Aytuna Tosunoglu
"Gelişen Durum" Mu?
Halk olarak sorgulamazsak kendilerini yüksekte gören ve kanun/kural tanımaz bu hanımlar beyler hazırladıkları raporda dağ büyüklüğündeki liç yığının herkesin gözü önünde akmaya başlamasını, işçilerin kaçmaya zaman yetmemesi sonucu gömülmesini “gelişen durum” olarak yazarlar. Minikleştirme, önemsizleştirme. “Yok bişii” kafası. Abartmayın! Bir sitüveyşın işte. Ama divelopink. Gelişenin ne olduğunu Evrensel Gazete’ye yazan Özer Akdemir ve Özlem Songül Abayoğlu’nun haberinden anladım.
Sıkı Durun!
İki ayrı haberde mealen diyorlar ki, Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nin büyük ortağı (küçüğü kan kırmızısı) SSR Mining şirketi yurtdışındaki muhataplarına hazırladıkları ve güncelledikleri raporda koca vadiye akan dev kütleye ki kütlenin siyanür ve ağır metal bulaşığı olduğunu bir kez daha anlıyoruz ancak -burasını alçak sesle, fısıltıyla okuyun- başka bir şey daha varmış, onu da anlıyoruz. Ne mi? Cevher! Altın! Cep telefonları marifetiyle çekilen görüntülerde gördüğümüz akan yığın, içinde altın barındırıyormuş!
Sıkı durun! Bitmedi! Bu yabancı şirket bizimkilerle birlikte (hükümetle mi dersiniz, devletle mi siz karar verin) içinde altın (da) olan bu dev kütleyi aktığı koca vadiden kaldırıp bir yere depolayacakmış. Şimdilerde haldır haldır depolama alanı arıyor olsalar gerek… Dikkat çeken nokta, liç yığınını depolama alanını neden aradıkları? SSR Mining Şirketi’ne sorsak yığın zehirli, çevreye büyük zarar veriyor ve verecek, o nedenle arıyoruz diyemezler. İçinde altın var, altın bizim, bizim olanı kendi depomuzda kuracağımız düzenekle alacağız da diyemezler. Ölen işçiler mi? Altının temsil ettiği zenginlik ve güç kelimelerinin içinde işçilerimiz de varsa o zaman bakarlar artık. Ne de olsa, divelopink.
Endişelenmesinler, Halledecekler
Yine aynı habere istinaden, görüşlerine başvurulan uzman mühendislerden, içinde cevher olan bu kütlenin başka bir yere taşınmasının/depolanmasının ikinci bir çevre kirliliğine neden olacağı ve insan sağlığı açısından bir risk oluşturacağı bilgisini edindim. “Neden depolama alanı ararlar ki” sorusunun cevabı aslında şuracıkta duruyor: Söz konusu maden şirketi bu raporu muhataplarına, yatırımcılarına vs hazırladı, biliyorsunuz. Geliyorum diye diye gelen liç akmasından sonra şirketin hisse değeri düştü, yatırımcılar para kaybetti vs. O nedenle para babalarına, olan oldu tamam ama bakın yığının içinde hala para var üstelik ülkenin hükümeti bizim o paracıkları oradan çıkartmamıza yardımcı olacak mesajını veriyor.
Bu korkunç olayda emeği geçen açgözlülere Kral Midas lanetini armağan ediyorum.
3’üncü Şahıslar
Peki, bize ne mi olacak… Örgütlenmediğimiz, sorgulamadığımız, aramızdaki kayıkçı kavgasını sürdürdüğümüz sürece, mesela 1094 yolcu kapasiteli bir metro hattında, yerin altında saatte 120km hızla giden metronun içinde, asla geçinemediğimiz parayı kazanmak için işe giderken (ya da dönerken) aniden tünelin sağına soluna vura vura öleceğiz. Neden mi? Çok basit. Kağıthane-İstanbul Havaalanı metro hattının bir noktasında, yüzeyde çalışan bir sondaj matkabı önce tüneli deler, dimdik aşağı iner rayları da deler, raylar tahrip olur. Ortalama 15-20 dakika aralıkla çalışan metroda, delme işlemi sonrası 120 km hızla raydan geçerseniz… O noktada (ve bir hat boyunca) yüzeyin asla ve asla delinmeyeceğini bilmeyen sorumluların kim olduğunu biz öldüğümüz için soramayacağız, tabii.
Haber Kaynakları: