Mutlu Hesapçı
İnsan hep güzel günlere dönermiş!
Bayramın kendisi güzel bir şey, ne bayramı olursa olsun kutlamak insana iyi gelen bir şey; bayramınız kutlu olsun!
Bu bayramda da “Bugün bayram erken kalkın çocuklar” şarkısını hepimiz hatırladık ve aralarda “Ahhh nerede o eski bayramlar” cümlesini bu bayramda da kurduk zannediyorum. Ben hem şarkıyı söyledim hem de “Nerede o eski bayramlar” diyerek kendimi yine eski bayramları anlatırken buldum. Neden eskiyi hatırlıyoruz, hatırlatmak istiyoruz? 8 yaşındaki yeğenim Nil’e ödev olarak ‘Nerede O Eski Bayramlar’ temalı büyükleriyle röportaj ödevi verilmiş ve en önemlisi de bayram günlüğü tutması istenmiş. Demek ki eski bayramlar hatırlanacak ve hatırlanması gereken günler olacak. Yıllar sonra Nil bayram günlüğüne bakıp bu kez “Nerede o eski bayramlar” cümlesini belki de o kurmaya devam edecek. Bu cümle sanırım hayatımızı hiç bırakmayacak; çünkü insan kendini bulma ve anlam katma hikâyesinde hep güzel günlere dönermiş. Bayramlar da günler içinde ne yaşanırsa yaşansın güzelliğini korumaya devam eden günlerden, yeter ki hatırla!
Anılar adeta bir kısa filme dönüşür!
Özellikle bayramlarda bu hatırlama hikâyesinin içine sokarım kendimi ve geçmişte bir yolculuğa çıkarım. Bayramları tatil olarak değil de memlekette geçirilen bayram zamanları olarak planladığım için şehir, mekânlar, insanlar geçmişe ait ne varsa kalan bana eşlik eder. Elbette değişen çok şey vardır ama belleğimdeki sahnede her şey yerli yerindedir. Çocukluğumun geçtiği sokaklarda gezerek kafamda anılarımın filmini izlemeye devam ederim.
Anıların hepsi adeta birer kısa filme dönüşür, o filmin içinde kimler yoktur ki! Bu hayattan göçmüşler başroldedir, nedenini bilemediğin ve konuşmadığın yakın akrabaların masada aynı sıcaklıkta sana gülümsüyordur, çocukluk arkadaşların oyun oynamaya, şeker toplamaya çağırıyordur ve daha bir sürü detay!
“Bayramlarda küslük olmaz” diyerek anılarından çıkarsın, “Acaba aynı sıcaklıkla karşımda duruyorlar mı?” dersin... Bir yabancı selamına dönüşen akrabalıkları görürsün ve incinirsin. Çocukluk arkadaşlıklarınla arana uzun bir hayat girmiştir, eskisi gibi olmaz. Ölenleri de zaten bu hayata yeniden getiremezsin.
“Bu hikâye filmlerde bile olmaz” diyeceğin şeyler hayatta film şeridi gibi gözünün önünden akar ve izlersin. Cümlelerin yetmez Murathan Mungan şiiriyle, Sezen Aksu şarkısıyla imdadına yetişir;
Hani herkes arkadaş,
Hani oyunlar sürerken
Kimse bize ihanet etmemiş
Biz kimseyi aldatmamışken
Hani biz kimseye küsmemiş
Hani hiç kimse ölmemişken
Eskidendi, çok eskiden, ah eskiden…
İstanbul Film Festivali başlıyor!
Bayram sevinçlerimi sakladım, memleketin havasını içime çektim, şimdi yavaş yavaş çocukluğumdan çıkma zamanı ve kendimi bulduğum şehre İstanbul’a geri dönme vakti.
Güzel enerjilerle yeni bir bayram coşkusu içindeyim çünkü İstanbul Film Festivali başlıyor. Festival 43. kez 17-28 Nisan tarihleri arasında gerçekleşiyor. Festival programı yine çok özel, farklı, renkli ve güzel. Festivalde dünya sinemasının en yeni örnekleri, kült yapıtlar, usta yönetmenler ve genç yeteneklerin son filmlerinin de aralarında olduğu 132 uzun metrajlı ve 12 kısa filmden oluşan zengin bir program sunuluyor.
Sinemanın içinde kaybolacağımız bir filmden diğerine koşacağımız sevinçli bayram gibi günler sinemaseverleri bekliyor.
Hayattan çok şey bulduğumuz sinema perdesine kendimizi bırakmaya hazırız değil mi? “Nerede o eski film festivalleri” dediğimiz noktada ise güzel bir sürpriz var; eski festival biletini saklayanlar ve anılarına sahip çıkanlar şanslı! Eskiden beri sakladığın biletle yeniden bir filme… #SonunaDekSaklanacak eski bir biletin varsa, hatırasına sarıldığın ve eskiden beri sakladığın o eski bilet seni ‘Hayallerim, Aşkım ve Sen’ filmine sokacak.
Kendi filmimizi yazmaya, oynamaya ve çekmeye devam diyorum... ;)))
Hayatınız film tadında, festival coşkusunda ve bayram sevinci içinde geçsin!