Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“Farkında değil misin, biz buraya ait değiliz artık”

43. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma seçkisinde yer alan ‘Suyun Üstü’ filminin senarist ve yönetmeni Aslıhan Ünaldı ile filmine dair konuştum, filmin oyuncusu Elit İşcan’a karakterini sordum. Ayrıca İstanbul Film Festivali’nde sona gelindi, heyecan dorukta, bu akşam ödüller belli oluyor ve sinema ile geçen günlerin kapanışı gerçekleşiyor. Herkese filmlerle geçecek zamanlar dileriz. İyi pazarlar!

suyun-ustu-afis.jpg

'Suyun Üstü' filminin hikâyesi nasıl ortaya çıktı? Otobiyografik bir çıkış noktası var mı?

Evet, kesinlikle kişisel bir yerden çıktı hikâye. Senaryoyu yıllar önce, öğrenciyken, kısa bir film olarak yazmıştım ilk; başlangıç noktası kız kardeşimle olan ilişkimizdi. Seneler boyu süren, başka senaryolar yazdığım ama bu projeye ara ara hep döndüğüm bir süreç oldu. Ve her dönüşte, senaryo ve karakterler benimle beraber büyüdü; benim meselelerim evrildikçe senaryoya da katmanlar eklendi. Ve tabii ülkemiz gündeminin tetiklediği sosyopolitik katmanlar da…

“Kaçacak yer olmayan bir teknedeki yüzleşmeler…”

Kaçacak yerinizin olmadığı, deniz üstünde bir teknede geçiyor bütün hikâye. Bunu tercih etme duygunuz nedir?

Birden fazla nedeni var aslında, hem kişisel, hem dramatik hem de yapımla alakalı. Babam Deniz Harp Okulu mezunu; iyi bir denizci. Ben lisedeyken, yazları ufak bir tekne kiralayıp Ege’de yelkene çıkardık ailecek. Denizde olmak hem müthiş bir özgürlük hissi, hem de tekne dar bir alan. Fikir buradan çıktı; kaçacak yer olmayan bir teknedeki yüzleşmeler, dramatik gerilim kurmak için zengin bir temel. Filmi Fethiye ve Göcek koylarında çektik, dünyanın en özel yerleri, benim için kişisel olarak da anılarla dolu. Eskiden bomboştu bu koylar, artık çok dolu, yapılaşma da başladı. Kleopatra Hamamı olsun, Gemiler Adası olsun, buraları doğal ve tarihi güzellikleri bozulmadan görüntülemek ve paylaşmak istedim. Yapım anlamında da ufak bir teknede geçen 5 karakterli bir filmi, düşük bir bütçeye çekebileceğimi biliyordum. Setiniz Göcek koyları olunca güzel görüntüler elde etmek için milyonlara ihtiyacınız olmuyor!

01.jpg

“Bir kesimin yabancılaşma hissi…”

‘Kendi yurdunda sürgünsün’ duygusunu hissettim filmi izlerken. Gazeteciler başta olmak üzere insan kendi vatanında niye böyle hissediyor?

Tam da bu hissi vermek istedim! “Farkında değil misin, biz buraya ait değiliz artık” diye bir replik var filmde; filmin tematik anlamda özeti diyebiliriz. Son yıllarda çevremde çok gözlemlediğim ve beni çok üzen bir ruh hali, bunu yakalamak istedim. Giderek muhafazakârlaşan bir toplum içinde marjinalleşen bir kesimin dinamiklerini yansıtmaya çalıştım. Sinemamızda çok da irdelenmeyen bir kesimin yabancılaşma hissini…

“Basının özgür olamadığı bir ülkede gerçek anlamda demokrasi mümkün değil”

Bir anlamda hapisteki gazeteciler başta olmak üzere düşünce suçlularına dair hissiyatınız ve düşüncelerinizi sormak isterim. Özgürlük gelecek mi, umudunuz var mı ve en çok üzüldüğünüz kimler?

Özgürlük her şeyin temeli, hem kişisel hem sosyal hem politik anlamda. Özgürlük olmadan dürüst ve adil bir hayat, toplum, dünya mümkün değil. Özellikle de basının özgür olamadığı bir ülkede gerçek anlamda demokrasi mümkün değil. Bizim güçlü bir gazetecilik geleneğimiz var ama ne yazık ki ülkemiz bir süredir basın özgürlüğü indekslerinin en diplerinde. Düşünce suçundan dolayı hapiste olan ya da ülkesini terk etmek zorunda kalmış her bir birey için inanılmaz üzülüyorum. Gazeteciler, sanatçılar, yapımcılar, işlerini yaptıkları için hapse girmemeli... Bu cümleyi kurmak durumunda olmamız bile banal olduğu kadar acıklı.

İnsanların giderek daha fazla oto sansür uyguladığını da gözlemliyorum. Yaratıcılığın kısıtlanması, beyin göçü, bütün bunlar aynı baskının farklı sonuçları. Hiçbir toplumda her şey mükemmel değil, olamaz zaten, ama ifade özgürlüğü en öncelikli endişemiz olmalı bence.

Umudum var, çünkü Türkiye insanı, özünde özgürlüğüne düşkün, fazla baskıyı sevmeyen bir millet bence. Örneğin Gaziantep çarşısında baskı halı satan bir dükkân var, dışı günümüz politikacılarının resimleri ile dolu, içindeki saklı oda ise Deniz Gezmiş gibi figürlerle. Bu bence güzel bir metafor. Benim ümidim var.

“Bir Türkiye resmi de çizmek istedim”

Filmde aile kavramı, sınıf çatışması, kadın ve erkek olmak, cinsellik gibi pek çok mesele su yüzüne çıkıyor. Filmin derdi ne ve ne anlatmayı amaçladınız?

Çok güzel saydınız, filmin derdi bunların hepsi. Birincil olarak kişisel bir film, evlilik ve aile üzerine, birbirimizi ne kadar sevsek de nasıl acıtabileceğimiz üzerine; ama aynı zamanda anlayabilmek ve kabul etmek üzerine. Merkezdeki üç kadın karakter üzerinden bir Türkiye resmi de çizmek istedim. Yurtdışında Türkiye'ye tutucu bir ülke gözü ile bakılıyor, tam da bu sebeple içinde şehirli karakterler, güçlü, özgür kadınlar olan, cinsellik içeren bir film yapmak istedim. Konulmak istendiğimiz kutuya bir nevi başkaldırı.

Oyunculuklar çok doğaldı ve cast’ı da çok beğendim. Oyuncuları nasıl seçtiniz?

Teşekkürler! Oyuncu seçimi bir nevi evlilik gibi, kimya çok önemli. Ben senaryonun doğru oyuncuları kendine çekeceğine inandım, nitekim öyle de oldu. Bütçemiz küçüktü, dolayısıyla filmde çalışan herkes, cast ve ekip, yapmak istedikleri için var oldular; bu da bağımsız sinemanın en güzel tarafı. Bir de amatör oyuncumuz var; babam, gazeteci Yusuf rolünde. Babamı dahil etmek ikimiz için de cesaret isteyen bir karardı, oyuncu olmayan birisi için uzun metraj filmde büyük bir rol oynamak hiç kolay bir şey değil. Başta biraz çekinse de hızlı bir şekilde adapte oldu set hayatına, aynı zamanda kaptanlığımızı da yaptı, ikimiz için de gerçekten unutulmaz bir deneyim oldu.

“Türkiye dizileri bizim için güzel bir PR oldu”

Yurt dışında yaşıyorsunuz oradan bakınca Türkiye nasıl görünüyor?

Ben Amerika, hatta New York için konuşabilirim sadece. Amerikalılar Türkiye’ye sempati ile bakıyorlar, tarihi, kültürü, yemeğine ilgi duyuyorlar. New York çok kozmopolit bir şehir, tek bir gün içerisinde Endonezya, Yemen, Arjantin gibi çok değişik yerlerden insanlar ile iletişimim oluyor. Afrika ve Asya’daki Müslüman ülkeler Türkiye’ye hayran, Erdoğan’ı batıya kafa tutan bir lider olarak görüp beğeniyorlar. Ayrıca son dönem Türkiye dizileri bizim için güzel bir PR oldu, Ortadoğu ve Latin ülkeler için özellikle geçerli bu. Kısacası, ben ‘Türkiyeliyim’ dediğim zaman hemen her zaman güzel ve ilgili tepki alıyorum, gündelik hayattan ve sokaktaki insandan bahsediyorsak. Entelektüel çevrelere bakarsak, Türkiye'nin muhafazakârlaşmasından ve demokratik kurumların aşınmasından endişe duyanlar var. Yalnız şunu da unutmamak lazım; biz kendi derdimizdeyiz ama dünyanın pek çok ülkesinde popülist politikalar, sağa kayış, ırkçılık ve başka pek çok büyük problem söz konusu. Herkes kendi derdinde yani. Amerika gündeminde İsrail - Gazze ve Trump var şu anda, başka bir şeye pek yer yok.

elit-suyun-ustu-1.jpg

ELİT İŞCAN-Oyuncu

“Yasemin’i canlandırmak çok keyifliydi”

Elit İşcan sinemaya en çok yakışan yüzlerden biri benim için. Duru güzelliği ve doğal bir oyunculuğu var. Elit’i ‘Suyun Üstü’ filminde de hayranlıkla izledim kendisine filmi ve karakterini sordum.

Filmi kabul etme sebebiniz ne oldu, içinde neden yer almak istediniz?

Senaryoyu okudum ve çok sevdim. Karakterlerin çok derinlikli olması ve özellikle canlandırdığım Yasemin karakterini okuduğumda çok sevmemin büyük bir etkisi oldu. Onun dışında Türkiye sinemasında sosyoekonomik olarak üst sınıftan bir ailenin hikâyesine pek rastlamıyoruz, bu beni heyecanlandırdı. Filmin merkezine aldığı temalar ilgimi çekti ve Aslıhan ile çok iyi anlaştık, bu yüzden parçası olmak istedim bu işin.

“Anlaşılamadığını ve sevilmediğini düşünüyor”

Karakterinizi nasıl anlatırsınız?

Canlandırdığım karakter Yasemin, yirmili yaşlarının ortasında kendisini oldukça kayıp hisseden biri. Ergenliğin sonu yetişkinliğin başında ve geleceğe dair bir arzusu beklentisi planı yok. Küçük yaşında anne ve babasının ayrılığında annesi ile ebeveyn ilişkilerinde sınırlar aşılmış ve annesinin o dönemde yaşadığı şeylere çok yakından şahit olduğu için babasına karşı çok büyük bir öfke besliyor. Ailedeki her birey olayları halı altına iteleyip yüzleşmekten kaçınırken, Yasemin tam tersi bir yerde duruyor. Bu da onu aile içinde daha da yalnızlaştırıyor. Anlaşılamadığını, sevilmediğini düşünüyor. Düşündüğünü söyleyen dobra biri. Çok keyifliydi benim için Yasemin’i canlandırmak

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi