Kadın ve Barış

Çiğdem Mater’e sevgimle…

Suyun öte yakasından şair Yannis Ritsos barış için ses veriyor:

“Çocuğun gördüğü düştür barış.

Ananın gördüğü düştür barış.

Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.

Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba

elinde yemiş dolu bir sepet;

ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak testi gibi

ter damlalarıyla alnında...

barış budur işte.”

Bu unutulmaz şiirin büyüsü ile yıllardır üstüne yazılar yazdığım barış için diyorum gelecek kadın ve barıştır…

Bir düş evreninden uyanıp gerçeğin yüzüyle kucaklaşmaktır hayat. Ve orada hayatı güzelleştiren kadın vardır onunla anlam bulur barış. O bakımdan yan yana yazdığımızda evrensel bir özlemin de adını hecelemiş oluruz:

Kadın ve Barış…

Uğruna yaşamlar adanan iki güzel ve ölümsüz sözcük…

Sayfalarca ‘Savaş ve Barış’ yazan Tolstoy diyor ki:

“Her zaman kalbimizden gelen ve doğru bulduğumuz sese uymalıyız, çünkü o ses hiçbir zaman yalan söylemez…”

İki binli yıllarda Diyarbakır’daki bir konuşmamda hangi yazarın sözü olduğunu unuttuğum “Barış savaştan zordur” tümcesini inanarak söylemiştim. Siyasi çalışmalarım sırasında barışın ne denli zor olduğuna tanıklık ettim. Ne yazık ki geçen yıllar bu sözü doğruladı.

Günümüzde sanki barış sözcüğü savaşı çağrıştırıyor.

Oysa barışın yelpazesi öyle geniş ki, barış deyince akla sevgisizlik, saygısızlık, linç kültürü, şiddet, doğaya karşı duyarsızlık, hayvanlara kötü davranma da gelmeli.

b3f806f1-23a2-449a-9099-6581fc7f73a7.jpg

HAYATI SEVMEKLE BAŞLAR

Barış hayatı sevmekle başlar. Önyargılardan arınmış, insan haklarına saygılı, daha güzel bir dünya mümkün sözünü şiar edinenlerle sağlanır. Doğa sever biri doğa barışına sahip çıkar. Barış özlenen, aranan olmaktan çıkmalı ki yaşam bulsun. Bugün sevgisizlikle, hoyratlıkla, çıkarlar uğruna yıktığımız değerler için barış arıyoruz.

Görüyoruz ki bu dünyada savaşın yıkıcı sonuçları en çok kadınların omuzlarına yıkılıyor. Kadınlar yaşamlarında savaşın ne denli kolay alınan bir karar olduğuna tanıklık ettiklerinde zor olan barış için uğraş vermeyi seçiyorlar. Çünkü savaş önce kadınları vuruyor, hem sosyal hem ekonomik hem de can evinden vuruyor. Ne yazık ki savaşın bütün zorluklarını kadınlar ve çocuklar yaşıyorlar.

MÜCADELE İLE BARIŞI ÖRMEK

Bu nedenle kadınlar barışı dünyanın her yerinde mücadele ile örmek istiyorlar. Ve biliyorlar ki; barış sevgi diliyle örülür. Barışın en önemli enstrümanı dildir. Dili besleyen, barışa inanan insanların çalışma ve deneyimleridir. Barışın sözcüsü kadınların dillerine bakın, onları dinleyin çatışmasız, sevecen, saygın bir dil kullanırlar. Bakışları, yorumları önyargıdan çoktan arınmıştır.

Yannis Ritsos’un dizeleri benimle yazımda akmak istiyor:

“Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda

yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi

ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece.

Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun

gökyüzünün dolmasıdır içeriye;”

NOBEL BARIŞ ÖDÜLLÜ KADINLAR

‘Nobel Barış Ödülü’ 1901’de verilmeye başlıyor...

İlk ödül 1931’de Jane Addams’a veren Nobel Kurulu, "Dünya barışını sağlamak için bize yardım edecek, kadına yakışan en iyi nitelikler Jane Addams'ta toplanmıştır" diyor.

Jane Addams 1896'da "dünya Barışı’yla ilgilenmesi kaçınılmaz olur. Çünkü o yıl Tolstoy ile tanışır. Altmış sekizindeki "Savaş ve Barış’ın yazarı açık sözlü biri olarak yarı yaşındaki Amerikalı Jane’yi "şiddetten arınmışlık" üzerine görüşleriyle etkiler.

JANE ADDAMS

Jane Addams. Feminist, iflah olmaz bir savaş karşıtı ve ‘Nobel Barış Ödülü’ sahibi Amerikalı kadın, ilk kez 1898'de İspanya-Amerika savaşına şu sözüyle karşı çıkar: "İnsan hayatını da savaşı kuşattığımız kahramanlık ve hayranlığın aynısıyla kuşatırsak savaş imkânsız olur diyebiliriz."

Bu örnek mücadele ve cesaret asırlardır sürüyor.

Müslüman ülkelerde ‘Nobel Barış Ödülü’nü kadınlar alıyorlar.

Müslüman ülkelerde ‘Nobel Barış Ödülü’ alan kadınlar dünyanın başka ülkelerinde bu ödül sahibi kadınlar ve erkeklerle bir araya gelerek barış çalışmaları yapmak isteklerini söylüyorlar.

Son yıllarda Nobel Barış Ödülü’nün kadınlara verilmesi rastlantı mı?

Asla!

Dünyada ‘Nobel Barış Ödülü alan erkeklerin bir araya gelip ‘Nobel Ödülü’nün gücüyle dünyanın çeşitli ülkelerinde barışı gündeme getirmek, çalışmalar yapmak akıllarına geldi mi?

ŞİRİN EBADİ

Dünyada barış için ses veren o yiğit kadınlar!

İranlı avukat, yazar, insan hakları savunucusu Şirin Ebadi; özellikle kadın ve çocuk hakları alanındaki çalışmalarıyla, 10 Aralık 2003’te Nobel Barış Ödülü’nü aldı. Bu ödülü alan ilk Müslüman kadın oldu. Nobel Komitesi Başkanı Ole Danbolt Mjoes, kararın dünyaya bir mesaj olduğunu belirterek, “Bu İran halkına, Müslümanlara, tüm dünyaya, insanın değeri, özgürlük mücadelesi, kadın ve çocuk hakları için bir mesajdır. Bu barış ödülünün İran’da insan hakları davasını güçlendirmesini umuyoruz” dedi.

TEVEKKÜL KARMAN

Yemen’de İlk Nobel Barış Ödülü Alan Kadın: Tevekkül Karman

Tevekkül Karman da kadının toplum içindeki rolünün güçlendirilmesine yaptığı katkılardan dolayı bu ödülle taçlandırıldı.

MALALA YUSUFZAY

Nobel Barış Ödülü’nü kazanan en genç kişi olarak tarihe geçen Pakistanlı Malala Yusufzay, 2014’te henüz 17 yaşındayken bu ödülü aldı. Özellikle kız çocuklarının eğitimi konusunda sembol bir isim haline gelen Malala, adına açılan fon dolayısıyla, kalkınmakta olan ülkelerin birçoğunda kızların okula gidebilmesi için çalışmalar yapmayı sürdürüyor.

NADYA MURAD

2018 yılında ‘Nobel Barış Ödülü’nü alan Ezidi kadın Nadya Murad, ödül sonrası ABD Başkanı Donald Trump ile buluşmasında ona “Adalet istiyoruz” diye seslendi.

NERGİS SAFİYE MUHAMMEDİ

2023 Nobel Barış Ödülü Nergis Safiye Muhammedi’ye verildi. Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen ve kadın hakları konusundaki çalışmalarından dolayı cezaevinde bulunan İranlı demokrasi aktivisti Nergis Muhammedi'nin, ödülünü çocukları aldı.

Barış ödülü alan kadınların her biri hayatın diri yanına sarılmış, cesaret örneği duyarlı aktivistler!

Dünyada barış için ses veren o yiğit kadınlara saygımız sonsuzdur.

YAŞAMIN RENGİ KADINLAR

Kadın, her alanda, değişimin ve dönüşümün en önemli dinamiği, yaşamın rengidir.

Dünyada başarıya ulaşmış tüm örgütler başarılarımızın mimarı kadınlardır diyorlar.

Savaşın ve şiddetin mağduru kadınlar artık dünya kadın hareketiyle ilmek ilmek barışı örmek istiyorlar.

Victor Hugo’nun da dediği gibi:

“Barış, her şeyi hazmeden mutluluktur.”

Bence de dünyayı değiştirmenin yolu barışın kalıcı olarak sağlanmasıdır.

Bu kez ülkemizden, barış için uğraş veren, demokrasi kültürünün yaygınlaşmasına çaba gösteren ve yakın zamanda da bu çabalarından dolayı Güney Kore’den Changwon Uluslararası Edebiyat Ödülünü kazanan şair Metin Turan’ın dizeleri peşimden koşuyor:

“Barış!

Büyük bir türküydü sesimde.

Çekip gitti Afganlı bir kızın petrol mavisi gözleriyle.

Dudağına eksik bir gülümseme sıkıştıran Filistinlinin çığlığındaydı barış.

Barış! Kürt, Arap, Süryani kardeşimin bıçaklanmış bakışlarında.

Bu kaçıncı çağrıdır, adını Ekvator’dan, Çin’den, Maçin’den

Kutuplara götürdüğüm kaçıncı çığlık.

Sözlüklere kaldırıldı yirmibirinci yüzyılda da.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yaşar Seyman Arşivi