Alaaddin Dinçer
Eğitim Bütçesi Yetmezliğinin Yarattığı Sorunlar
Eğitim Bütçesi Yetmezliğinin Yarattığı SorunlarOECD Ülkeleri arasında GSYH’dan eğitime ayrılan bütçenin dolar bazlı karşılaştırma sıralamasında Türkiye’de ayrılan payın genel ortalamanın gerisinde kaldığı görülmekte. OECD’nin Education at a Glance 2023 Raporunda yer alan bulgular ve bu bulguların yol açtığı sonuçlara bakıldığında, eğitimde var olan ve yıllardır çözüm bekleyen sorunların neden çözülmediği daha net anlaşılmakta. TL’nin satın alma gücünün yükselme yerine düşüş göstermesi ve dolar karısında sürekli değer kaybetmesi, ayrılan bütçe büyüklüğünü de değersizleştirmekte.
Rapordan,
•Tüm OECD ve ortak ülkeler, iç üretiminin önemli bir kısmını eğitime ayırmaktadır.
2020'de OECD ülkeleri, brüt yurtiçi hasıla (GSYİH) üzerinden ilkokuldan yükseköğretime kadar olan eğitim kurumlarına ortalama olarak GSYİH'larının yüzde 5.1'ini harcadılar. Türkiye'de ise bu oran GSYİH'nın yüzde 4,7’si oldu. (2024’te ise oranın yüzde 3,9 olması hedeflenmiştir) Eğitim için sağlanan finansman, mutlak terimlerde ülkelerin gelir düzeyleri tarafından güçlü bir şekilde etkilenmektedir.
Kişi başına düşen GSYİH'si daha yüksek olan ülkeler, kişi başına daha fazla harcama yapma eğilimindedirler.
*2020’de kişi başına düşen GSYİH payı düşük olan ülkeler, ilköğretimden yükseköğretime kadar tüm seviyelerde, Türkiye, satın alma gücüne göre düzeltilmiş olarak, yıllık olarak tam zamanlı eşdeğer bir öğrenci başına 5 bin 352 ABD doları harcar. (2024’ te bu rakam 2000 dolara gerilemiştir) Buna karşılık OECD ortalaması 12 bin 647 ABD dolarıdır.
Bütçe Yetmezliğinin Yarattığı Sorunlar
Eğitim bütçesi yetmezliği yaşanmakta olan pek çok sorunun çözümsüzlüğü anlamına gelmekte. Bütçe yetmezliği sadece yaşanmakta olan sorunların çözümsüzlüğü değil aynı zamanda yeni sorunların da ortaya çıkmasına neden olmakta. Eğitim bütçesinin yetmezliği, en başta dezavantajlı çocukları olumsuz olarak etkilerken ardından düşük gelire sahip hanelerden gelen çocukları etkilemekte. Düşük gelire sahip hanelerden gelen çocuklarda daha anne karnında başlayan beslenme yetersizliğinin neden olduğu çeşitli zihinsel ve fiziksel gelişim bozulmaları görülmekte. Öncelikle bu çocuklar olmak üzere olanaklar ölçüsünde diğer tüm çocukların başta beslenme desteği olmak üzere her bakımdan çok güçlü bir biçimde desteklenmesi gerekmekte.
Yetersiz ve düşük gelire sahip hanelerin olduğu bölgelerde bulunan okullardan başlayarak diğer bütün kamu okullarının bütçelerinin, merkezi hükümet tarafından aktarılacak kaynaklarla oluşturulması okul yönetimlerinin hareket alanlarını genişletecek hizmetlerin niteliğine katkı sağlayacaktır. Okullar arasında dijital teknolojinin olanaklarından yararlanma konusunda da çok belirgin eşitsizlikler bulunmakta. Bu eşitsizlik çocukların bilgiye ve kaynaklara erişimini zayıflatmakta, oluşan zayıflama öğrenme yoksulluğuna/yoksulluğuna yol açmakta. O nedenle söz konusu okullar dijital teknolojinin kullanımına olanak sağlayan araçlar bakımından da yeterli alt yapıya ve donanıma kavuşturulmalıdır.
Batı standartlarında sınıf mevcudu olan sınıflarda tam gün eğitim almak okul çağındaki bütün çocukların hakkı. Bütün eğitim yatırımları bu ve diğer ihtiyaçları karşılayacak şekilde planlanmalı ve gerçekleştirilmelidir.
Sonuç olarak, yukarıda yer alan sorunların bugüne kadar çözülmeden gelmiş olmasının esas nedeni, bütçelerin yetmezliği ile doğru orantılıdır. Eğitim, toplumların güncel ve gelecek yaşantılarında daha yüksek standartlarda gelir ve yaşam sağlamaya katkısı olan önemli bir alandır. Kamu bu olanağı sağlarken yurttaşları arasında ayrım yapmamalıdır. Eğer bütçelerinizde faize ayırdığınız pay kamu hizmetlerine ayırdığınız payın üzerindeyse yurttaşlar en temel kamusal haklarından yoksun kalacak veya eşitsiz hizmet alacak demektir. İşte bu nedenle kamusal hizmet olan eğitim hizmetinin GSYH’daki payını 2025 bütçesinde OECD ülkeleri ortalamasının üzerine çıkarmak zorundayız. Bunu yapmadığımız süre sorunlar çözülmez, çözümsüz kalan sorunlara yeni sorunlar eklenmesi kaçınılmaz olacaktır.