Kaya Türkmen
Eski Türkiye
İktidarın ve reisinin dilinden eski Türkiye - yeni Türkiye lafları düşmüyor.
Ne olduğunu tam söylemiyorlar, ama ne kadar kötülük varsa onu temsil ediyor eski Türkiye onlara göre.
“Biz Türkiye Yüzyılını hayal ediyoruz, onlar eski Türkiye hayali kuruyor” diyor Erdoğan durup durup.
“Eski Türkiye artık tamamen geride kalmıştır” dedi en son.
Şöyle dediydi bir keresinde Türkçeyi kıra döke: “İşte Pensilvanya'da, malum şarlatan orada. Onun arka takımı, onlar da başta Almanya olmak üzere Avrupa'da ve bütün buralarda bunlar geziyorlar. Siz, bu teröristleri besliyorsunuz, ondan sonra kalkıp diyorsun ki 'Filancayı bize verin.' Kusura bakma, senin yargın varsa, benim de yargım var. Önce vereceksiniz, ondan sonra bizden de alacaksınız. Vermeden yok. Artık eski Türkiye yok, bu Türkiye yeni Türkiye."
Bütün bu lafları “Ver papazı al papazı” diye daha veciz bir şekilde de dillendirmişti aslında.
Ve malum şarlatanı almadan, malum rahibi veriverdiydik hatırlayın. Hani bu Türkiye yeni Türkiye’ydi? Eski Türkiye dediğiniz Türkiye’de böylesine bir utancı yaşamamıştık. Vermeden almak yoktu eski Türkiye’den.
“Yasakların, baskıların, yokluk ve yoksullukların olduğu eski günler artık bir daha gelmemek üzere tamamen geride kalmıştır” laflarını da duydu kulaklarımız daha birkaç gün önce.
Yasakların, baskıların, yokluk ve yoksullukların bugün eski Türkiye’ye oranla kat kat fazla olduğunu anlatmaya gerek olmadığını o lafların sahibi de bilir aslında.
Erdoğan’ın “eski Türkiye" ifadesiyle kabaca şunları kastettiğini tahmin etmek mümkün:
Eski Türkiye’de ekonomi istikrarsızdı, zayıftı, enflasyon yüksekti, işsizlik yaygındı. Ekonomik krizler ve IMF gibi uluslararası finans kuruluşlarından alınan borçlarla boğuşurduk.
Siyasi istikrarsızlık vardı. 80 ve 90'lar boyunca habire değişen hükümetler, koalisyon hükümetlerinin karar alma süreçlerindeki zorlukları, askerî müdahaleler eski Türkiye’nin özelliğiydi. Bu siyasi istikrarsızlık Türkiye’nin kalkınmasını engelleyen temel faktörlerden biriydi.
Altyapı eksikliklerinden muzdaripti ülke. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere hizmetler yetersizdi.
Eski Türkiye uluslararası arenada zayıf bir konumdaydı, dış politikada etkisizdi. Yeni Türkiye ile daha bağımsız ve güçlü bir dış politika izlemeye başladık.
Demokratik olmayan uygulamalar vardı eski Türkiye’de. Darbelerle, sivil iradenin askerî vesayet altında olmasıyla tanımlanan bir dönemdi. Yeni Türkiye ise bu vesayetçi anlayıştan kurtuldu.
Bunların hepsine itirazım var.
Bugün ekonomi yakın tarihin en berbat noktasında. Siyasi istikrar faşist partinin kaprislerine bağlı. Altyapı eksikliklerini gidermek için başvurulan yöntemler milletin kanını iliğini kurutuyor. Dış politikada Türkiye öngörülmez, güvenilmez, dostunu düşmanını ayırt etmekten aciz bir duruma düşmüş durumda. Demokrasi ve insan hakları alanında bütün uluslararası değerlendirmelerde listelerin hep en diplerindeyiz.
Ben eski Türkiye’yi özleyenlerdenim. Varsın cumhurbaşkanı kızsın bana...
Ben hukukun üstün olduğu, Anayasa Mahkemesinin, Danıştayın kararlarının saygı gördüğü, bu kararlara riayet edildiği, hakimlerin, savcıların reisin ağzının içine bakmadığı, hukuka ve vicdanlarına göre karar verdikleri eski Türkiye’yi özlüyorum.
Siyasi liderlerin karikatürlerinin çizilmesine, haklarında fıkralar üretilmesine tahammüllü olduğu, en sert eleştiriyi dahi normal karşıladığı eski Türkiye’yi.
Genel Kurul salonunda “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazan TBMM’nin bir işe yaradığı eski Türkiye’yi özlüyorum.
Ülkeyi yönetenlerin vatandaşlarına yalan söylemediği, kaba sözler sarfetmediği eski Türkiye’yi özlüyorum.
Liderlerin sokağa çıkabildiği, pazar esnafıyla, işçiyle, emekliyle sohbet ettiği, 1-A numaralı koltukta seyahat ettiği, harcadığı elektriği, içtiği çayı cebinden ödediği eski Türkiye’yi.
Milletini yormayan, bezdirmeyen, mutsuz etmeyen eski Türkiye’yi.
Ben eski Türkiye’yi çok özlüyorum.