Alaaddin Dinçer
Dünya Öğretmenler Günü ve Küresel Ekonomik Kriz
5 Ekim, ILO/UNESCO tarafından 1966’da Öğretmenlerin Çalışma Statüsü Tavsiye Belgesi’nin kabul edildiği gün olması nedeniyle küresel ölçekte Dünya Öğretmenler Günü olarak kabul edilmekte. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü, ülkemiz öğretmenleri ve toplumu açısından çok bilinmese de pek çok ülkede öğretmenlerin ve toplumun katılımı içeren bir anlayışla çeşitli etkinliklerle ele alınarak öğretmenlerin yaşadığı sorunlar ve çözümlerinin tartışıldığı gün olma özelliğini ve önemini korumakta. Dünya Öğretmenler Günü ülkemizde ise ağırlıklı olarak aynı zamanda Eğitim Enternasyonal üyesi olan Eğitim Sen (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası) tarafından gündem yapılmakta.
Bu tavsiye belgesi, “eğitim personeli politikası”, işe alma ve başlangıç eğitimi ile öğretmenlerin devam eden eğitimi, istihdamları ve çalışma koşulları ile ilgili standartları özetlemektedir. Dünya Öğretmenler Günü, "dünyadaki eğitimcileri takdir etmeye, değerlendirmeye ve geliştirmeye" odaklanmayı ve öğretmenler ve öğretimle ilgili konuları değerlendirme fırsatı sağlamayı amaçlamakta. Dünya Öğretmenler Günü'nü kutlamak için UNESCO ve Uluslararası Eğitim Örgütü (Eğitim Enternasyonali Eİ), dünyaya öğretmenleri ve öğrencilerin ve toplumun gelişiminde oynadıkları rolü daha iyi anlamasına yardımcı olmak için her yıl bir kampanya düzenler. Kampanya her yıl farklı temalara odaklamakta.”
Dünyanın büyük bir bölümünde ve ülkemizde yaşanmakta olan ekonomik kriz pandemi döneminde ve sonrasında bütün Dünya’da yoğunlaşarak ve derinleşerek yaşanmakta. Küreselleşen kriz ekonomik ve sosyal sorunları büyütmekte, büyüyen sorunlar eğitim ve bilim alanlarını etkilemekte, bu etkilenmeden okullar, çocuklar ve öğretmenler az ya da çok kendi paylarına düşeni almakta. Var olan sorunlara kalıcı çözümler üretilmezken sorunlara yenileri eklenmekte. Bu sorunların başında, okula erişim ve devam, okul yapılarının bakım ve onarımı, araç gereç yetersizlikleri, çocuk yoksulluğu, öğretmenlerin işsizliği ve iş güvenceleri, ücretleri ve çalışma koşulları olarak karşımıza çıkmakta.
İŞSİZLİK VE GÜVENCESİZLİK ÖĞRETMENLER İÇİN BÜYÜK TEHDİT
Ülkemiz öğretmenleri için işsizlik ve güvencesiz çalıştırma büyük tehdit. Bunun yanı sıra ücret sorunları ve çalışma koşulları öğretmenleri zorlayan diğer sorunlar olarak öne çıkmakta. 20242’te yapılan KPSS Lisans Eğitim Bilimleri Sınavına 526 bin öğretmen başvuru yaptı. 475 bin öğretmen sınava girdi. Sınava giren bu 475 bin öğretmenin içinden gelecek yılda en fazla 10-15 bin öğretmen atanacak. İşsizlik sıralamasında DKAP, okul öncesi ve İHL Meslek dersleri öğretmenleri ilk üç sırayı oluşturmakta. Üç alanda toplamda ÖABT’ye giren öğretmen sayısı 160 bin 129 (yüzde 33,68) oldu. Bu üç branşta ataması yapılacak öğretmen sayıları DKAP bin 594, okul öncesi 903, İHL Meslek dersleri 217 olmak üzere toplamda 2 bin 714(yüzde 1,69) olacak. Hemen hemen eğitim fakültelerinin tamamı ile ilahiyat fakültelerinin tamamında bu alanların öğretmenlik programları bulunmakta.
Özel okullar ve özel kurslarda/kurumlarında çalışan yaklaşık 250 bin öğretmen güvencesiz ve düşük ücretlerle çalıştırılmakta. MEB’te görev yapan 1 milyon 18 bin öğretmen de yoksulluk sınırının altında ücret almakta. Kamuda öğretmenlerin ortalama aylıkları 1320 dolar olurken bu rakam özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerde ortalama 820 dolar olduğu görülmekte.
Yeni bir Dünya Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerin yaşadığı ve gelecekte yaşanması olası sorunların kısa ve orta vadede çözülmesi beklenmemekte. Bu sorunlar,
-Siyasal İslamcı program ve yönetsel kadrolaşma,
-İşsizlik, güvencesizlik ve düşük ücretlerle çalıştırma,
-Orta Vadeli Programla sınırlandırılan ücretler,
-Kadrolu öğretmenleri bile güvencesiz bırakacak Öğretmenlik Meslek Kanunu,
-Ödenek yoksunluğu nedeniyle hijyen olmayan sınıf ortamlarında ders yapmak zorunda kalmak,
-Soruşturma, ceza ve sürgün uygulamaları,
-Verdiği sözleri tutmayan bir siyaset ve yönetim.
SONUÇ OLARAK, öğretmenler ve onların örgütlendiği sendikalar, kendi yaşadıkları sorunların emeği ile geçinen ve bir istihdam olanağı bulamayan toplumsal kesimlerin yaşadığı sorunlarla aynı olduğu düşüncesinden ve gerçeğinden hareketle bileşik mücadeleyi örgütleyecek plan ve program yapmalıdır.