümit Kıvanç yapmış, ismini şehit gencin annesi vermiş. O acılı anne “Çok Kötü Bir Şey Oldu” diyerek çığlığını bizlere bıraktı.
Madımak’ta yanan canlarımızın acısı ile yüzleşemediğimiz için bu acı sızım sızım sızlıyor. Bundan ötürü iyi ki bugünü görmedin, erken göçtün, 2 Temmuz’u yaşamadın!
O yangının yaratıcısı karanlık düşünceli insanların haykırdıkları sloganları duymadın:
“Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak!”
Bu güruh, sanatçılarımızı, gençlerimizi, değerlerimizi yaktı. Bize heyecanla anlattığınız Cumhuriyet değerleriniz, laiklik sevinciniz, kardeşlik düşleriniz, birey olmanın güzellikleri yerle bir oldu. Aydınlık dünyanız büsbütün karardı.
Âşık Veysel’im böyle bir olayı düşünemez buna şiirler bile yazamazdınız. Hele sonrası insanların cayır cayır yandığı o otelin giriş katındaki kebapçıdan yıllarca insanların kebap yiyip o otelde mışıl mışıl uyumasını duymak sizi büsbütün kahrederdi. Bu nasıl bir acıydı ki tarifi yoktu. Kökleri derinde bir acıydı, çok derinde…
Büyük Ozanım, birlikte çalıp söylediğin Nesim Çimen’in, Muhlis Akarsu’nun kaybına kahrolurdun.
Bir de tanısaydın Hasret Gültekin‘i bağlamasını, sesini, bestelerini dinleseydin.
Behçet Aysan sana şiirlerini okusaydı, Asım Bezirci‘nin edebiyat yazılarını dinleseydin, Asaf Koçak’ın karikatürlerini anlatsalardı dayanamazdın.
Metin Altıok’un şiirleri senin de gönlünü hoş ederdi. O şiirler öyle kuşatıcı anlamlar taşıyor, öyle güzellikler işaretliyor ki. Ondaki ozan damarı severdin. Gencecik semah dönen kızlarımız, delikanlılarımız zifiri dumanların arasında boğuldular. İnan sadece insanları değil sazımızı, sözümüzü, semahımızı da yaktılar.
“Ziyaret eyledim koca Sivas’ı
Silindi gönlümün kalmadı pası”
Ozanlar diyarı Kızılırmak boylarındaki bu şehrin böyle bir karanlık eylemle anılması yüreğime dokunuyor. Anadolu uygarlıklarına ev sahipliği yapan, bağrını bütün halklara açan Sivas keşke böyle bir anı ile gidilecek yer olmasaydı...
Tarih Profesörü Sina Akşin, “Bizim tarihimizde üç ‘M’ harfi ile başlayan katliam vardır ki asırlar geçse unutulmaz. 31 Mart, Menemen ve Madımak” diyordu.
Sivasımız, doğuya giden yolların kültür kavşağı kentimiz. Pir Sultanlar, Âşık Veyseller, Feyzullah Çınarlar, Ali İzzetler veren ozanlar kenti.
Madımak Yangını hâlâ yanıyor.
Şehit annelerinin, babalarının, kardeşlerinin, evlatlarının gözyaşları kurumadı. Her şehidin o yoksul evinin daracık bir odasında yanan çocuklarının kitapları, giysileri sergileniyor. Evin içinde acı müzesi de bizim topraklarımıza özgü ne yazık ki…
“Saklarım içimde güzelliğini” diyen büyük ozan, Âşık Veysel iyi ki bu günlerin tanığı olmadın!
İyi ki Madımak Yangınını, bu yüzyılın korkak karanlığını yaşamadın!