Eski Türkiye’de leziz bir hafta sonu

Geçtiğimiz hafta sonu 15 Temmuz’un tatil olması nedeniyle uzun hafta sonuna dönüşünce soluğu özlem duyduğumuz eski Türkiye’yi yaşatan Marmara Adası’nda aldım. Seyahatlerin mümkün mertebe toplu taşımayla yapılmasını savunmamız gereken günümüzde gitmek istediğiniz tatil beldesine deniz otobüsü ile ulaşabilmek gerçekten güzel. 4 saate yakın konforlu bir yolculukla vardığımız adada adeta 1990’lardaki hayat devam ediyor; gelip gideni iskelede karşılamak, sahilde, limanda oturup makul fiyatlara iddiasız ama tatlı lokantalarda leziz yemekler yemek, akşam yürüyüşleri, yemek sonrası topu 25 liraya dondurma, gece açması…

Marmara Adası bu güzel dokusunu bence yerlileri sayesinde koruyor. Bir kere bu büyük adanın yaşayan birkaç farklı köyü var ve gördüğüm kadarıyla sivil toplum, adasına sahip çıkıyor. Zaten hafta sonunun ilk etkinliği de Çınarlı köy meydanında gerçekleşen 2.Koruk Suyu Günü oldu.

koruk-suyu.jpeg

Galimi Çınarlı Kırsal Kalkınma ve Turizm Derneği'nin Marmara Adalar Belediyesi'nin desteğiyle düzenlediği Koruk Suyu Günü’nün ilkini geçen yıl yapmışlar. Bölgenin yerel üreticisi Muhterem Berberoğlu’nun tarifiyle yapıp hepimize tattırdığı ve sağda solda koruk suyu diye satılan aşırı şekerli üzüm sularıyla alakası olmayan, ne ekşi, ne tatlı, son derece dengeli koruk suyunu içince, böyle güzel bir ürünün sadece mevsiminde ferahlatıcı içecek olarak değil farklı alanlarda da kullanılabileceğini düşündüm. Adalılar bamya yaparken zaten ekşilik versin diye koruğun kendisini bol bol kullanıyor. Ama koruk suyu değişik şekillerde de tüketilebilir; Mesela alkollü bir şeyler içmeyi tercih etmeyen, ferahlamak için gazlı içecek de istemeyenler için çok lezzetli bir alternatif içecek. Tam mevsiminde restoranların menülerinde, hatta bazı kokteyllerde yer alabilir. Dengeli tadıyla fark yaratacağı da kesin.

ENFES KORUK SUYU VE GAROS MEZESİ

Marmara Adalar Belediyesi Başkanı Aydın Dinçer'in açılış konuşmasını yaptığı etkinlikte Galimi Derneği eş başkanı Ayşin Arda da bizlere hoş geldiniz dedikten sonra, etkinliğe destek veren Marmara Adası Slow Food Topluluğu'ndan Emine Önel Kurt kısa süre önce kurulan topluluğun çalışmalarını paylaştı. Marmara Adası’nın gastronomik değerlerini gün yüzüne çıkarmak için güzel işler yapan topluluk kısa süre önce de uskumru familyasına ait balıkların havyarından yapılan bir meze olarak özetlenebilecek Garos ile ilgili bir proje yapmış ve adeta unutulmakta olan, ada dışında pek de tanınmayan bu özel tadın Slow Food Nuh’un Ambarı listesine alınmasını sağlamıştı. Şimdi adada bu mezeyi yapan yerleri görebiliyorsunuz.

Koruk Suyu etkinliğinin son konuşmacısı ise benim özellikle ilgi alanıma giren bağcılık konusunda oldu; Tekirdağ Bağcılık Enstitüsü Uzmanı Tamer Uysal mikrofonu alarak Marmara Adası'nın bağcılık potansiyeline dikkat çekti ve Avşa Adası’ndaki gelişmeleri de örnek vererek adada bağcılığa önem verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yemelik üzüm, koruk güzel ama, Marmara Adası’nda şarap üretimi için kurulacak bağları da heyecanla bekliyorum!

TAM BİR YAZ YEMEĞİ

Marmara Adası’nın başta uskumrusu olmak üzere, balıkları, midyesi, tüm deniz ürünleri, garos mezesi belki ünlü ama daha günlük, belki daha alçakgönüllü olan bir yemekleri var ki, yazın her öğünde yenir! Peynirli patlıcan hem evlerde hem lokantalarda sık sık karşınıza çıkıyor. Bilenlerin bildiği bu yemeği bilmeyenler için biraz açalım; Mihaliç peyniri, kuru nane, yumurta, az unlu bir harç yapılıyor, iri iri kesilmiş patlıcan diliminin üzerine konuyor ve derin yağda kızartılıyor. Size parmaklarınızı yiyeceğinizin garantisini veriyorum! Hele yanında Avşa’nın damağı temizleyen güzel bir rozesi varsa, 3-4 tane hiç sıkılmadan yeniyor.

birinci-yazi-kutu.jpeg

BU SICAKTA NE YİYELİM?

Mevsim normallerinin oldukça üzerinde bir sıcak ve nem dalgasıyla boğuşurken, sohbetlerin birinci maddesi de hava durumu ve bu sıcaklarla ne yapacağımız… İnsan eliyle topluca hızlandırdığımız aşırı hava olayları devam ederken, vücudumuz bu sıcak ve nemle baş etmekte zorlanıyor; bina yoğunluğu olan kentlerde poyraz da ne kadar eserse essin, rüzgar şehrin içlerine kadar gelemediği için güneşin tepede olduğu, herkesin de işi gücü nedeniyle dışarıda olduğu gündüz saatlerinde pek işe yaramıyor. Akşamları görece esintili havadan yararlanarak hararetimizi düşürmek ve terledikçe kaybettiğimiz mineralleri yerine koymayı destekleyecek şekilde yemek yemek, doğal yoldan alabileceğimiz sınırlı tedbirler arasında. Terledikçe sadece sıvı değil onunla beraber bedenimiz için yaşamsal olan potasyum, sodyum, kalsiyum da kaybediyoruz. O halde yazın bu en sıcak günlerinde neler yiyebiliriz?

esin-2-yazi-1.jpeg

Susuz kalmamak gerektiği zaten aşikar; bunun yanı sıra beslenme uzmanlarınca yeşil salatalar, aşırıya kaçmadan meyveler, kuruyemişler öneriliyor. Tavuk çorbası, mantar, avokado ve muz gibi besinlerin de eksilen minerallerin yerine konmasında yardımcı olacağını belirtelim. Ayrıca salatalık, domates, kabak gibi büyük ölçüde su içeren tüm sebzeleri de yemeklerimize bol bol dahil edebiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi