Boray Acar
Erdoğan’ın Muhayyilesindeki Sistem Bu Değildi…
Tayyip Erdoğan’ın İsrail çıkışını ciddiye alıp almamak noktasında mütereddit iseniz, AKP iktidarının diplomasi haritasına bakarak kararınızı verebilirsiniz. İsrail’in Gazze’de yaptıklarına üzülmek, isyan etmek ve tepki göstermek elbette bir insanlık vazifesidir. Sivillerin yaşadığı bölgelerin, hastanelerin ve kampların ateşe verilmesine ve yanmış çocuk bedenlerine duyarsız kalmak insanlık dışı bir tutumdur. Toplum ve devlet olarak bu vahşete duyarsız kalınmamalı. Ancak; “tepki göstermek” ile tehdit etmek -üstelik gerçeklikle bağını koparacak şekilde tehdit etmek-, uluslararası düzlemde gülünç duruma düşüreceği gibi devletlerarası ilişkilerde de zarar görülmesine sebep olacaktır.
AKP’nin diplomasi haritasına bakmaya davet etmekteki muradımız da budur. Zira AKP’nin iktidar dönemi, diplomatik tornistan örnekleriyle dolu. Emevi Camii’nde namaz kılma hayalleri ile çıkılan yolda, “Katil Esed”in görüşme dilenilen “Sayın Esad”a, “Katil Sisi”nin de Ankara’ya gelmesi dört gözle beklenen “Sayın Mısır Devlet Başkanı”na dönüşümü yakın tarihin, gözümüzün önünde cereyan eden gerçekleridir. Bu stratejik akıldan yoksun girişimler başımıza sığınmacı sorunu, Akdeniz’de güç kaybetmek, ekonomik yıkım gibi gelecek nesillerin de hayatını olumsuz etkileyecek ve çözülmesi zor cari dertler açmıştır.
Erdoğan, İsrail’i tehdit ederken Libya ve Ermenistan’da yaşananları referans verdi. Omuzlarının üstünde saksı taşımayan herkes bunların İsrail için referans olamayacağını zaten biliyor. Bir ülkeye lojistik destek vermekle veya cadı kazanına dönmüş bir ülkede diğer dünya devletlerinin yanında taraf olmakla İsrail’e askeri harekât düzenlemenin aynı şey olmadığı aşikâr. İsrail’in kendi askeri gücünü falan bir yana bırakalım, dünyanın savunma stratejisini belirleyen devletlerin tamamının İsrail’e kalkan olduğu gerçeği bile bu hamasetin ne kadar boş ve gereksiz olduğunu gösteriyor. “Katil Netanyahu”nun, ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmada elli küsur defa ayakta alkışlandığını göz ardı ederek yapılan İsrail retoriklerinin tamamı gevezelikten ibarettir.
Peki, Erdoğan bu hamaseti neden yapıyor? Öncelikle insani, ardından dini hassasiyetleri duygulanım düzeyinde mutlaka etkili oluyordur. Ancak Erdoğan, artık duygularını da yönetebilecek tecrübede bir lider. “Soykırım Davası”na müdahil olunarak gereken diplomatik adım zaten atıldı. Fazlası, yani askeri harekat gibi söylemler, diplomasiyi kullanarak eriyen iktidar sosyolojisini konsolide etmeyi hedefliyor. “Biz yeter ki iktidarda kalalım, devletlerarası ilişkiler de bir dönem bozuluversin, nasılsa düzelir, kısa tarihi geçmişimiz bunun örnekleriyle dolu...” gibi düşünce kalıplarıyla atılan adımlar, öyle yen içinde kalmıyor, ülkeye ciddi zararlar veriyor.
Gazze’de yaşanan dramı iç politikaya malzeme etmek gibi bir niyet olmasaydı, Ekrem İmamoğlu’nun masonluk beratları, İsrail ile yakınlığına dair söylemler aynı günlerde ortaya dökülmezdi. Biliyorsunuz, 2019 yerel seçimlerinde de İmamoğlu’na oy vermek Sisi’ye oy vermekle özdeşleştiriliyordu. Sonrasındaysa Sisi’nin yollarını gözler olduk. Ama İmamoğlu’nu bu benzetmelerle eleyemediler, Türkiye’nin potansiyel lideri olarak karşılarında duruyor, yabancı devletler nezdinde de devlet erkânından daha fazla itibar görüyor.
Gazze paylaşımlarını engelleyen Instagram için kapatma kararı verildi. Bu yazının yazıldığı vakitlerde de pazarlık sürmekteydi. Öncelikle alınan karar Instagram’ı etkilemez, ipinin kimlerin elinde olduğu belli. İsrail’i hiç ırgalamaz, dünyanın gözleri önünde vahşeti sürdürebilecek kadar pervasızlar. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararası arenadaki baskıcı ve yasakçı imajının altını çizer. Türkiye toplumunda da, sınırlı bir azınlık dışında karşılık bulmazdı ki bulmadı da. Çünkü hayatı sosyal medyada yaşayan, orada mutlu olan kitleler, ekmeğini oradan çıkaran insanlar var. Yakın zamanda çıkan ve çokça eleştirdiğimiz Dezenformasyon Yasası’yla amaçlanan, iktidarın bu yasakçı zihniyetini meşrulaştırmaktı. Ve tesadüf bu ki, Instagram yasağının geldiği günlerde AYM, Dezenformasyon Yasası ile sahip olunan yetkilerin özgürlüklere müdahale olacağı gerekçesiyle iptal kararı verdi. Bu durum, Erdoğan’ın kurduğu yeni rejimde düşünüldüğü kadar da rahat olmadığını gösteriyor. Yeni anayasa ısrarının altında da bu rahatsızlıklar yatıyor.